İçmeyi Unuttuğumuz Bayat Sular

17 3 2
                                    


"Bir erkek, uğruna ağladığı kadını başka bir kadının koynunda uyandığı sabahlarda bile hatırlar."

-Küfrüm Aşar Edebimi

Bazı şiirlerde kendimi bulduğum gibi, bazı adamlarda kendimi buluyordum. İşte o zaman kalbimdeki o korkunç sızı damarlarımdan göz bebeklerime kadar ulaşır ve göz pınarlarımdaki hale hazır bekleyen inci tanelerimi harekete geçirir. Ağlamak demişken ağlamak nedir? Pasif bir eylem mi veyahut bir insanın en aciz anımı? Bu soruya verecek tek cevabım şu, ağlamak ne pasif bir eylem ne de bir acizlik. Ağlamak, aldatılmak kimi zaman, bazen suratına yediğin en sert baba tokadı ağlamak, kimi zaman tarifi olmayan bir huzur biz mutluluk ve en acısı kimi zaman sadece bir umut.

"Aynı sokaklarda, aynı zamanlarda aralıksız yürüyorum. Gün geçtikçe bu daha kolay.. Daha anlamlı.. Az melankoli, yok kendine acıma. Kendine Acımaktan vazgeç!"

-Öp Omuzlarımı

1. BÖLÜM

*************

Yine aynı yatakta yine aynı mavi ekose pijama ile yine aynı saate sabahın beş kırk beşinde, yine aynı güne uyanışımı yatağımın yanında her zaman sanki benim uyanmamı beklermiş gibi duran 4 haftalık bir bardak suya bakarak kutladım. Su demişken, su deyip geçmemek gerek. Tam 4 hafta önce kendime bu sefer gece uyumadan önce bitireceğim diye koyduğum su, o bana her sabah iyi misin sen? Diye fısıldayan su. 4 hafta boyunca ard arda ettiğim kavgalar ve sonrasındaki ağlama seansları aklımdan çıkarıyor o koca bir bardak suyu. Tıpkı aklımdan annemi çıkardığı gibi. Uzun uzun izledim suyumu içinde hafif hafif tıpkı bir elin derisindeki ufak gözenekler gibi balon balon olmuş. İşaret parmağımı daldırdım suya tüm baloncuklar işaret parmağımın çevresine yağıştı tıpkı bir ruh hastası gibi gülümsedim buna acı acı. Beni su bardağım ve ona olan bakışlarımdan ayıran şey cep telefonumun en sevdiğim melodisi Zaz'ın sesiydi elbette. Arayanın annem olduğunu biliyordum tam 10 yaşımdan beri beni her gün aynı saatte uyandırır bundan bıkmadan. Telefonumun ekranındaki yeşil noktaya bastım. Yeşilden nefret ediyorum.

"Ben iyiyim anne gelmene gerek yok. Zaten okula gitmem gerekiyor." Çok endişe ediyordu canını sıkıyordu. Ama değmem buna. Kaltağın teki olduğumu bilmiyor bilseydi eğer canı sıkılmazdı yüreği kesilmiş bir kol gibi yanardı alev alev. Yanmasın. Ve okul yalanı beni Marmara Üniversitesinde eğitim görevlisi sanıyordu bu yalan inandırmak çok zor olmuştu o günü hatırladım bir anda. Tiksinç. " Güneş, seni çok seviyorum yavrum sen iyi değilsin. Benim kızım hiç iyi değil. Anneyim ben Güneş anne senin bir anne deyişinden ben senin ölüyorum dediğini anlarım. "

Anneciğime bu dediği şeyin üzerine, ben zaten öldüm beni 16 yaşımda zaten öldürdüler anne! Diye bağırmak istedim. Yapmadım. Bir süre sessi kalınca ben annem tekrar konuşmaya başladı o konuştukça benim kalbim ağlıyordu. Konuşma anne lütfen benimle konuşma.

"O çocuk mu? Hakan? O mu kötü davranıyor sana yavrum söyle bana atma içine." Ve evet Hakan. Benim büyük dünyamın dünyamdan daha da büyük olan merkezi. Aşık olduğum adam. Terk etti aslında bir ilişkimiz olamadı. Oldurtmadı ona iyi gelmedim onun sevgisini hak etmedim ama ben sadece sevgiyi hak etmez iken o benim aşkımı hak etmedi. Anneme onun benim sevgilim olduğunu söyledim. Olmasını istedim ve yalan söyledim. Kendimi o yalana inandırdım zor olmadı. Olsun yalandan da olsa sevgilim varlığını özlüyorum.

"Kapatmam gerekiyor anne seni seviyorum." Cevap vermesini istemeden kapadım. Dolabımın yanından kirli çoraplarıma baktım. Temiz bir çorap alıp ayağıma geçirdim, kalın mor kolları çekiştirmekten esnemiş olan boğazlı kazağımı giydim. Son birkaç gündür bunu giyiyordum. Bende böyleyim işte. Sırt çantamı aynı hışımla aldım enerjim müthiş!

GÜNCEMİN SON SAYFASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin