Başlıyoruz

14 0 0
                                    

Başlıyoruz

Sonunda mezuniyet sancağını Rotherford Lisesinden göklere çekeceğim gün gelip çatmıştı. Her zaman olduğu gibi bu sabah da saat 08:00'da uyanmak, mezun olacağımı bilmeme rağmen beni delirtiyordu. 4 yıl boyunca sabah 8'de yataktan fırlayıp elimin ayağımın birbirine dolanması beni öylesine etkilemişti ki okulun son gününde bile çalışma masamın hemen altında duran sırt çantamın yanına koşup Biyoloji ve Tarih kitabını çantama koymuştum. Dayım odaya girip bana "Günaydın prenses, bu gün nasıl hissediyorsun? Artık uzun bir tatil seni bekliyor." diyene kadar okul modundan çıkamamıştım. Kendi kendime acaba ne yapıyorum diye sorduktan sonra çantamı bir kenara fırlatıp yerimden kalktım. Dayım benden cevap bekliyordu. Henüz uyanamadığımı farketmiş olmalı ki bana bir süre daha bakıp tebessüm etti ve odamı terketti. Yatağıma dönüp bir köşesine oturdum. Tam o sırada telefonuma ardı arkası kesilmeyen bildirimler yağdı. "Bu da nesi?" dedim ve hızla yastığımın altından telefonumu aldım. Christina bu saatte bile beni rahat bırakmıyordu. Ardı ardına attığı "Günaydın Tatlım" "Hala uyanmadın mı?" "15 dakika içerisinde ordayım" gibi mesajları okurken gözlerimden uyku akıyordu ve mesajlar umrumda bile değildi. Telefonu bir kenara fırlattım ve sıcak bir duşun iyi geleceği düşüncesiyle banyonun yolunu tuttum. Duş aldığım sırada alt kattan gelen sesleri duymam mümkün değildi fakat söz konusu Christina olunca o ince ve gür çıkan sesini mezarda bile olsam duyabilirdim. Dayımla ne konuştuklarını tam seçemiyordum ama alt katta olmaları yetiyordu.

20 dakika süren bir duşun ardından saçlarımı kurulayıp işim bittikten sonra alt kata indim. Merdivenden iner inmez Christina oturduğu yerden fırladı ve yanıma gelip yanaklarımı avuçlarının içine aldı. Ardı arkası kesilmeyen öpücüklerin ardından "Tatlım! Bu gün lanet olası şehirden kurtuluyoruz!" dedi. Ne dediğini tam anlamamıştım. Buradan kurtulmayı elbette çok istiyordum ama o an düşündüğüm tek şey guruldayan karnım ve midem olmuştu. " Lütfen sadece bişeyler yemek istiyorum Christina" dedim ve gülümseyerek önümden çekildi. Christina bu tür şeylere kafasını takıp küsecek, gönül koyacak biri değildi. Yine de böyle davrandığım için pişmandım. Arayı ısıtmak için Christina'nın kolunu kavrayıp onu ardımdan mutfağa sürükledim. Dayım o sırada krep yapıyordu. Hazırlayıp bitirdikten sonra ikimizin de önüne birer tabak koydu ve bizimle birlikte masaya oturdu.

Christina boynunda asılı duran çantasını açıp içerisinden bir broşür çıkardı. Ben aldırmadan yemeye devam ediyordum. Masaya kısa bir süre sessizlik hakim oldu. Çıkan tek ses benim ağzımdan geliyordu. Christina koluma vurup "Yavaş!" diye çıkıştı. Ona "Ne?!" dercesine baktım. Elinde duran broşür gözüme çarptı. Tanrım bu gün kurtuluyoruz derken neyi kastettiğini şimdi anlamıştım. Çatalı bir kenara bırakıp elinden broşürü aldım. Ön yüzünde büyük büyük harflerle "KAR FESTİVALİ <3" yazıyordu. Broşürün en alt kısmını okuduğumda ise bir anda heyecanlandım ve birşeyler söylemek için Christina'ya döndüm. Az kalsın boğulacaktım. Ardı arkası kesilmeyen öksürüklerimi Christina'nın sırtıma birkaç kez vurması durdurdu. Dayım şaşkın şaşkın bize bakıyordu. Christina'ya "Bunu bana şimdi mi gösteriyorsun?! Bir de son kafile yarın gidecek!" dedim. Suçluluk duygusu yüzüne ve mimiklerine vuran Christina "Hadi ama Emily! Önümüzde uzun bir gün var! Hem ben Dayınla sen üst kattayken konuştum." diye cevapladı.

