* Elimde olsa bütün okurlarıma bu bölümü adar ve bir şirinlik yapmış olurdum. Olsun, bu bölüm hepinize ithafen gelsin. Ancak özel olarak içerik bakımından bana bir tür fikir kıvılcımı vermiş olan selinguven61 adlı kullanıcıya gelsin.Hepinizi seviyorum.
**
Ginny Weasley ve yakın zamandaki Potter adayı, evin boş bir odasına hızla daldığında elindeki küçük çocuk huzursuzca kıpırdandı. Renkten renge bürünen dalgalı saçları hafifçe uzamış soluk tenini olduğundan daha canlı gösteriyordu.
Ginny, onu yavaşça odadaki kanepeye bıraktığında küçük çocuk hafifçe gülümseyerek parmaklarıyla oynamaya başladı. Ginny, Teddy için ne hissedeceğini bilmiyordu, onun için üzülüyor endişeleniyordu ancak ona acımıyordu. Bu garipti, daha bir çocuğu olmadan anne olmuştu sanki Ginny. Elindeki siyah taşı sıkıp gözlerini kapadığında bunu Teddy için yaptığını hatırladı, gözleri hafifçe yaşlarla dolarken gözlerini açtı.
Karşısında duran Tonks'la Lupin oldukça sakin bir tavırda ona doğru bakıyorlardı. Ginny şaşkınlıkla birkaç adım geriledi.
'Merlin adına...'
Daha sonra Tonks'un gözleri kanepede parmaklarıyla oynamakta olan Teddy'e kaydı. Ginny, onun hologramının birkaç saniyeliğine cızırdadığını görür gibi oldu. Öte yandan Teddy annesinin varlığını hissetmişçesine Dora'ya bakıyor, gözlerini ikide bir kırpıştırarak olduğu yerde kımıldamadan duruyordu. Sonra küçük bedeniyle kanepeden indi ve daha yeni yeni atmaya başladığı paytak adımlarıyla annesi ve babasının yanına doğru yürüdü. Yürürken saçları mora ve bir ara da saçlarının genel rengi olan maviye dönüp duruyordu.
Teddy'i Hogwarts savaşından sonra neredeyse herkes sahiplenmiş, küçük çocuğun annesi ve babasının eksikliğini hissettirmemeye çalışmıştı. Buna rağmen Teddy konuşacak yaşta olmasına rağmen hala tek kelime dahi etmemiş durumdaydı. Herkesi korkutansa bu durumun kalıcı olma ihtimaliydi.
Minik çocuğunun yaklaşan adımlarına kayıtsız kalmayan Remus ve Dora çömelerek kollarını iki yana açtılar. Teddy yüzünde donuk bir gülümsemeyle onlara doğru yürüyor. Daha doğrusu elinden geldiğince koşuyordu. Annesiyle babasına ulaşmasına bir karış kala durdu. Minik elini onlara doğru uzattığında eli boşluktan geçti. Kafası karışan Teddy birkaç saniyeliğine şaşkın şaşkın Dora'ya baktı. Dora kısık sesisiyle usulca 'Teddy.' diye mırıldandı. Kafası karışmış küçük çocuk birkaç saniyeliğine annesine ve öldükten sonra bile renk değiştiren saçlarına baktı. Bu sırada Remus, gözlerini Teddy'den ayırmıyor, onun her ayrıntısını her mimiğini ezberlemeye çalışıyor gibi görünüyordu.
Teddy başını çevirip babasının yüzüne dikkatle bakınca Remus kollarını açtı. Teddy koşarak babasına yöneldi. Ancak babasının görüntüsünün içinden geçerek yere sert bir şekilde oturdu.Yüzünde ağlayacakmış bir ifadeyle ayağa kalkınca Dora konuştu.
'Anne seni seviyor, Teddy.' Sonra Remus onun sözlerini devam ettirdi.
'Baba seni seviyor,Teddy.'
'Hep güvende ol.'
'Hep iyi ol.' Küçük çocuk tüm bunları anlıyormuşçasına başını sallıyor gözü dolu bir halde bir annesine bakıyordu. Ginny bu manzara karşısında ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Gözlerine hücum etmeye başlayan yaşları hafifçe sildi.
'Annene benzediğin için çok şanslısın.' dedi Teddy'nin saçlarını göstererek Teddy ellerini yavaşça saçlarına götürdü.
Remus Dora'nın elini tuttu. 'O harika biri.'
Dora bakışlarını Remus'a çevirdi. 'Baban bir kahraman, Teddy.'
Sonra ikisi de gülümseyerek mırıldandı. 'Görev tamamlandı.'
Ve kayboldular.
Oda sessizliğe bürününce Ginny yavaşça Teddy'e yöneldi. Küçük çocuk birkaç saniye öylece orda durdu. Sonra Ginny'e dönerek acı bir tebessümle mırıldandı.
'Anne'
'Baba.'
'Gittiler.'
***
Mutlu yıllar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Resurrection Stone
FanfictionDiriltme taşı ya bütün Harry Potter karakterlerini sıra sıra dolaşsaydı? Kim kiminle konuşmak isterdi? Kim kimi diriltirdi?