Jgı

41 6 0
                                    

Carla kapı aralığından, "Bay Waterman gelmek üzere," diye seslendi. 

Nihayet mimarlık dersim için hazırladığım maketin son dokunuşlarını yapıyordum. Maketi yetiştirebilmek için iki gece Chanyeol ile mesajlaşmalarımızı kısa kesmek zorunda kaldım. Annemin yine endişelenmesini istemiyordum. Ödev, en sevdiğim tarzda bir açık hava alışveriş ve yeme-içme alanı tasarlamaktı. Art deco tarzını seçtim çünkü bu tarzda binalar kıpırdamadan yerlerinde durmalarına rağmen uçuyor gibi görünüyorlardı.

Tesisin göbeğinde, üzerinde zikzak desenleri olan garip şekilli büyük sandalyelerle dolu bir çimenlik alan var. Çimenlerin üstüne minyatür plastik palmiye ağaçları kondurdum; şu anda da özenle, minyatür plastik alışveriş torbaları taşıyan minyatür plastik insanlar yerleştirdim ki maketime, Bay Waterman'ın deyişiyle, "hayat enerjisi" gelsin.

İki yıllık eğitim sürecimiz içinde Bay Waterman'la sadece iki kez yüz yüze görüştüm. Eğitimimin çoğu, mimarlık dahil, Skype yoluyla gerçekleşiyor. Annem bu hafta bir istisna yaptı. Sanırım Kara ve Chanyeol 'ün birkaç hafta önceki ziyaretleriyle ilgili hâlâ kötü hissediyordu. Ona kötü hissedecek bir şey olmadığını söyledim ama dinlemedi. Bizim eve bir ziyaretçinin gelmesi büyük meseledir çünkü eve girecek olanlar kapsamlı bir sağlık kontrolünden geçmeyi kabul etmek zorundadırlar. Ayrıca de-kontaminasyon işlemi görmeleri gerekir ki bu da yaklaşık bir saat boyunca yüksek hızlı hava küvetinde olmaya benzer. Beni görmeye gelmek eziyettir.

Bay Waterman, Noel akşamı hediyelerini dağıtmak için çıkacağı uzun yolculuğundan hemen önceki Noel Baba gibi neşeli ama telaşlı bir şekilde aceleyle içeri girdi. Dekontaminasyon onu üşütmüştü; ısınmak için ellerini ovuşturup üflüyordu.

Neşeyle ellerini çırparak, "Baekhyun," dedi. Bütün öğretmenlerim içinde en sevdiğim o. Bana hiçbir zaman acıyarak bakmaz ve benim gibi o da mimariyi sever. Büyüyünce bir şey olacak olsaydım, kesinlikle mimar olurdum.

"Merhaba, Bay Waterman." Carla ya da annem olmayan birinin yanında nasıl davranacağımı bilemediğim için yüzüme acemice bir gülümseme yerleşti.

Bay Waterman, gri gözlerini kırpıştırarak, "Bakalım burada neyimiz var?" diye sordu. Alışverişe çıkmış son iki minik insan figürünü de bir oyuncakçının yanma yerleştirip geri çekildim. Bazen gözlerinin içi gülerek, bazen kaşlarını çatarak ve sürekli garip bir gıdaklama sesi çıkartarak maketin etrafında döndü.

"Evet, canım, kendini aşmışsın. Bu çok güzel olmuş!" Maketin üzerinden doğruldu, tam sırtımı sıvazlayacakken kendini durdurdu. Dokunmak yasaktı. Hafifçe başını sallayıp biraz daha incelemek için tekrar eğildi.

"Evet, gerçekten güzel. Üstünde konuşmamız gereken sadece birkaç nokta var. Ama önce! Astronotun nerede saklanıyor?"

Ne zaman yeni bir maket yapsam, hamurdan bir astronot figürü yapar ve maketin içine gizlerim. Her figür birbirinden farklıdır. Bu defa ki kocaman oksijen tüpü ve hava geçirmez başlığıyla tam bir astronot kıyafeti içinde, restoran bölümünde, üzeri yemekle kaplı bir masada oturuyordu. Minyatür muzlu dondurmalar, böğürtlenli krep yığınları, yağda yumurta, tereyağlı ve reçelli kızarmış ekmekler, frappeler , hamburger ve patates kızartmaları. Aslında kıvırcık patatesler yapmak istemiştim ama zamanım kalmadığı için normal patates dilimleri hazırlayabildim.

Bay Waterman, "İşte burada!" diye bağırdı. Birkaç dakika boyunca sahneye takılı kaldı, sonra bana döndü. Gülen gözleri her zamankinden biraz daha az gülüyor gibiydi. "Tek kelimeyle mükemmel, canım. Ama kafasında başlık varken bütün bu enfes yiyecekleri nasıl yiyecek?"

 Dönüp astronotuma baktım. Bir şeyler yemek isteyeceği hiç aklıma gelmemişti.  

--

Carla, benim bilmediğim bir şey biliyormuş gibi yüzüme bakıp gülümsedi. Sabahtan beri, ne zaman bakmadığımı düşünse aynı şeyi yapıyordu. Bir de tüm zamanların en sevdiği müzik grubu ABBA'dan "Take a Chance on Me" şarkısını söylüyordu. Kendisi, heyecan verici bir şekilde detone. Notaların hepsini kaçırabilme olasılığını Chanyeol'e sormam gerekecekti. Tesadüfen de olsa, en azından bir notayı doğru çıkarması gerekmez miydi?

everythin, everything Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin