2. BOLUM

104 3 0
                                    

Karşımda gördüğüm adam dayımın katilinin kocası. Bu karışık cümleyi anlayabilmek için 17 sene öncesine gitmek gerekir; Ben 7 yaşındaydım okuldan eve neşeyle gelmiş evin içine doğru yürürken bahçede gördüğüm kalabalık beni korkutmuştu. Çantamı yere koyup annemi bulmak için insanları ittirerek ilerliyordum. Bunca insan beni hayli korkutmustu. Anneme sarılıp korkumun geçeceğine olan inancımla daha hızlı ilerledim. Açıklığa ulaştığımda yuvarlak oluşturmuş insanlarin ortasında bulunan arkası dönük adam merakla baktım. Ne kadar korksamda adamın yüzünü görmek için yanına ilerledim. Babamdan bile çok sevdiğim dayimın elleri bağlı bir şekilde neden burada olduğunu bilmesemde yuzundeki hüznünün farkına varmıştım. Ve ona sıkı sıkı sarildim . Küçük aklımla onunda benim gibi kalabalıktan korktuğunu düşünmüştüm ona cesaret vermek adına sarılmıştım. Son sarılışım olduğunu bilsem asla ayrılmazdım. Yüzünü ilk defa gördüğüm şimdi görsem tanıyamayacağım bir kadın beni odama çıkartıp odamdan çıkmamamı istemişti. Bende avluya bakan balkona çıkıp kalabalığı daha önemlisi dayımı izliyordum. Kalabalık biraz olsun azaldığında avluya elinde bir silahla yaşlı bir adam girmişti daha doğrusu çıkmıştı. Adam gelince insanlar iyice azalmıştı. Yaşlı adam dayımın yanına gelince birşeyler söyledi ben onları duymasamda dayıma dua etmiştim. Yanıma gelmesi için bildiğim tüm duaları okumuştum. Ama yaşlı adamın silahından çıkan kurşun ile dayımın heybetli bedeni yere serilmişti. Gözümün önünde ölen dayıma bakarak ağlamaya başlamıştım. İki gun hiç durmadan ağlamış dayımın neden öldüğünü öğrenmeye çalışmıştım. Ama kimse bana birşey dememişti. Aradan 3 sene geçmişti ben ise hala ağlama krizine giriyor dayımın neden öldüğünü öğrenmeye çalışıyordum. En sonunda babamı çileden çıkarmış ve gerçekleri öğrenmiştim . O küçük yaşımda tam olarak anlamasamda büyüyünce herşey oturmuştu. Lütfiye hanımın (!) Kız kardeşi dayimla kaçmaya kalkmıştı. Berdel olabilecek en mantıklı yani bekar ve yaşı uygun lütfiye hanımmış . Ne kadar dul ve benden iki yaş büyük kızı olsada dayım için evlenmeye göz yummuş kim olduğunu bilmediğim adam. Ama lütfiye hanım kardeşinin dahi ölümünü göze alıp berdele hayır demiş. Beni biricik dayimdan ayırmıştı. Babam abimlerle aramda ayrımcılık yaptığında sığındığım limanım, beni her konuştuğumuzda güldüren tek adamın ölmesine izin vermişti. Küçük aklımla hep ondan intikam almak, onun benim kadar üzülmesini sağlamak istemiştim. İçimdeki intikam da benim ile birlikte büyüdü. Şimdi ise onun oğlu herşeyi benim ellerimdeydi . Elbette oğlunun ölmesini istemem hemde benim yüzümden. Tek isteğim bu işten sıyrılmak.

" Neden kuzenim kardeşi değil de ben evlenmek zorundayım?"

" Amcan babanla konuştu. Babam senin evlenmeni kabul etti. "

Bu kadar nefret fazlaydi. Bir insan nasıl kendi öz kızından bu denli nefret ederdi? Ben bir babanın sırf kız olduğu için çocuğunu sevmemesini istemezdim ama cinsiyet ayrımı yapan bir sürü insan var sokaklarda. Sadece cinsiyet değil din, dil, ırk ayrımı yapan insanlarda oldukça fazla. Oysaki hiçbir insan ne ten rengini kendi seçebilir ne de cinsiyetini. Aslında çocuğun cinsiyetini babadan gelen kromozom belirler ama bunu ona anlatmak imkansız. Beynimi kemiren bu düşünceleri zor olsada bir süreliğine kendimden uzaklaştırdım Elimdeki koca yüzüğü adama uzatıp konuştum.

" Bakın, ben nişanlıyım."

"Babanın haberi var mi? Yani aileler görüştü mü?"

" Hayır."

" O zaman bu bir şey değiştirmez. "

" Nasıl değişmez ya? Beni kapı dışarı eden adamla sevdiğim kişiyi mi tanıştıracaktım. Onların kızı olduğum ancak şimdi akıllarına geldi. Ayrıca ben herşeye rağmen babamı üç kere aradım ama telefonu açan olmadı. "

Babam sessizliğini bozup konuştu.

" Evet aradı ama telefon yanımda değildi. Oğlumdaydı bana getirene kadar kapandı."

" Geri arayabilirdin."

Babamdan (!) ses gelmeyince konuşmaya devam ettim.

" Konuşmaya yüzün yoktu arayamadın bari telefonuna sahip çıksaydın."

"Ben senin babanım düzgün konuş benimle!"

"Sen bana düzgün davranıp babalık yapsaydın bende seninle düzgün konuşurdum."

Uzayacağı belli olan tartışmamızı adını hala hatırlayamadığım adam kesti.

" Kavganızı sonraya bırakın. Konumuz bu değil. De hele kızım cevabın nedir?"

"Bakın ben buraya abim için geldim. Kuzenim için değil . Bu yüzden cevabım net değil. Hem onlar kaçarken sonucunun berdel ya da ölüm olduklarını biliyorlardı. Bunun farkındalar. Kendi hatalarını kendileri telafi etmeliler. Ben düşünmek istiyorum."

Uzun süren sessizlik sonucunda tekrar konuştu adam .

" Dört gün sonra kesin kararını vereceksin. "

"Nasıl 4 gün sonra , ağam benim kızım suçlu gibi eli kolu bağlı mı kalacak?"

"Kızın zaten suçludur lakin sana saygım vardır. Kızın ve bilal benim evimde kalacaktır. Bilirsin misafire saygımız sonsuzdur. Daha erken bir zaman söyleyemem ızmir'e iş için gitmem gerek anlayışla karşılayacağını umuyorum."

Adam kafasını aşağı yukarı sallayarak başıyla onayladı ağanın dediklerini.

"Ben artık gidebilir miyim?"

"Elbette kızım. "

Başımla selam verip kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açıp koridora çıktığımda gözüm abimi aradı. En son benim ile odaya girmişti. Kadın dolu o odadan yüzde seksen çıkmış olmalı zaten kendi çıkmak istemese zorla çıkarılırdı. Uzun koridora iyice baktıktan sonra arabada olabilir diye düşündüm. Evden çıktığımda arabayı bulma ümidiyle sokağa dikkatlice baktım. Ama yoktu. Nerede olabilir ki. Evin içinde olabilir ama arabası yok. Yüzde seksen gitti. Telefonla aramak en mantıklısı diye düşünerek elimi cebime attığımda orada olmadığını gördüm. Çantamda unutmuş olmalıyım ama çantam nerede ki? Çantamı en son nerede bıraktığımı düşünürken bir ses duydum.

"Merhaba."

"Merhaba."

"Bir sorun mu var?"

"Yok, sağolun. Ya aslında abim bana haber vermeden gitmiş. Telefonumda yanımda değil. "

"İsterseniz telefonumu kullanabilirsiniz." Bana doğru uzattığı telefona bir bakış atıp konuşmaya başladım.

"Sağolun ama numarası ezberimde yok."

Bakışlarını arkama doğru gönderdi ve uzun bir süre oraya daldı. Bende ne yapacağımı düşünüyorum. Aslında taksi çağırabilirim ama evin adresini bilmiyorum. Semti biliyorum, etraftaki yerleri de biliyorum ama taksiciyle anlaşabileceğimi düşünmüyorum. Sessizliği bozan o oldu.

" İstersen gideceğin yere kadar seni bırakabilirim."

"Adresi bilmiyorum ki."

"Umutsuz vakasın yani."

Gülmeye başlayınca ilk başta ona sinir oldum ama bende ağlanacak halime gülmeye başladım. Hayır yani abim hangi akla hizmet gitmişti ki. Biz gülmeye devam ederken önümüze yanaşan araba ile bakışlarımı o yöne çevirdim. Film kaplı camlar içeriyi göstermeyerek insanda merak duygusu oluşturuyor. Araba durduğunda kapılar yavaşça açıldı. Karşımda gördüğüm kişiyle gözlerim lazer görmüş tavşana döndü. Bunun burada ne işi var?


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 25, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin