"Tanrım , içimdeki kötülükleri kabul etmeme izin vermiyorlar. Onları kabul etmeden saf iyiliği ruhumda bulamayacağıma inanıyorum. Senden başka sığınabileceğim bir liman , altında kuruyacağım bir çatım yok. Tanrım , istemeden düşündüğüm günahlar için beni affet." Düşünüyordu. Beynini öylesine meşgul eden düşünceler içinde boğuluyordu. Hareketsizdi , sessizdi , konuşmuyordu. Oysa ki merhameti paha biçilemezdi. Arkadaşı yoktu. Kafasını kurcalayan her şeyi tanrıya anlatırdı. Bugün de olduğu gibi. Öylece gözlerini kapamış yakarıyordu tanrıya. Odasındaki camdan sızan güneş ışıkları kıvırcık saçlarına yansıyordu. Gözlerini açtı. Yeşil gözleri güneşin altında daha da açılırken kaşları çatıldı. Diz çöktüğü yerden kalkıp üzerindekileri çıkardı.
"Samantha , akşam yemeği !" Annesinin sesini işittiğinde merdivenlerden aşağı indi. Her salı günü olduğu gibi sebze yiyeceklerdi. Haftanın her günü herkes aynı şeyleri yerdi. Kimsenin gözü kalmazdı böylece. Herkes aynı maaşı alır , aynı giysileri giyer , aynı rahatlıktaki yataklarda uyurdu. Samantha hala anlayamıyordu. Bunların sadece onu delirtmesini anlayamıyordu. Aşağı inip yemek öncesi dualarını ettiler. Aynı yavaşlıkla yemeklerini yediler. Delirmek üzereydi. X alanına gönderilmek istemiyordu ama yine de bazen buradan iyidir diye düşünmeden edemiyordu. Bu tür zamanlarda aklına bir çocuk getiriyordu kimseye çaktırmadan. Günah da değildi hem , tanrı düşündükleri için cezalandırmazdı onu. Kızıl saçlı biraz yapılı bir çocuğu hatırlıyordu Samantha , ruhları bağışlansın diye X bölgesine gönderilirken onlar , dua etmek için bulunmuştu orada. Hala aklından çıkaramıyordu çocuğun ona o şekilde bakan bakışlarını. Rahatlıkla yürüyüşümü , herkesten farklı olan o gülüşünü...
İstemeden gülümsemişti Samantha , ama gülümsemememesi gerekiyordu. Yemek yerken gülemezdi insanlar. Çaktırmadan annesi ve babasına baktı. Görmemişlerdi. Yemeğini aynı hızda bitirip aynı hızda odasına çıktı. Odasının camında bir hata vardı. Bu evlerin hepsi eskiydi. Yenileştirilmişlerdi ama hepsini yıkmaları ve diğer insanların X projesi varken kendilerine barınacak bir yer bulması imkansızdı. Bu yüzden aynıydı evler. Samantha'nın odası , X projesinin göründüğü tek odaydı. Annesi ordayı kapamak istemiş , fakat Samantha o zaman meleklerin içeri giremeyeceğine dair annesini ikna etmişti. Her gece o camdan bakar o çocuğun ordan buraya gelişini görmeyi umardı. Duvarın yakınlarına gelse de olurdu. Samantha orayı da görebiliyordu. Aslında X alanına atılmış insanları görebileceği bir yer vardı. Bunun için gecenin geç saatlerinde şehir kapısının önünde olması gerekiyordu. Orada onlara aşırı bir güvenlikle yiyecek gönderiliyordu. Gece ikide -ki saatin kaç olduğunu öğrenebilmek için annesinin gizli kilidini bulup , çekmeceden saati almadı gerekiyordu.- gizlice oraya gidip dışarı kaçmaya çalışacaklardan birinin o olması ihtimaline karşılık gidebilirdi oraya. Belki de yapmalıydı. Aklından geçirdi. O çocuğun ona bir kez daha gülümsediğini düşündü. Acaba sakalı çıkmış mıydı ? Buradaki kimsenin sakalı uzayamıyordu. Kitap yazmış mıydı ? Ya da belki de istediği saatte dışarı da çıkabiliyordu. X alanı buradan daha güzeldi belki de. Denemeye değerdi. Ailesi uyuyana kadar bekledi. Kapıyı çok dikkatlice açtı. Evin tahta zemininde çıplak ayaklarıyla ses çıkarmadan annesinin anahtarını bulmaya koyuldu. Bir kere annesini koltuk minderinin altına bir şey saklarken görmüştü. Sessizce oraya baktı. Evet , bir anahtarlıktı bu ama yirmiden fazla anahtar vardı bu anahtarlıkta. Yine de sessizce çekmecenin yanına gitti. Unutmamaya çalışarak tek tek denemeye başladı anahtarları. Şansına üçüncüsü açmıştı çekmeceyi. Çekmecede üç farklı saat vardı ve üçü de farklı saatleri gösteriyordu. Ortada duran saati eline aldı. Birden alarmlar çalmaya başladı yukarıdan ayak sesleri gelmeye başladı. Annesi herkesin giydiği aynı gecelikle şaşkın şaşkın ona bakıyordu.
"Samantha ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Equal Balance
General FictionKötülüğü uzaklaştırmak , onu tamamen yok eder miydi ? Saf iyiliği barındırmak muhtemel miydi ?