RS|2

371 41 15
                                    

Aberforth,yıllara meydan okumuş ve hala fer'ini kaybetmemiş gözlerini avuçlarında tuttuğu siyah taşa yöneltti.

Hayatında kaybettiği,kaybedeceği o kadar insan vardı ki...

Kimi istediğinden emin değildi. Belki Ariana belki de inatçı kardeşi Albus...

Evinin duvarına asılı tabloya baktı. Ariana, yüzündeki sakin gülümsemesiyle başını sallıyordu. Artık Yapman Gerek.

Yüzleş onunla,Aberforth.

Yapamam,diye mırıldandı Aberforth. Gururu buna izin vermeyecekti. Kardeşinin ölümünden sorumlu tuttuğu Albus'u geri getiremezdi.

Yoksa getirebilir miydi?

Ona söyleyebileceği konuşacağı binlerce kelime aklına geldikçe kalbi sıkıştı. Yıllarca konuşmamıştı onunla ve şimdi yüzleşmek bütün adrenalini vücuduna yaymıştı.

Evet, yapacaktı.

Gözlerini kapadı, avuçlarının içinde kaybolmuş olan minik taş hafifçe ısınmıştı şimdi.

Yavaşça gözlerini açtı Aberforth.

Oradaydı. Görüntü bakımından tıpkı ona benzeyen ama fikirleri bir o kadar farklı olan, yıllarca tek kelime etmediği kardeşi.

"Aberforth." diye gülümsedi Dumbledore. "Bugünün geleceğini biliyordum."

Boğuk bir kahkaha attı Aberforth. Ani bilgiç eda, insan hiç mi değişmezdi? " Hayır, bilmiyordun, Albus. Bu sefer değil."

İkisi de sustu bir süre.Öyle ki Aberforth, onu çağırdığına pişman olacaktı. Söylemek istedikleri neden dilinin ucuna gelmiyordu?
İçini doldurup taşan yıllarca biriktirdiği öfke nereye saklanmıştı?

"Beni neden çağırdığını biliyorum." diye mırıldandı Dumbledore. Aberforth,dikkatle yüzüne baktı. Gerçekten de üzgün görünüyordu Albus. Onu bu şekilde görmek bir şekilde mutlu etti Aberforth'u. Acı çekmesini istiyordu. Pişman olmasını istiyordu.

"Sen, kardeşim; güç ve iktidar yolunda çıktığın yolda herkesi hiçe saydın. Kardeşini, Ariana'yı bile." İçinde yükselen öfkeyi dindirmeye çalıştı. " Sen onu öldürdün Albus. Lanet olsun bunu yaptın."

Elleriyle yüzünü kapattı. Ağlamıyordu. Sadece utanıyordu tüm bu şeyleri yaşadığı için.

Dumbledore, bakışlarını sakince Ariana'nın tablosuna yöneltti. Aberforth ondaki sakinliği gördükçe daha fazla deli oluyordu.
Neden bağırıp ortalığı birbirine katmıyordu?

"Benden ne istiyorsun Aberforth?" Sakallarla kaplanmış yüzünü kardeşine döndü. Aberforth dikkatli bakınca gözlerinim hafifçe nemlenmiş olduğunu görerek irkildi. "Sana ne söylemeliyim ki yıllarca bitmek bilmeyen öfken ikimizi, Ariana'yı rahat bıraksın Aberforth?"

"Ariana'yı mutsuz kılan sensin Albus! Ona yaşama şansı bile tanımayan sensin."

"Hep aynı şeyleri söylüyorsun, Ariana'nın bunu umursadığını mı düşünüyorsun? Ariana'yı mahveden ikimiziz, Aberforth. Bunu ikimiz birlikte yaptık."

Tınısı yükselmiş sesini eski tonuna indirerek devam etti. "Ben Ariana'nın ölümüne neden oldum, bunu inkar mı ediyorum sanıyorsun? Ariana bizi bu halde görmeye dayanamazdı, Yüreği sevgi dolu biriydi o! İkimize bahşedilmemiş olan sevgi ona verilmişti. Ve sen karşıma geçmiş, tek suçlunun ben olduğunu söylüyorsun. "

"Sana acıyorum,Albus.Sana acıyorum."

Dumbledore'un gözleri kardeşininkilere kenetlendi.

"Keşke aynı şeyi ben de senin için yapabilsem."

Aberforth, bütün damarlarına hapsolmuş öfkesini gün yüzüne çıkardı. Yanında bulunan iskemlenin tekini Dumbledore'a fırlattığında iskemle Dumbledore'un şeffaf bedeninden geçti.  Dumbledore her zamanki sakin tavrına bürünürken Aberforth çaresizlikle yere yığıldı.

Bu muydu? Yıllardır içindeki öfke, söylemek istediği onca kelime onca cümle... Neredeydi hepsi? Neden susuyordu? Neden onu incitemiyordu? Kendisi yıllardır yas tuttuğu halde neden Albus hiç tepki vermiyordu? Neden özür dilemiyordu? Özür dilemek acizlik miydi?

Bilmiyordu Aberforth, Şimdi düşünüyordu da özür dilemesinin de bir mantığı yoktu.Ettiği özür Ariana'yı geri getirmeyecekti. Tatmin olan tek şey egosu olacaktı.

Usulca yerden kalktı Aberforth, sakalı savaştan sonra daha da uzamış, şimdi tıpkı Albus'a benziyordu. Sanki 2 klon karşı karşıya gibiydi.

'Beni neden çağırdın Aberforth? Özür dileyeyim diye mi? Ne için? Bu Ariana'yı geri getirmez.'

'Biliyorum.' diye yanıtladı Aberforth onu. 'Şimdi anlıyorum Albus şimdi, yıllardır kendimi Ariana'nın ölümüyle paraladım. Ama şimdi anlıyorum, Ariana hep buradaydı...' dedi kalbini işaret ederek, sonra tüm odada dolaştırdı elini. 'Sana kızgın olmamın nedeni sadece Ariana değildi hem Ariana'nın hem kendinin hem de benim hayatımı mahvetmenden ötürü kızıyorum sana. Hakkını ödemen gereken 3 hayat var Albus, ve bu 3 candan ikisi şu an seni affediyor.'

'Ariana'yı bilirsin, seni çağırmam için zorladı beni, o seni çoktan affetti. Bense, sanırım yaşlı bir huysuzun hayatı o kadar değerli değildir, ha? Geriye tek bir hayat kalıyor Albus.' Parmağıyla kardeşini işaret etti. Görüntüsü hafifçe titremeye başlamıştı.

' Senin, senin yaşamın gençlik yılların., Albus Percival Wulfric Brian Dumbledore, güç ve iktidar uğruna harcadığın onca sene...'

Durdu ve sehpanın üstünde beklettiği suyu fondipledi. Gözleri tekrar Albus'un gözlerine kenetkendiğinde sakince konuştu.

'Sen kendini affediyor musun?'

Dumbledore'un görüntüsü cızırdadı. Yüzündeki ifadeyi çözememişti Aberforth.

'Hayır.' diye yanıtladı Dumbledore. 'Kendimi affetmiyorum.'

*****

Biraz sıkıcı bir bölüm olmuş olabilir ama olsuuun.

Sınavlarım başlıyor o yüzden bölüm şu sıralar gelmeyebilir affola

Görüşmek üzere

Babayyss

















Resurrection StoneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin