BEŞİNCİ

218 27 96
                                    

Hızlı hızlı kapı çalıyordu, uyur uykumun arasında gözlerimi aralayıp, ''Geldim.'' Diye bağırdım gür sesimle. 

Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm kişi yan odadaki sarı fıstık idi. Sarı fıstık, otelde olduğumuz sürece sürekli bizim odadaydı. Kahveler, dedikodular havada uçuşuyordu. Kısa bir sürede Hülyanın yakın arkadaşı olmuştu. Sarı fıstığın, kolları Arnold Schwarzeneger'in kolları gibi, bacakları Roberto Carlos'unki gibi, göğsü Müslüm Gürses'inki gibi, cesareti Polat Alemdar'ınki gibiydi... 

   Ama bugün suratında bir karamsarlık hissediyordum, sabahın bu saatinde gelmesinden belliydi kötü bir haber vereceği.

''Buyurun...'' 

''Sadıkcığım, bunu bizim kapının arasına sıkıştırılmış bir vaziyette buldum. Galiba sizin tatlım.'' Diyerek elindeki uzunca kağıdı elime tutuşturdu. 

Kağıda şöyle bir göz gezdirdim, hesap pusulası mı o? Hassiktir! 

Hayaller; Sarma,börek,kek  gerçekler, kol gibi hesap pusulası...  Gönül isterdi ki şu sarı fıstık halimi hatırımı sormaya gelsin ama çoktan boyu kadar hesap pusulasını kitleyip odasına dönmüştü. 

''Biz bu kadar şey alıp yemedik ki'' 

Uzunca olan hesap pusulasının her bir kelimesini okuduğumda hayretler içinde kaldım. Kekler,pastalar,kolalar ve daha bir sürü yemekler,içecekler bende zannediyorum sadece havuza girdik, baya hakkını vermişiz otelin.

Faturayı odada görünür bir yere bırakıp duş almak için banyoya doğru ilerledim, Bir sürü vücut losyonu, kremler ve cam şampuanların yanı sıra şık gözüken törpü,tarak ve bilumum minik kozmetik ürünleri dikkat çekiyordu. Hiç birinin nasıl kullandığını bilmediğimden, hepsini avuç avuç vücuduma yedirmeye başladım. Onlar köpüre dururken bir yandan da duruluyordum. Şişeleri yerlerine koymadan önce güzel olanları bir kenarı ayırdım hemen ardından, güzel kokusu olanları seçtim. İşim bittiğinde ise ayırdıklarımın arasında bir seçim yapamayıp hepsini dışarı çıkardım. 

Bavulumu alıp en alta bir havlu koydum onun üzerine şişeleri dizip üstünü otel havlusuyla kapatıp şişelerin zarar görmesini engelledim. Hiç yoktan havlumuz ve şampuanlarımız olmuştu, harika! Hülya ve sevgili kaynanam yemek dönüşünde odaya uğrayıp eşyalarını toplamaya gelmişti: 

''Hayatım hangisi beğendin koy cebine tamam mı?'' 

''Diğer otelde yaptığımız gibi mi?'' 

''Yok aşkım bu sefer perdeleri bırakalım olur mu?'' Güldüm. 

Kafa salladıktan sonra ilk iş olarak banyoya girmişti ama ne yazık ki ben orayı silip süpürmüştüm. Ben elbise askılarına davrandım, kaynanam ise buzdolabını hallediyordu. Buzdolabı yeni düzenlenmişti. İşimizi mükemmel bir iş bölümü ile yapıyorduk 'tam bir hırsız çetesiyiz Allah'ım! '

''Burası bitmiş.'' Dedi Hülya ve banyodan duş başlığı ile çıktı. 'Onuda alıyor muyduk ya?'

''Elbise dolabının işi tamamdır.'' Dedim ve avizeye doğru ilerledim. Kaynanam ise mutfaktan çıkıp: ''Hepsi bu kadar.'' Deyip elindekileri torbalara koymaya başladı. 

Odadan çıkmamıza tam yarım saat kalmıştı eğer hiç bir aksaklık olmazsa ve görevli odaya gelmezse burayı soyup soğana çevirebiliriz. 

''Avize, dergi, terlik bende.'' Dedim biraz yüksek ses ile. 

''Tuvalet kağıdı ve kül tablasını aldım.'' Demesiyle beraber Hülyanın gözünün içine baktım. 

''Biz sigara içmiyoruz hayatım.'' Hülya susmayı tercih etti. 

HER YER KAYNANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin