1.Bölüm

553 52 103
                                    

Ben Mısır. 

Şu anda elimdeki telefonun ekranında duran saçma sapan bahane cümlelerine bakıyorum.

İki adet, keçi inatlı, çocuk gibi davranan koca adamlardan dolayı gelen mesajlar.

Anlamanız için durumu şöyle izah edeyim; Ben bir kaç yıldır, sevdiğim, yakınım, ailem olarak gördüğüm bir kaç eski dostumla yılda bir haftalığına beraber vakit geçirmek için birimizin evinde buluşma düzenliyorum. Daha doğrusu düzenlemeye çalışıyorum ama iki tane çocuk ruhlu koca adam bu düzeni bozuyor. Eskiden yaşadıkları olaylardan dolayı böyle davrandıkları söylenemez çünkü bu gerilim çoktan atlatıldı ve halkları da genel olarak birbirlerini seviyor. Onların yaptığı çocukluktan başka bir şey değil!

İnatçı keçiler!!!

Eğer o ikisinden birinin evinde buluşulacak ise diğeri gelmiyor, onların evi değilse ve ikisi de gelmişse mutlaka sonradan biri yine bir bahane uydurup gidiyor.

Dışarıdan pek göstermesem de düşünmek dahi beni sinirlendirdi.

Ama bu sefer izin vermeyeceğim!

Bu yıl ev sahipliği sırası Türkiye'de. Bu yüzden bu sefer gelmeyen keçi Yunanistan olacak.

Hızlıca hazırlanıp, onun evinin yolunu tuttum.

Kapısının önüne geldiğimde kendimden emin bir şekilde zili çaldım, sürekli uyuduğundan oluşan sersemlikten olacak ki kapıyı açtığında bir süre anlamsızca baktı ve sonra bir anda panik oldu.

"M-M-Mısır! Senin ne işin var burada?"

"Asıl senin ne işin var? Eve uğrayamayacak kadar meşgul olduğunu sanıyordum......"

Yüzü eğildi ve kem küm etmeye başladı.

"...ııııı....şey....beeen...."

"Ne bir bahane, ne de bir itiraz istiyorum! Benimle geliyorsun ve gitmene izin yok!"

Sözlerim netti, Bu yüzden verebilecek bir karşılığı yoktu.

Beni içeriye davet etti ve "Eşyalarımı hazırlayıp geliyorum" diyerek içeriye gitti.

---------------------------------

Karşı tarafa geçtiğimizde yola araba ile devam ettik. 

Sadık sıra onda olduğu yıllarda buluştuğumuzda normalde kaldığı Ankara'daki evinde değilde, nostaljik olsun diye eskiden hep beraber kaldığımız İstanbul'daki evinde ağırlardı bizi.

Eski günleri hatırlamak hem mutlu olmama, hem de hüzünlenmeme sebep oluyordu. Bunu yapıyor oluşumuz belki de hepimizin böyle hissettiğini gösteriyordur...

Düşüncelerimden sürücü koltuğundan beni dürten Heracles'in sesiyle ayrıldım.

"Geldik"

O isteksiz isteksiz bavulları ve getirdiği bir kaç kedisini çıkartmaya uğraşırken ben kapıyı çaldım ardından kapıyı Sadık açtı.

"Ooooo hoş geldin!!! Ben de tam seni bekliyordum!"

Tam ondan beklenileceği gibi, çok enerjikti. Gülümsedim.

"Hoş bulduk."

"Seni görmeyeli baya oldu." diyerek sarıldı.

"Eee içeri gelmiyor musun?"

Arkamı döndüm.

"Birisi daha geliyor."

Sadık kafasını çıkartıp kimin geldiğine bakmaya çalıştığında elinde çantalarla kedilerine yol gösteren Heacles'in bu tarafa geldiğini görünce birden şok ile bağırdı.

"Aaaaa! Velet senin burada ne işin var?!!"

Heracles de durmayıp hemen atıldı.

"Sana hesap vermek mi zorundayım yaşl-" derken sözünü kestim çünkü eğer yapmazsam daha geldiğimiz anda kavga etmeye başlayacaklardı.

"Çünkü malumunuz o da davetlilerden biri."

Sadık 'Ah ulan çekecek derdim var' dercesine büyük bir iç çekti ve kenara çekilip, elini uzatarak içeriyi işaret etti.

"İçeriye girin, size odalarınızı göstereyim."

------------------------------

Yaşlı adam bizi odalarımıza çıkartıyor. Ben onu takip ederken, Mısır da beni denetlercesine arkamdan yürüyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse burada bulunmayı hiç istemezdim, hatta bir an bile durmayıp geri dönmek istiyorum fakat Mısır bu konuda çok ciddi görünüyordu. Önceki seferlerdeki gibi geçiştiremezdim.

Bu koridorlardan yürümek tuhaf hissettiriyordu. Yaşlı adam daha yönünü değiştirmeden gideceği harita kafamda ortaya çıkmıştı bile... çünkü hayatımın uzun bir süresi burada geçmişti. Buralarda yaşadıklarım, çok ender de olsa diğerlerinin oynadığı yakalama oyununa katıldığım zamanlar, kedilerimi arayışım. Doğru ya ilk kedime burada sahip olmuştum. Yaşlı adam uzun ısrarlarım sonunda kedi almama izin vermişti ve bana bir kedi getirmişti.

Anılarımın bir kısmının aklıma gelmiş olması bir anlığına ürpermeme neden oldu.

Tuhaf bir şey vardı....Neden bizi küçükken onun yanındaki çocukların beraber kaldığı odaya götürüyordu? 

"Hey! Eskiden kaldığımız odada mu kalacağız?"

"Evet."

Kapının yakınına geldiğimizde bir anda hızını arttırıp, birden kapıyı açtı.Cidden bu adam çocuk gibi oradan oraya koştururken hiç üşenmiyor muydu?

Kapıdan girdiğimizde dizili yataklar yerli yerinde duruyordu ve sanki biz buradan gittiğimizden beri zaman bu odada durmuş gibi, zerre değişmemişti burası. Bütün bıraktığım eşyalar bile. Baş ucumdaki komidinin üstünde duran, bana getirdiği ağaç oymasından kedi biblosu bile duruyordu. Belli ki buraya temizlenirken bile çok dikkat edilmiş.

Özenle bakılmış gibi...

Yaşlı adamın yüzüne baktım. Maskesinden dolayı yüz ifadesini okumak zordu ama genelde olduğu gibi sırıtmadığını söyleyebilirim.

------------------------------------

Biz yerleşirken Kuzey ve Güney Kıbrıs'ın çoktan gelmiş olduğunu fark ettim. Muhtemelen aşağıda oturmuş konuşuyorlardır. Onlar bizim aksimize çok iyi anlaşıyorlar. Güney'in kimi zaman Kuzey için arkadaştan çok abisi gibi olduğu da söylenebilir.

Biz de onların yanına iniyorduk. 

Mısır hala arada bir bakıp beni okumaya çalışıyordu ama endişelenmesine gerek yoktu çünkü bu sefer gerçekten sonuna kadar kalacaktım galiba.

Güney ve Kuzey ile selamlaştıktan sonra Türkiye bize hazırladığı çay ve lokumları servis etmek için getirdi.

aslında şimdiden biraz sıkılmıştım ama bir yandan da ortamın havası hoşuma gidiyordu. Nedensiz bir şefkat hissediyordum.

Bize çay servisi yaptıktan sonra kedilerime süt veren adama baktım.....

Belkide o kadar nedensiz değildi.....





Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 30, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İki KeçiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin