1. Bölüm

366 42 5
                                    

Arkadaşlar ilk denemem olduğu için bir yanlışım varsa kusura bakmayın. Umrarım beğenirsiniz. Haftada bir bölüm yayımlayacağım. Sizi seviyorum.x
Beğenirseniz vote vermeyi unutmayın ..

  Yılın her sabahı olduğu gibi ablamın tahamül edemediğim çığlığı ile uyanmak canımı sıkıyordu ama kaderime yazılmışcasına yine o şekilde uyanmıştım. Çoktan uyanmış olmalıydım. Geçen hafta aldığım güç bela koparabildiğim izinden sonra geç kalmak patronumu pek de mutlu etmezdi. Hele ki karısı Bayan Maggie'yi. Fiona'nın çığlığı ile uyanmanın hayatımı kurtaracağını kim tahmin edebilirdi ki?Bu işi bana Lip benherişihallederim Gallagher bulmuştu. Bu işi bana Lip'in bulmasından endişe duymalıydım, daha doğrusu iş bulma meselesini kendim halletmem gerekirdi ki şuan sikik bir markette çalışıyor durumdaydım. Nasıl bir yer olduğunu bilmediğim gerçeği ve karşılaştığım kırışmış, âsabi Bayan Maggie'yi gördüğüm halde bu işi kalbul etmemin sebebi, iş bulmam ve cebime para girmesi gerektiğiydi. Kardeşimden her kötü şeyi bekliyordum açıkçası fakat bu hiç bir şeyi değiştirmezdi, işi önünde sonunda kabul edecektim.          Üstüme bir şeyler geçirip aşağıya doğru hızla indim ki manzarayı görünce hiç şaşırmadım ve hemen ardından gelen göz devirme isteğine hakim olmaya çalıştım. Frank siktiğimin Gallagher'ı dün geceden kafayı bulmuş bir şekilde kanepede yatıyordu. Her gece aynı şey oluyor ve sabah bu manzara ile karşılaşıyorduk. Bütün hayatım boyunca Frank'i bu şekilde gördüğüm için, o yokmuş gibi davranmak zor olmuyordu. Kahvaltı masamızda her zaman olduğu gibi krep, mısır gevreği ve meyve suyu vardı. Gallagher menüsü! Tam başlıyordum ki, korkunç bir koku ile Carl masaya oturdu. Arkasından gelen Debbie ve şiddetli çığlıkları, kulak zarımı delip geçecekti ki Fiona'nın sesi duyuldu: "SİKTİR!" Fiona bozuk çamaşır makinesinin kapağını koyu kahve rengindeki sandalye ile sabitleme girişimi işe yaramamıştı. Etraf ferah bir koku ve köpükler ile kaplandığında Fiona giriş kapısının tersinde duran paspas ile etrafı temizlemeye girişti. Fiona gelene kadar elektrik faturası için aramızda toplayabildiğimiz kadar parayı toplamıştık. Fiona günün ilk temizlik işini yaptığında cebinden iki onluk çıkardı ve tekini elektrik faturası için toplanan paranın üstüne ekledi. Markete vaktinde yetişmek için kahvaltımı yarıda bıraktım. Lip'in Fiona'ya telefonu fırlatışını izlerken ceketimi giyindim ve yola koyuldum. Beyaz ile örtünmüş yerleri izleyip soğuk havanın burnumu kızarttığını hissederek markete doğru hızlı adımlarla evimden iki sokak ötede olan markete doğru ilerledim. Üstümde nedensiz bir telaş vardı. Yol boyunca nefes alış-verişlerimin hızını hissetmiştim. Yol boyunca gördüğüm ilkokullu çocuklara ve onların küfürbaz ağızlarını umursamayıp markete ulaşmam beni şaşırtmıştı. Bu nadir olan bir şeydi. Market kapısını ittirip cebimdeki eldivenin ısıttığı elleri çıkarttığımda marketteydim. Kasaya doğru ilerlerken eldivenlerimi çıkarıp askının üstüne gelişi güzel bir şekilde bıraktım. Ceketimi çıkartıp kasanın hemen yanındaki altı uçlu askıya astım.
  Geç kalmıştım ve Bay Rick'i çoktan gelmiş olup çalışmaya başladığıma inandırmak için hızla  önlüğü giyip raflara doğru ilerledim. İlk olarak, A Blok'a yeni gelen kolileri taşıdım ki bunu çoktan yapmış olup, satışa uygun bir hale getirmem gerekti. Kolinin üzerindeki bantları gelişi güzel yırttım ardından bantları yırtılmış ve kapağı açık koliyi marketin sonuna doğru ittirdim. Her iki elime de ikişer tane aldım ve bakliyatlarla dolu olan rafın üstüne dizmeye başladım. İşimi seviyordum. Bunu yaparken geçen salıdan beri aklıma takılan radyo şarkısını mırıldanıyorum. Mırıldanmam yere düşürdüğüm ürünün yarattığı çarpışma sesi ile kesildi. Sol elimdeki ürünleri düşmemesi için göğsüme bastırarak eğildim. Boş olan sağ elimle ürünü aldım tam kalkıyordum ki sakarlığıma kenetlenen kızgın bir bakış , biraz nefret ve 40 yaş kırışıklıklarını farkettim. Karşılaştığım manzara hiç de hoş değildi. Bayan Maggie kırışmış anlı ve çatılmış kaşları ile tam da karşımda dikiliyordu. İşiteceğim laflara kendimi hazırlarken arkadan gelen Bay Rick, adeta bir kurtarıcı gibi Bayan Maggie'nin gazabından beni kurtarmıştı: "Ah, dikkat etmelisin, depoda bir kaç tane daha koli olacaktı. İçeceklerin yanında, malzeme kutusunun üstünde. Ben burayı hallederken, kolileri getirmeye ne dersin?" Başımı "evet" dercesine hafif salladım ve tedirgin bir şekilde kolileri almak için depoya doğru ilerledim. Bay Rick'in arkamdan sırıttığını hissedebiliyordum.

  Depoya indim. Üç adet koli vardı ve tahmin ettiğimden daha ağırlardı. Önce boyu diğerlerine oranla daha büyük olan ve amblemli bir bantla sarılmış olandan başladım. İlk denememde kaldıramadım. Yeniden ve daha güçlü bir şekilde eğildim ve kaldırmayı denedim. Dar olan pantalonum canımı acıttığında gücümü toplamak için doğrulduğum sırada arkamdaki Bay Rick'i fark ettim. Koliyi yeniden kuvvetlice kavrayarak: "B-ben de kolileri kaldırmaya çalışıyordum efendim. Ha-hatta neredeyse kavramış..." Titrek ellerim yüzünden koliyi düşürmüştüm. Yere düşmemi engellemek için refleks olarak elimle verdiğim destek sırt çantama çarpmış ve  çantamın içindeki dergiler dışarı dökülmüştü. O an çantanın bozuk fermuarına küfrettim. Elimle dergileri toparlarken bir yandan da kesik sözcüklerle açıklama yapmaya çalışıyordum ki kelimelerin hepsi Bay Rick'in sesiyle ağzıma tıkıldı: "Ailen biliyor mu?"
"H-hayır. Y-ya-yalnızca siz. Yani bunu aileme açıklamak istedim lakin her an bir koşuşturmanın hakim olduğu eve bunu söylemek yalnızca işleri batırırdı." Dergileri çantaya koyarken -tıkarken- dizlerimin üzerinde durmuş bir şekilde Bay Rick'in erkekliğini dikizliyordum. Aslında dikizlemek sayılmazdı sonuçta baş hizam oraya denk geliyordu ve bu bulunduğum konum için normal sayılırdı. Bay Rick görüntüsü güçlü olan eli ile çenemi kavradı. Baş parmağını dudaklarımda gezdirmeye başladığında kalbimin sesini duyabiliyor gibiydim. Dudaklarımın her milimini parmakları ile kutsarken: "Bunun kimsenin işlerini batıracağını sanmıyorum." dedi küçük bir kahkaha ile etkileyici sesinin damarlarımda ilerlediğini hissederken devam etti: "Dudakların çok güzel, aynaya her baktığında dikkatini çekiyor olmalı." yalnızca yutkundum. Eliyle boğazımdan hafifce kaldırdı. Dudaklarını dudağıma bastırdı. Dudaklarımın ıslandığını anladığımda yukardan gelen ses ile öpüşmeyi kestik. Hızlı bir şekilde toparlandım, önlüğümü ve çantamı kaptığım gibi merdivenleri hızla çıkmaya başladım. Buradan ne kadar hızlı ayrılırsam o kadar iyiydi, aksi taktirde Bayan Maggie durumu anlayabilir ve olanları aileme anlatarak sikik hayatımı daha da berbat hale getirebilirdi. Hızlı hareket ediyordum ve içimde bulunan endişe, tedirgin bakışlar atmama neden oluyordu. Yukarı çıktığımda Bayan Maggie'nin bakışları "Neler oluyor?" der gibiydi, hemen arkasında beliren müşteri bugün içinde ikinci kez Bayan Maggie'nin baskısından kurtulmamı sağlamıştı. Kim olduğunu çözmeye çalışırken, Lip'in sabah akşam yiyiştiği sevgilisi Mandy'nin abisi olduğunu anladım. Pislik yuvası olan bu mahallenin en taşaklılarından biriydi. Pek fazla konuşmuşluğumuz yoktu, neredeyse hiç görüşmedik de denebilirdi. O ve 'taşaklı' tayfasından bir çok kişi korkardı, buna ben de dahil. Bir anda bir ses ile irkildim: "Neye bakıyorsun ibne tabi üstüne binmek için can atacağın bir kaç sik dışında!" Bu ses Mickey'e aitti. Bunu söylerken eli ile erkekliğini işaret ediyordu. Bu beni rahatsız etmemişti. Belki de olabilir düşüncesi bir anda aklıma gelmişti ki sadece saçmalıyordum. Depo'da Bay Rick ile yaşadıklarımın telaşı ve Bayan Maggie'nin durumu çakacağı korkusu ile sadece Mickey'e bakarak saçma düşüncelere dalmıştım.

Stronger Than Ever Where stories live. Discover now