Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Hayatımda ilk defa biri bana böyle birşey söylemişti.
'Ö-özür dilerim. Yine salaklık yaptım. Ben b-ben..'
'Sorun değil Aspen bence gerçekten sevimliydi.'
'Bak Ursula bu iğrenç filmi izlemek zorunda değiliz. Hem diğerleri bizim gittiğimizin farkına bile varmaz. Kalan 45 dakikanı kurtarmak ister misin?'
'İsterim.'
Elini tuttum. Gözleri aniden parıldadı ve suratına o tatlı gülümseme yerleşti.
Berber sinemadan çıktık ve birkaç cadde ötede olan ama adını hiçbir zaman öğrenemediğim o parka gittik. Yol boyunca hiç konuşmadık fakat ellerimiz hala birbirine kenetlenmişti. İlk defa birine bu kadar yakın olduğumu fark ettim. İçim sıcacık olmuştu. Ve midem. Kelebekler. O an Aspen'dn ne kadar hoşlandığımı fark ettim. Birine aşık olmak, üstelik hiç üzülmeden veya bir zorluk atlatmadan.
Parka geldiğimize en büyük ağacın gövdesine sırtımızı yasladık. Aramızdaki bu sessizliği bozan Aspen oldu.
"Ursula."
"Efendim?"
"Ben sadece birbirimizi kandırmadığımızdan emin olmak istiyorum."
"Nasıl yani?" diye sordum.
"Yani senin de beni sevdiğinden emin olmak istiyorum." Dedi.
İtiraf etmem gerekirse derinlerde bir yerde Aspen'e karşı duyduğum bir hayranlık vardı.
Fakat buna inanmak istemiyordum. Ben aşık olabilecek ve en önemlisi aşık olmaya değecek bir insan değildim. Diğer tüm insanların hayranlıkla baktığı,arkadaş olmak için fırsat kolladığı kişilerden olamadım hiç.
Birden bire herşeyin aniden geliştiğini fark ettim. Neler oluyordu böyle?
Sanki saatler geçmiş gibi hissediyordum ama Aspen benden bir cevap bekliyordu.
Ayağa kalktı.
"Aslında bak,hiçbir şey söyleme.Bu günü unut hatta."
Sesinde tuhaf bir şey olduğunu anlamamak için bir aptal olmak gerekirdi.
"Tanrım, ben ne yaptığımı sanıyorum böyle?". Sesinden öfke ve çaresizlik seziliyrdu.
Ona yetişmek için ayağa kalktım fakat çok geçti. İki sivil polis Aspen'i kolundan çekiştirerek bir arabaya bindirdiler.