E.Y | 1

63 1 0
                                    

HEY! MERHABA. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. KEYİFLİ OKUMALAR..

''Güneş bana ay kadar ilham vermiyor'' telefonumdan yükselen müzik sesini biraz daha yükselttim. Şu sıralar bana iyi gelen tek şey bu adamın şarkılarıydı. Okullar kapanalı 2.5 ay olmuştu ve odamda otururken yapılacak en iyi şey yeni şarkılar keşfetmekti. Bugün de öyle yapmak istiyordum. Odamda boş boş otururken rastgele bir şarkı açıp tekrar tekrar en başa sarmak.. Ama ne yazık ki bugün benim doğum günümdü. Akrabalarımız bunun son doğum günüm olabilme ihtimaline karşılık geliyorlardı. Onlara Hoşgeldiniz demeliydim, öyle değil mi! 'Keşke hiç doğmasaydım.' diye geçirdim içimden. Eğer doğmasaydım, annem ve babam ayrılmazlardı. Annem işinde daha da yükselebilir veya hayali olan pastaneyi açabilirdi. Herkes mutlu olabilirdi.. 

Size kendimi tanıtmadım sanırım. Ben Derin. Hiç doğmaması gereken, ama bir şekilde dünyaya gelen bir kız çocuğu. Kanser ile ortaokulda tanıştım. Annem ile hastane ziyaretlerimiz sıklaştığında bir problem olduğunu anlamıştım ama sormaya cesaret edemiyordum. Daha 11 yaşındaydım. Çocuktum. En kötü ne olabilirdi ki diyordum? Grip mi olmuştum yoksa? Çocuk aklı işte. Bir gün dayanamayıp sorduğumda, annemin gözlerindeki kırgınlığı o yaşta olmama rağmen en derinlerde hissetmiştim. Doktor amcaya gitmemiz gerektiğini, onun bana anlatıcağından bahsetmişti. Kabul etmiştim. Hastaneye gidip doktorun odasına girmiştik. ''Bak Derin'' diye başladığı konuşmanın gidişatını beğenmemiştim. Dediklerinden tek tük şeyler anlıyordum. Tümör neydi? Beynimde ne işi vardı ki? Ben kendi sorularım ile boğuşurken hasta olduğumu ve tedavi olmam gerektiğini algılayabilmiştim sadece. Sonra eve gelmiştik. Ne olduysa o günden sonra olmuştu zaten. Kusma nöbetlerim artmıştı. Görmekte zorlanıyordum, ha bir de titreme nöbetleri.. Okula gidemez olmuştum artık. Arkadaşlarımla oynamak isterken yatağımdan dışarı bile çıkamıyordum. Günde öğün olarak içtiğim ilaçlardan sıkılmıştım. Ve o sırada babamın eve daha az geldiğini farkettim. Nedenini sordum. Kimse anlatmadı. Büyüyünce daha iyi anladım herşeyi. Babam, annemi terketmişti. Her hafta, annemin banka hesabına büyük bir miktar para yatırıyordu. Bana tek katkısı buydu. Yüzünü unutmaya başlamıştım. İnsan babasının yüzünü unutur mu? Ben unutuyordum. İçimi yakıyordu bu düşünce. Nefes almakta zorlanıyordum. Kafamı iki yana sallayıp kendime geldim. Hey! Bugün benim doğum günüm. Mutlu olmalıyım!

Merdivenlerden yavaşça aşağı inerken telaşla mutfakta birşeyler hazırlamaya çalışan anneme çarptı gözüm. Gülümsedim hafifçe. Sanırım ölünce, en çok onu özleyecektim. Olduğum yerde dikilmeyi bırakıp yanına gittim ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. ''Nasılmış bakalım benim annem?'' Bir süre suratımı inceledikten sonra cevap verdi. '' Bugün meleğimin doğduğu gün. Tabiki de harikayım.'' Gözlerinin altlarında oluşan morluklara baktım. Hepsinin sebebi bendim. Gece kusmak için uyandığımda yatağından fırlayıp beni kontrole geliyordu çünkü. Sürekli ilaç saatlerimi takip ediyordu çünkü. Hem çalışıyor, hem bana bakıyordu çünkü. Kendimi çok aciz hissediyordum. Ona kırık bir gülümseme yollayıp salona geçtim.

Telefonumdan saate baktığımda öğleden sonra 3 olduğunu gördüm. Sıkılmıştım. Fazlasıyla. Şu aptal telefonda bile kayıtlı olan sadece annem ve babam vardı. Kendi yanlızlığımda boğuluyordum. Ve kimse beni kurtarmıyordu. O anda telefonuma bildirim geldi. Yanlızım mı demiştim? Aslında pek sayılmaz. Koray vardı. O mu kim? Bir blog yazarı. 3 ay önce yazmak için girdiğim o sayfada onun yazılarını okur bulmuştum kendimi. Pek fazla takipçisi yoktu. Ama yazdıkları.. O kadar güzel ve içtendi ki.. Bazen şarkı sözleri yazıp paylaşıyordu. Bir keresinde bir video atmıştı. Kendi mi bilmiyorum ama söyleyenin sesi o kadar güzeldi ki o olmasını diledim. O anda telefonuma mesaj bildirimi geldi. Babamdandı. ''Özel olarak istediğin bir hediye var mı kızım?''  SENİ İSTİYORUM BABA demek istedim. Bağırıp çağırmak. Ama olmadı. Her seferinde olduğu gibi içime aktı gözyaşlarım. O an aklıma bir fikir geldi. Neden arkadaş edinmek yerine saklanıyordum ki? Elim mesaj butonuna gitti ve yazmaya başladım. ''Koray Yılmaz'ın telefon numarasını istiyorum'' yazdığım şeye defalarca baktım. Yaptığım delilik miydi? Belki. Ama umurumda değildi. Yazdığım mesajı bir kere daha okuduktan sonra gönderdim. Babam ünlü bir şirketin müdürüydü ve bulamayacağı şey yoktu. Umarım bulurdu. Bu durum babamın umurunda olmazdı. Bir erkeğin numarasını istemişim, görüşmek istemişim, takmazdı bile. O an bir mesaj bildirimi daha geldi. ''Olmuş bil.'' Yüzümdeki gülümseme ile odama geri çıktım. O an miğdem bulandığı için koşarak banyoya gittim. Nefret ediyordum bu şeyden!

Sürekli kustuğum ve hastalığım yüzünden zayıf ve ruh gibiydim. Hayır mecaz yapmıyorum. Tenim bembeyaz. Ruh gibi. O sırada kapı çaldı. Misafirler gelmiş olmalıydılar. Hepsini tek tek karşılarken eniştem olucak herif sanki bulaşıcı hastalık taşıyormuşum gibi elimi sıkmak istemedi. Takmadım. Hem taksaydım ne değişecekti ki.. Biraz sohbet, biraz muhabbet derken saat 11 olmuştu. Pasta zamanı! Annem üzerinde 17 tane mum olan pastayı elinde getirerek bana yaklaştı. ''Bir dilek tut'' Gözlerimi sımsıkı kapadım ve içimden dileğimi tekrar ettim. ''Lütfen bir bahar görücek kadar daha yaşiyim.'' gözlerimi açtıktan sonra mumları teker teker üfledim. 

Herkes dağılmış, annem ile salonda yalnız kalmıştık. O sırada telefonuma mesaj geldi.

Gönderen: Babam

0538******

Heyecandan elim ayağım titriyordu. Hemen annemi öpüp odama koştum. Numarayı telefonuma kaydedip wattsapı açtım. Ne yazmalıydım ki şimdi? Birnevi şöyle düşünün. Hayran olduğunuz biri var. Örneğin Dylan O'Brien. Ve siz onun telefon numarasını aldınız. Bu da öyle birşeydi. Merhaba yazsam çok mu resmi olurdu? Selam yazsam çok mu rahat kaçardı? Kafamdaki düşünceleri savıp elimi mesaj yaz butonuna .

Selam

Ben onda ekli değildim ama yine de profilini görebiliyordum. En beğendiğim resimlerinden birini koymuştu. Profilimi değiştirmeme gerek yoktu. Çünkü kendi resmim olmayan birşey koymuştum ilk telefon aldığımda. Çevrimiçi olup olmadığını göremiyordum.

Tanıyor muyum? 

Aniden gelen mesaj ile kalbim yerinden çıkıcak gibi oldu. Ne yazmalıydım? En iyisi dürüst olmaktı.

Senin blogunu takip ediyordum ve yazmak istedim. Çok güzel yazıyorsun.

Sanırım buraya kadar güzel gidiyordum.

Numaramı nereden buldun?

İşte şuan dürüst olamazdım..

Biyografi kısmında vardı bir dönem. Oradan görmüştüm.

Yalan söyleme. Ben hiçbir zaman telefon numaramı ulu orta yerlere yazmam.

İşte şimdi yanmıştım. Ne diyecektim? Dürüst olmalıydım. En fazla ne yapardı? Engel mi atardı?

Bak. Bu sana biraz garip gelebilir. Ama hemen 'saçma' diyerek başından savma beni Adım Derin bu arada.

Savmamam için bir neden yok. Ve isminle ilgilenmiyorum.

Doğru. Ama ben yine de şansımı denemek istiyorum. Ölmeden önce yapılacaklar listesi hazırlarken bana yardım eder misin?


İşte bu ya yeni bir hayatın, ya da bir ölümün başlangıcıydı.. Yardım et bana Yılmaz..

Eğer YaşarsamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin