Isabella Newt ağır ağır çıkıyordu ahşap merdivenlerden. Öyle güçsüz, öyle yorgun hissediyordu ki kendisi artık iyice ilerlemişti hastalığı ve gebeliği. Herkes biliyor ve ona acıyan gözlerle bakıyorlardı. Köşedeki kimsesiz kadın bile onun için üzülüyor. ''Zavallı Bayan Newt, bu kadar mı önemli idi bir bebek sahibi olmak'' diye gözlerini kısıyordu. Bütün düşünceleri kafasından atıp tahta merdiven korumalığına attı beyazın en güzel tonu olan elini... Zorlukla ilerledi merdivenden. Toplasa on beş basamak bile etmezdi. Yatağına uzandığından manevi kızına seslendi. Kimsesiz bir bebekken alıp büyütmüştü onu koca yürekli Isabella. Hep özlem duyduğu evlat yerine koymuş ve onu sevmişti. Şimdi ondan başka kimsesi kalmamıştı. Çünkü Isabella Newt hiçbir zaman evlilik yaşamamış, bir erkek ile onu yan yana gören bile olmamıştı. O şöhretli hayatından ve kalabalık arkadaş ortamından bir anda uzaklaşmıştı. Karnı burnunda ve bir eşi bile yoktu yanında. Isabella seslendi kısa saçlı genç kıza...
''Sanırım artık zamanı geldi.'' Genç kız gözleri yaşlı sessiz sessiz attı hıçkırıklarını içine... Ellerine sarılıp sıkıca tuttu. ''Senin için ne yapabilirim, lütfen bir yolu olduğunu söyle bana.'' Gözlerinde ki yaşları sildikten sonra ipek elbisesinden çıkardığı ceylan derisinin üzerine karalanmış iki parça deriyi uzattı tek dostuna, manevi kızına... ''Bunları al ve bebeğim senin gibi genç biri olana kadar sakla...'' Genç kız içinde ne yazılı olduğunu merak etse de açmadan attı eteğinin altındaki cebe... ''Bana büyücü Susan'ı çağırabilir misin lütfen?'' Genç kız daha konuşma bitmeden fırladı yerinden. Dışarısı her zamankinden daha karanlık ve ıssızdı. Tepede ay bile yoktu o gece... Sanki gizlenmiş bir yere kimseye görünmek istemiyordu, tıpkı genç kızın istediği gibi.Korkuyordu genç kız hiçbir şeyden korkmadığı kadar... Genç kız koşarak bir mağarayı andıran o büyücünün evine geldi. Kapısı bile yoktu ki zaten ihtiyacı yoktu kadının. Kadın seslendi aniden içeriden.
''Isabella Newt'in yardımcısı değil mi?'' Genç kız başı ile onaylayıp büyücünün yanına sokuldu. ''Lütfen yardım edin. O sizi görmek istiyor. Lütfen ona yardım edin.'' Genç kız nefes almakta güçlük çekiyordu. Büyücü hızla bez çantasına bir şeyler attı. Siyah pelerinini üzerine geçirdikten sonra dışarı çıktılar. Susan parmağını yukarı kaldırıp içinden üç kez tekrarladı. ''Kardeşlerim bana ve bu seçilmiş kadına yardım edin. Lütfen sesime cevap verin.'' Genç kız ne olduğunu anlamadan Susan'ın suratına boş boş bakıyordu. Öyle narin öyle sevimliydi ki yüzü... Susan kendini toparlayıp koşmaya başladı. Genç kız hızla onu takip ediyordu. Evin önüne geldiğinde kapıda duran gaz lambasını sapını aradı. Hızla alıp yukarı çıktılar. Isabella yatağında acı içinde yatıyordu. Susan hemen yanına sokuldu. ''Derin nefes al, biliyorsun senin için gelecekler.'' Isabella genç kızı işaret edip büyücüyü susturdu. Susan hemen kıza dönüp isteklerini sıraladı.
''Bana sıcak bir su ve bir kaç parça yumuşak bez getir. Bir iğne ve bir ip getirmeyi de unutma. Acısını hafifletmek için bu otu da bir şeyde kaynat ve içmesi için getir.'' Genç kız otu eline alıp hızla çıktı odadan. Isabella yavaşça doğruldu. ''Susan, bana söz ver bebeğime bakacaksın.'' Susan yatağın kenarına oturup Isabella'nın terden ıslanmış alnını sıvazladı. ''Onu izlemek zorunda olduğumu biliyorsun. Sana söz veriyorum onu canım pahasına koruyacağım.'' Isabella rahatlamış bir şekilde kafasını yastığa dayadı. Susan pencereden dışarı baktığında tam tepede kana bulanmış ayı gördü. Etraf kızıldı ve ayın önünde uçan bir şey dikkatini çektiğinde hemen Isabella'nın yanına koştu. ''Kan kusturan efendisi bekliyor. O geliyor Isabella hazırlan.'' Isabella derin bir nefes aldı. Biliyordu bundan sağ çıkamayacağını... Bir anda gök gürledi yer yarıldı sanki... Odanın içine altı büyücü indi. Ellerinde asaları ve beyaz, bembeyaz saçları ile... Erkeklerin saçları ve sakalları birbirine karışmıştı. Susan hemen yanlarına geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL 1 ( Kan Kokusu )
FantasyKaranlığın içinde kızıl bir ay varken doğdu o kızıl kız. Saçlarını önce ayın yansıması sonra tehlike kabul ettiler. Çünkü zararlı, zehirli bir şey gibiydi kızıl kız. Kimsesizliğin içinde, tek başına kalmış, ürkek ve genç olması umursanmadan yakılmış...