Bölüm 1- Element

403 75 23
                                    

Dünya kuruluşundan bu yana bir çok uygarlık kurulmuş, canlı yaşamıştı. Fakat insan ırkı öyle bir hale geldi ki açgözlülük tüm bedenlerini ele geçirdi. Dünya mahvoldu, parçalandı. Doğaya çok zarar verildi. Tabi bununda sonuçları oldu. İnsanlar zamanla mutasyon geçirdiler. Hava kirliliği su kirliliği, savaşlar... İşte grupların temel sebebiydi. Evet gruplar oluştu. Hava, su, toprak, ateş ve melezler. Dünya üzerindeki tüm insanlarlar bu gruplardan illaki birinde doğardı. Bu grupların kendilerine has yetenekleri vardı. Havayı kontrol etmek, ateşi kontrol etmek, suyu kontrol etmek... tahmin edilebilir şeyler. Mutasyon, beraberinde insanların duygularını da almıştı. Robotlaşmış insanlar dünyayı işgal etmişti.

Yedi milyar insandan sadece yüz bini hayatta kalmış, uyum sağlamış ;
geri kalanlar ise ölmüştü. Gerçi yaşayanların hayatı içinde ne kadar yaşıyor deriz bilemiyorum.

***

29 Haziran 2661

Günlerden  bir yaz sabahıydı. Genç kız arkadaşlarıyla dışarı çıkacaktı. Üstüne güzel beyaz bir elbise giydi sarı saçlarını taradı. Karnını tok tutması için haplardan aldı ve gök arabasını çağırdı.

Yağmur çiselemeye başladı. Kız lanetleyerek gök arabaya bindi. Anahtarları taktı ve çalıştırmaya çalıştı.  Ne yazık ki başaramadı. Sinirden çıldıran kız yeryüzüne inmek zorunda kaldı.

"Lanet olsun! Bir kere işim rast gitsin."

Kız yakıt bulmak için aranırken önüne bir genç çıktı.

Yutkundu.  Gencin gözleri, saçları, gülüşü kızı etkilemeye yetmişti.

" Yardımcı olabilir miyim bayan?"

İşte böylece tanıştılar. Küçük bir aksilik, büyük bir mutluluğa sebep olmuştu.  Evlendiler. Mutluydular, ama tek bir sıkıntı vardı. Çocukları olmuyordu.  Sebebi Açelya su insanı, Ekin ateş insanıydı. Teknik olarak ateş ve su insanları birlikte olursa çocukları olamazdı. Ama ne olduysa oldu. Belki mucizeydi, kesinlikle mucizeydi. Onların saf aşkları imkansızı başarmıştı. Adı da kendi gibi oldu.-Signum Latince kökenli bir isimdir. İşaret, mucize anlamına gelir- Signum, ateş ve su meleziydi. Dünya üzerinde çok nadir bulunan bir türdü, neredeyse yok denecek kadar az. Tabi ki bu otoritenin fazlaca ilgisini çekmiş, kaç kere üzerinde deney yapmak için ısrar etmişlerdi. Açelya ve Ekin şiddetle reddetmiş, kızlarını peri gibi büyütmüşlerdi. En azından onu gerçeklerden biraz olsun uzak tutmuşlardı.

***

Günümüz

Signum kafasında duran papatya tacını düzeltti. Hayatı günden güne zorlaşıyordu. Rüyalar görmeye başlamıştı. Saçma bir şekilde rüyasında sürekli beş anahtar görüyordu. Anlamı neydi ki bunun? Daha güçlerini bile kontrol edemezken rüyalar onu daha çok yoruyor, kontrolü kaybediyordu.

Ama Signum Pollyanna olmayı severdi. Bardağın dolu kısmından yanaydı hep.

Dalgın olan kız kendisine seslenilmesiyle aniden sıçradı. 

"Signum! Hey Dünya'dan Signum'a!"

"Sara ödümü kopardın."

"Nereye daldın gittin? Ne o aşık mı oldun yoksa?"

Sara Signum'un en yakın arkadaşıydı. Patavatsız, kaba deli dolu bir hava kızıydı. Fakat Signum Sara'yı çok severdi.

"Sadece düşünüyorum."

"Neyi düşünüyorsun?"

"Rüyalarımı. Sürekli aynı şeyleri görüyorum."

"Nasıl yani?"

"Beş anahtar sürekli gözümün önünde beliriyor Sara. Böyle giderse rüya kesici çiplerden alacağım."

"Saçmalama onlar uyuşturucu gibi kullanırsan bir daha ayılamazsın.

Signum derin bir of çekti.

"Haklısın."

Kapı ani bir hareketle açıldı. Signum'un annesi Açelya gülümseyerek içeri girdi.

"Kızlar! Ne duruyorsunuz, bu akşamki grup toplantısına katılmamız gerekiyor. Hadi çabuk olun ve giyinin."

Signum göz devirdi. Grup toplantılarından nefret ederdi. Grup başkanlarının politik konuşmaları onu deli ediyordu.

Sara heyecanla dolaba yöneldi.

" Seni çok güzel hazırlayacağım Signum"

Siyah kısa dökümlü bir elbise çıkardı. Kendisi için de mavi boğazlı bir elbise seçti. Signum'un kızıl saçlarını düzleştirdikten sonra mavi gözlerine hafif bir makyaj yaptı. Ve hazırdılar.

"Hadi geç kalacağız ayakkabılarını giyin."

***
Hepsi birlikte gök arabadan indiler ve büyük salona ayak bastılar.

"650. grup toplantısına hoşgeldiniz. Bu seneki tartışma konumuz; Dünya'mızdaki yeni tehtitler. Malesef ki çölleşiyoruz ve bu bizim sınırlamıza kadar ulaştı. Şimdi bunu düzeltmek için grup başkanlarının fikirlerini alacağız. Söz sizde."

Su başkanı:

"Su halkı kuraklaşmayı önleyebilir. Elimizde yeterince su taşı var."

Hava başkanı:

"Hava halkı güneşin etkisini azaltabilir fakat sayımız yeterli değil."

Ateş başkanı:

Ateş halkı, hava halkına güneşin etkisini azaltmada yardım edebilir ayrıca  şiddetli yangınları dizginleyebilir."

Toprak başkanı:

"Toprak halkı, bol bol ağaçlandırma yapabilir. Böylece oksijen oranını da artırabilir."

Melez başkanı:

"Bizim halkımız problemi tamamen çözebilir. Çift yetenekli insanlarımızı kullanabiliriz."

Herkes pür dikkat başkanları dinlerken Signum canı sıkkın bir biçimde melez başkanına bakıyordu.

Genel başkan:

"O zaman sorun çözülmüştür. Önerileriniz konsey tarafından kabul görmüştür. Hemen harekete geçilsin."

Signum aniden yere düştü. Kalabalığın ilgisi o yöne doğru çevrildi.

Gözlerini açtı. Göz bebekleri yok oldu başkana doğru yürüdü.

"Bu işin peşini bırak, başkan." robot gibi çıkan sesi ortalığı korkutmaya yetiyordu.

Kız yeniden yere serildi ve gözlerini açtı. Telaşlanan annesi yanına ulaştı.

"Anne..."

Başkan kaşlarını çattı ve o otoriter konuşmasını yaptı.

"Kızı götürün, ona ne olduğunu bulacağız."

Şiddetle karşı çıkan Açelya ve Ekin'i tutan nöbetçiler, kızın götürülmesi için yeterince zaman kazandırmıştı.

"Bırakın kızımı, siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?!"

Başkan sinsice güler ve cevaplar:

"Ülkemize tehtit olacak her durumu değerlendiriyoruz, Açelya."

Bu onun aşkına cevap vermediği için eline geçmiş bir fırsattı. Başkan Harold, Açelya'ya acı çektirmek istiyordu.

-Bölüm Sonu-

Herkese merhaba! Umarım güzel bir başlangıç olmuştur. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi yazmayı ve oylamayı unutmayın. Kendinize iyi bakın bir sonraki bölümde görüşmek üzere. :)

ELEMENT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin