Gerçekten, şok olmuş, dilim tutulmuştu. Çocuk yavaş yavaş yüzüme eğilmeye başlamıştı. Bu çok saçmaydı. Adı mı nereden bilebilirdi ki? Ya da bu bir tesadüf müydü? Kafamdaki soruların cevaplarını bir kenara attım ve kendime geldim. Çocuğu kenara itmeye çalıştım ama kaya gibi sertti ve yerinden kıpırdamamıştı. Cesaretimi toplayıp, çocuğun yüzüne baktım. Acı çekiyor gibi yüzüme bakıyordu. O kadar masum bir yüzü vardı ki, küçük,tatlı bir çocuğa benziyordu. Ama haraketleri beni korkutmaya yetmişti. Ses tellerimin var olduğunu hatırladım ve konuşmaya başladım.
"Biraz çekilir misin?"dedim. Ah hadi ama, ne diyebilirdim ki?
Çocuk ben konuştuktan hemen sonra, dudaklarına bir tebessüm yerleştirdi. Ve gözlerime bakıp konuşmaya başladı.
"Sesin Julie...Şu dünyada beni sakinleştirebilen tek şey..."
Bir şey söylemem gerekiyordu ama onun gözlerine baktığımda anlamsızca bütün dünya duruyordu. Bunun sebebi neydi?
Konuşmam ve buradan uzaklaşmam gerekiyordu, bunun yüzünden dünyaya döndüm ve konuşmaya başladım."Ben seni tanımıyorum. Ama görünüşe göre sen beni tanıyorsun. Bak sana soru sormayacağım ama buradan gitmem gerek. Lütfen sende bana nedenini sorma. Şimdi gidebilir miyim?"
Çocuk ben konuşurken gözlerini kapatmış, dünyanın en güzel şarkısını dinliyormuş gibi huzurla gülümsüyordu. Ama sonra dediklerimi anlamış olucakki, birden gözlerini açtı ve kafasını hayır anlamında sallamaya başladı. Küçük bir çocuğa benziyordu. Gözlerine baktım ve sakince konuştum.
"Bak gitmeliyim. Arkadaşlarım beni merak etmişlerdir. Lütfen çekilde gideyim."dedim. Bu çocuk, nedensizce bana öyle tanıdık, yakın ve güven verici geliyordu ki, bu çok saçmaydı. Hem ondan korkuyor, hem de güveniyordum.
"Hayır Julie, bu sefer olmaz...Bu sefer seni bırakmam, olmaz."dedi. Deli gibi başını iki yana sallıyordu ve gözlerime korku dolu bir ifadeyle bakıyordu.
"Ne diyorsun anlamıyorum. Sen kimsin? Neden buradasın? Beni nereden tanıyorsun ve neden gitmemi istemiyorsun?"birden hızlıca soruvermiştim. Bu kadar sabır yeter ve artardı bence.
"Ben kimim?"diye sordu üzgünce. Seside en az kendi kadar güzeldi. Ama çok çaresiz görünüyordu.
"Ben kimim Julie? Bunu bende bilmiyorum. Neden bunları sormak yerine, yanımda kalmıyorsun? Neden beni sensiz kalmaya mâhkum bırakıyorsun?"
Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bu çocuk ya benimle dalga geçiyordu ya da ben kafayı yemiştim. Kim beni yanında isterdi ki?
"Sadece kal. Lütfen Julie...yalnızca bir saat benimle kal..."dedi. O kadar masumdu ki, onu kırmak istemiyordum. Başıma gelebilecek tehlikleri düşünmeden haraket edecek olmam, gözümü korkutmuyordu. Bu yüzden gözlerinin içine bakıp konuştum.
"Tamam."dedim. Çocuk o kadar mutlu olmuştu ki, bana sıkıca sarıldı. Sonra coşkulu bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Hadi gidelim. Seni çok güzel bir yere götüreceğim."dedi ve elimden tutup hızlıca yürümeye başladı. 5-10 dakika sonra bir ağacın önünde durduk. Bana baktı ve gülümseyerek konuşmaya başladı.
"Julie, şimdi bu ağaca tırmanıcağız. Tamam mı?"dedi evet dememi bekler bir şekilde. Bende kısaca tamam dedim ve nasıl tırmanıcağımızı düşündüm.
Derken çocuk arkadan bir merdiven getirdi. Tırmanmaya başladı ve bende yukarı baktım. Ağacın tepesinde küçük bir kulübe vardı. Tahtadan yapılmıştı ve çok şirindi."Julie, haydi tırman."dedi ve bana bakmaya başladı. Bende tırmanmak için merdivene tutundum. İlk basamağı çıktım ve ikinci basamağa ayağımı koyacakken dengemi sağlayamadım ve düştüm. Her zamanki gibi sakarlığımı yapmıştım!
Çocuk birden ağaçtan atladı ve hemen yanıma geldi. Gözlerinde öyle bir korku vardı ki, sanki bana araba çarpmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONUN BAŞLANGICI
Science FictionHangimizin hayattan bıkmadığı bir an olmadı ki? Yada sonunun geldiğini düşünmediği bir an... Ama unuttuğumuz bir şey var. Her şeyin bir sonu , her sonun bir başlangıcı vardır...