justin: göz kapaklarım kapanmış, kelebekler oraya yuva kurmuş ve sen ne zaman gözlerini tam anlamıyla açıp, beni görürsen, o zaman uçacak orada ki tüm kelebekler.
justin: çünkü oranın efendisi gelecek, aspyn. sen geleceksin.
justin: o zamana kadar kelebeklerin, senin görevini üstlenmişçesine, başkasına açtırmıyor gözümü. iyi de yapıyor gerçi, senden başkasının kalbime ne kadar günah olduğunu bir kez daha anımsamama sebebiyet veriyor.
aspyn: tam olarak benden başkası değil sana günah olan, benim.
aspyn: ben günahın en büyüğüyüm senin kalbine, gözlerine ve her bir zerrene.
justin: öyleyse bu günahlar arasında bir cennet kurmamıza izin ver, onlar, kötüye davet ederken bizi, sevgimiz bir yağmurcasına yağıp, temizlesin bizi.
aspyn: mümkünü olmayan şeyler istememek gerek, justin.
bu sefer ben bir alıntı ile cevap verme ihtiyacı duyuyorum kendimde, çünkü söyleyecek sözün kalmadığını biliyorum bende: "bir silgi gibi tükendim ben. başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım, mürekkeple yazmışlar oysa. ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım."aspyn: yeni bir silgi olmam mümkün değil, son parçalarımı kaybetmeye de hiç niyetim yok. uzak dur benden, justin.
justin: "çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi."
justin: mümkünü olmayan şeyler istememek gerekir, aspyn.
*ilk alıntı oğuz atay'ın tutunamayanlar kitabı, sayfa 598'den ve ikinci alıntı ise, oğuz atay'ın korkuyu beklerken adlı kitabından.