Dayımın izin vermeyeceği konusunda o kadar emindim ki umutsuz bir şekilde gözlerimi ona çevirdim. O ise hiçbirşey olmamış gibi yemeye devam etti. Bir süre sonra ona seslendim. Hııı? dedi ve başımı salladım. Tabağını bir kenara itip ellerini birleştirip masaya koydu.

Dayım bana "Bak Emily artık genç bir kızsın. Gidip birşeyler yapmak, eğlenmek senin en doğal haklarından bir tanesi ve..." dedi ben de o sırada sözünü keserek "Ama Dayı sorun şu ki...!". Dayım işaret parmağıyla beni sözünü kesmemem konusunda beni uyardı ve devam etti.

- " Neden korktuğumu gayet iyi biliyorsun ve korkmakta haklı olduğumu da zamanı gelince anlayacaksın. " dedi ve ellerini açıp devam etmemi istedi. Dayımın kaygılarını anlayabiliyordum. Annem ve babamın başına gelen şeyin aynının benim de başıma gelebileceğinden endişeleniyordu. Onu suçlayamazdım ama adeta bir esir gibi yaşamak da istemiyordum.

- " Evet, neden korktuğunu gayet iyi biliyorum. Kaygıların yüzünden seni suçlayamam. Nihayetinde kardeşini kaybetmiş birisin ve kardeşinden sana kalan son şeyi de kaybetmek istemiyorsun. " dedim. Dayımla birkaç saniye bakıştık. Sonunda bana "Gitmek istiyor musun?" diye sordu. Christina susmuş bizi izliyordu. Ben de yavaşça başımı Evet manasında salladım. "Peki" dedi ve masadan kalkıp salona geçti.

Christina kolumu dürtüp duruyordu. Kulağıma "Başardık! Başardık! Bekle bizi Alaska!" diye fısıldadı ve başını omzuma yasladı. Sırıttım ve Christina'nın yüzüne yavaş bir tokat attım "Evet başardık. Hadi okula geç kalacağız." dedim ve masadan kalktık. Christina benden önce çıktı. Üst katta unuttuğum birkaç eşyamı almak için odama geri döndüm. Cep telefonumu, çantamı ve montumu alıp kapıya indim. Christina ortalarda yoktu. Dışarı çıkıp etrafa bakındım. O da nesi? Kırmızı bir arazi aracının şöför koltuğunda oturmuş bekliyordu. Ön bahçemizin içinden geçip yanına yanaştım. "Christina bu da ne böyle?" dedim. Gülmeye başladı "Unuttun mu? Biz artık özgürüz." dedi. Derin bir nefes alıp açık olan camdan içeriye eğildim. Christina'nın gülüşünü attığım tokatla bozdum. "Mezun olmamız reşit olduğumuz anlamına gelmiyor Crist. Bu yasal değil. Hem yakalanırsak hapsi boylarız." dedim. Christina aracın sağ kapısını açıp bana binmemi işaret etti. " Hadi ama Emily. Balkon çocuğu gibi yaşamaktan vazgeç. Artık bağlı olmanı gerektiren kuralların yok. Bırak da tadını çıkaralım. Bunu bu gün yapmazsak ne yazaman yapacağız söyler misin? " diye çıkışarak kendi kapısını da açıp araçtan indi. Beni kolumdan tutup sağ kapıya doğru çekti ve ne olduğunu anlamadan koltuğa oturtup kapıyı kapattı. Şöför koltuğuna geri döndü ve arabayı çalıştırdı. Dönüp ona baktım.

- " Christina, araba kullanabildiğini bilmiyordum."

- " Zaten kullanamıyorum. Hahahaha! "

- " Oh... Tanrım... "

Beyaz ÖlümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin