Oy ve yorumlarınızı bırakmayı unutmayın! ♡
Sevgili Yarım,
Sana böyle hitap etmek istiyorum artık. Sonuçta sen benim yarımsın, değil mi?
Yeni bir güne ilk defa gülerek uyandım. Dudaklarımın kıvrılması bana yabancıydı. Neler olduğunu önce algılayamadım. Ardından zihnimin içerisine sızan anım bana her şeyi hatırlattı. Sende bunu onaylatmak istiyormuşcasına hemen beliriverdin gözüme. O an iyiki dedim, iyiki almışım seni. Şimdi sen olmasaydın eğer, gülümsememin ardında yatan düz ifade her zaman ki yerinde olacaktı.
En son, ilkokuldayken gülümsediğimi hatırlıyorum. Gülümsememek için bir sebebim de yoktu. Yaşıyordum, konuşabiliyordum, ailem yanımdaydı. Ve şey; sevdiğim kız tüm enerjisini etrafa dağıtıyordu. Kıvırcık saçları, masmavi gözleri, gamzeleri ile tamamen mükemmeldi. Çocuktum elbet, hâlâ da öyle olmayı dilerdim. Boyum uzun olduğu için en arkada, pencere kenarında otururdum. O zamanlar siyah, şapkalı bir hırkaya sahiptim. Üzerinde en sevdiğim çizgi film karakteri vardı. Hırkayı almak için ne de çok yalvarmıştım anneme! Normal gelirli bir aileydik. Dört katlı apartmanın giriş katında yaşıyorduk. Annem tutumluydu, parasını benim ki gibi hırkalara asla harcamazdı. Onun en büyük hayali, balkonlu bir eve taşınmaktı. Balkonda kahvaltı yapacağımız günleri sürekli dilerdi.
Hayaline kavuşamadan cennet oldu.
Sevdiğim kız, ismini söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum, iki sıra önümde otururdu. En sevdiği ders görsel sanatlardı. Sulu boyaya daldırdığı fırçasını gelişigüzel kağıda sürerdi. O kadar çok odaklıydı ki yaptığı işe, benim onu içime hapsetmek istiyormuşcasına bakmamı hiç görmezdi.
Sonra ne oldu bilmiyorum. Okula geldiğimde o yoktu. Hasta olduğunu zannettim, endişelendim. Ardından yine gelmedi. Yine ve yine. Sayılı günler çabuk geçer derler, tam bir ay boyunca onun gelmesini bekledim.
Nerede olduğunu kimseye soramadım. Hiç arkadaşım yoktu. Elbette benimle tanışmak isteyen olurdu ancak bunu başarabilen hiç olmamıştı. Ben arkadaş edinmek istemiyordum ki, sadece o'nu izlemek istiyordum. Eğer arkadaşım olursa sürekli bir şeylerle uğraşacaktık, odak noktamı dağıtacaklardı ve ben de onu izleyemeyecektim.
Bazen iyiki bu fikrime sağdıktım diyorum, bazen de iliklerim bir arkadaş hissiyle dolup taşmamı istiyordu.
Sonradan ise yurt dışına taşındıklarını öğrendim. Erkekler ağlamaz derler, hah! Sanırım o gece, hayatımda ağlamadığım kadar ağladım. Bağıra bağıra. Gözyaşlarım kuruyana kadar. Sonra... Sonra gülümsemeyi de sildim hayatımdan.
O gittiğinden beri tek yaptığım şey resim çizmek, ardından çizdiğim resim kağıdını çöp kutusuyla tanıştırmaktı. Sinirlerime hakim olamıyordum, ağlıyordum, bağırıyordum, yemek dahi yemiyordum. İçimdeki masum sevginin sonu ölüm diye düşünmüştüm. O olmadan ne yapardım ben? O dünya ve bende ay iken, nasıl olurda ayrı olabilirdik? Onu hayatımın merkezi haline getirmem yanlıştı. Benim bir ailem vardı, beni benden çok düşünürlerdi; ama ben o kadar çok kalbime bağlı kalmıştım ki herkesi elimin tersiyle iltmiştim.
Zaman geçiyor, hayat tükeniyor, ömür bitiyor. Ben bu kavramları, her şeyi kaybedince anladım.
Saat 03:26. Uyku tutmadı sevgili yarım. Ne yapmam gerek bilmiyorum. O kadar çok boş hissediyorum ki; bunu anlatacak cümle bulamıyorum.
Salonun yanında bir oda var. Önceden annemlerin odasıydı ama tüm eşyaları satmak durumundaydım. Orası bomboş olunca otururdum bir köşesine bağırır, şarkı söylerdim. Günlerim böyle geçerdi. Şu aralar oturunca boş boş bakıyorum duvarlara. Biliyorum konuşamayacağımı, ben de artık gözyaşlarımı bağırtıyorum sessizliğin içinde. Benim yerime onlar konuşuyorlar; gülmekten kendimi alamıyorum.
Aslında sana nasıl bu hale geldiğimi, yani dilsiz olduğumu, anlatacaktım; ama esnemeden edemiyorum. Belki bir sonra ki sayfada anlatırım, ne dersin?
İki gün, nerdeyse iki günümüz kaldı.
Tik tok, tik tok... Zaman geçiyor, hayat tükeniyor, ömür bitiyor.
Sevgilerimle,
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsimsiz'in Son Üç Günü
Short StoryElini usulca dolaştır sarı sayfanın üzerinde. Sen de hissettin mi pürüzlüğü? Korkma, kokla onu usulca. Burnuna toprak kokusu dolacak sevgili okuyucu. Sonuçta aylardır, belki de yıllardır toprak altındaydı benim gibi, değil mi? Usulca çek kokuyu ciğe...