Hayata Karşı Sustuklarımız

4 1 0
                                    

  3.BÖLÜM

Akşam yemeğimi hazırlamış soframa oturmuştum. Artık tek başıma yemek yemekten fazlasıyla sıkılsam da pek bir şey gelmiyordu elimden. Tabağımdaki makarnaya baktım. Bu sefer sosu az gelmiş, geçen hafta da çok fazla gelmişti. Dozunu bir türlü tutturamıyordum. Birkaç kez tuzluğu tabağıma doğru salladım. Yemeğime devam ederken kapı bir kez çalındı. Bu ara gerçekten de sade evimin büyük eski meşe kapısı çok fazla tıklatılmaya başladı. Peki ya tahminler? Aslı, sanmam bu saatte hamile kızcağız neden gelsin. Hakan, hele o Hakan.. Evimin yolunu bildiğini bile unutmuştur. Neyse belli ki biz bu tahmin işinde pek iyi değiliz. Kapıya ilerledim gözümü deliğe yasladım. Özgür mü? Gözlerimi ovuşturup tekrar baktım. Evet, gözlerim yanılmıyor Özgür burada kapımda.

Alelacele kapını kolunu çektim. Gür bir demir sesi geldi. Kapının üst kısmındaki tırkazı çoktan kilitlemişim bile. Tırkazı açıp tekrar kola asıldım. Gülümseyerek bakıyordu. Aynı şekilde karşılık verdim.

"Hoş geldin, tekrardan hoş geldin."

"Tekrardan hoş bulduk. Neden bilmiyorum ama gelmek istedim, canım fena halde sıkkın ve ben sana gelmek istedim. Konuşmasak bile beraber susalım istedim."

Kapıdan biraz çekildim bu ona gel deyişimdi belki yine anlar, anladı ayakkabılarını tahta ayakkabılığa bıraktım sırtındaki ceketi de alıp portmantoya astım. Mutfağa doğru ilerlerken onu da yönlendiriyordum.

Masaya oturdu bende tam yanında dikiliyordum. Aç mı acaba?

"Ben çok aç değilim ama senden çay istesem çok mu gevşek olurum?"

"Yalnız ben çayı demlerken içine iki tutam kuru karanfil atarım sever misin?"

"Bilmem içmeden yorum yapmam."

Ben çayı demlerken telefonundan bir müzik açtı, o kadar mükemmel geliyordu ki o ses bana fakat nakarat kısmı.. Şarkı sanki Özgürün söylemek istediği şeyleri onun zihninden alıp bize aktarıyor gibiydi.

Yüzüme bakmıyor, içimi bilmiyor içime ata ata yıllar yollar yalanlar midem şişiyor

Aklım almaz alabildiğine dolu ya beni süpür ya da çek sifonu.

Beni dinlemiyor, beni dinlemiyor iteklemiyorum ben de susuyorum hemen yarım kalıyor.

Hepsi kafamda bir bir birikiyor

Bir ikinin lafını etmem ama toplamda ağır geliyor

"Adı ne bu şarkının?"

"Çok mu beğendin. Adamlar – Çek Sifonu."

"Ben senin bu şarkını çok beğendim bakalım sen benim çayımı beğenecek misin."

Mavi kupadaki çayı ona uzatırken bende beyaz kupadaki çayımı avucumun içinde tuttum. Evin içi çok soğuk değildi ama kombiyi yükseltsem de fena olmazdı. Çaydan bir yudum alıp beğendiğine dair mırıldanmalar çıkardı. Onaylar bir şekilde gülümsedim. Göğsüm istem dışı kabardı kendimle bir anlık olsa da gurur duydum. Çay bu nihayetinde.

"Çok güzel bir aroması var sanırım artık bundan sık sık içeceğim. Ama senin mutfağında içtiğim kadar güzel olur mu orasını bilemem."

"Olur tabi neden olmasın, sanki beni elim altın bende bu çayı altın ellerle yaptım."

Beraber gülüştük. Bu adama ne olduğunu bilmediğim bir iple sanki ona bağlandım bileklerimden, korkuyorum ama bu sefer hiçbir şeyden korkmadığım kadar çok korkuyorum. Kaldıramayacağım bir güç karşısında tek başıma savaş veriyorum. Peki ya ben bu savaştan nasıl sağ çıkacağım?

GÜNCEMİN SON SAYFASI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin