Maiä

358 37 13
                                    

İki taneydi dünya, insanlar Ülvin de yaşardı sessiz ve sakince, dünyanın yaratılışından bu yana. Ëladra derlerdi dünyaya huzurlu cennet manasında. Göl başlarında, ırmak diplerinde kurarlardı köylerini, huzur ve mutluluk yaygındı topraklarında.
Yukarıdan gelmişlerdi zamanında, sessiz ve sedasız, yerleşmişlerdi su kenarına. Ormanın öte yüzünden gelenlerdi onlar, peri lisanında Narm ırkıydı onlar. Yaratılışa yoktu misalleri, akıllı ve maharetliydiler. Toprağın efendisi Nirá dan öğrendiler tarımı, Ratar'a taparlardı secde ederek. Her şeyin yaratıcısıydı Ratar, batının, Êledra'nın ve maia'nın.
Ikinin ikincisi vardı, daha küçük ve ihtişamlı olan, saklı ormanlar'ın sihirli yerlerinde yaşayan. Maia derlerdi lisanlarınca dünyaya, Periydi ırkları, zerafetti doğaları.
Bir peri vardı maia'nın ormanlarında yaşayan, kanatları üzere uçuşan. Lúră yok iken daha omuzlarında, zarifçe şarkılar söyleyerek gezerdi orada burada. Mirä derlerdi kendisine Şarkının prensesi diye, kimi Arir, kimi Sirin derdi kristallerden parlak manasında. Saçları beyaza çalan sarıydı, güneşin ilk ışıklarıyla altın gibi parıldardı. Çırpınca kanatlarını sessizce, pırıltılar inerdi eğrelti otlarının koyu yapraklarına.
Krallıktaki en güzeliydi Mirä, kral Yura'nın biricik kızıydı.
Müzik ruhu kanatlarıyla tekrar yükseldi mirä'nın  dediler halkı,
saygı ve hürmetle eğilirdi önünde.
İlk atanın soyundandı peri, aslolanan akan bir ırmak misali, engin ve zarif bir çehresi vardı. Güler yüzlüydü, peri ırkına sevecenle yaklaşıŕ, yardıma muhtaç olanlara ilgi gösterirdi.
Aslında iki dünya birdi, Maia ve Ëladra iki ırkın kendi dillerince dünyayı isimlendirmesiydi.
İnsanlar saklanmaya gerek kalmadan rahatça yaşardı yüce ormanın su kıyısında, Lafneye komşu olarak. Periler gizlenirlerdi insanlardan ve nice varlıktan. Karanlığın kendilerini fark ettiği kadim zamanlarda, rahat bırakılmayarak bir çoğunun aklı çelinerek karanlığa sürüklendi, uzun boylu ve zarif olan perileri Karanlık Zorander hizmetinde çalıştırırdı. Bir bakıma bu ırk Elfler ile akrabaydı, lakin Elflerden daha zarif ve güzellerdi. Her ne kadar da uzak olsalarda Slëmurlara benzerlerdi, şarkıları, dansları...
Karanlığın hüküm sürdüğü kadim zamanlarda çekildiler ormanın geniş ve şefkatli kollarına.
Koca gövdeli ağaçların altın rengi dallarına yaparlardı evlerini yapraklardan, koni şeklinde bir tavanı, silindir duvarları vardı. Pencere ve kapıları yuvarlaktı, duvarları yeşil ve sarıydı.
Bitkiler ile araları çok iyiydi, karanlık ve dış dünyaya kapatmış medeniyetlerinde sessiz ve sakince sürüyordu ihtişamlı yaşamları
Derler ki insanların en bilginleri, Ratar yarattı ilK insanları, dünya daha hazır deģildi, bitki ve ağaçlar geç büyüyor, çiçekler geç açıyordu.
Bunun üzerine Yarattı ilk beş peri atasını, seslerine sihir, kanatlarına pırıltı yerleştirdi. Böylece gönderdi dünyaya, dağıldılar dört bir yana, kimi su üzerinde kurdu tahtını, nilüferlere okudu şarkısını, kimi ormanlara ulaştı yaydı pırıltısını.
Sonra dünya hazır olunca yeryüzü efendisine, çekildiler sessiz ve sakin bir yere. Giydiler yapraklardan giysilerini, bazen ipekten, bazen de kumaştan. İlk evlenen Tina oldu Yua ile, böylece sonsuza dek sürecek bir ırkın temelleri atılmıştı. Maia da kimse ölümsüz değildi, ölümsüz olduklarını iddia edenler bile ölürdü. Ratar tek ölümsüzdü, sadece uzun yaşamlar vaadetti Perilere, hizmetleri karşılığında. Günü geldimi bir perinin, önce kanatları dökülürdü hafifçe, sonra kendisi altın pırıltılarına dönşerek yok olurdu sonsuz alemde. Karanlık çelince şekil değiştiren Elf'in aklını, tehlikeye düştü bu narin ve yüce ırk. Her şeyi boyunduruğu altına almak isteyen karanlık Perileri de farketmişti, onların savaş aletleri yoktu, savaşacak da değillerdi. Saf olan bünyeleri öldürmeyi doğalarından saymıyordu. Kan dökmek insan içindi, karanlığın vesveseleriyle.
Denildi ki büyük savaş Doroth yaşandığında bir kaç periyi göndermişti kral Yeşil Forl, insanlara cesaret yaysın diye. Savaş saflarının üzerinde uçuşan Periler öte yiğitlerinin hikâyelerini seslice okur, insan savaşçılara cesarer aşılardı. Karanlığın büyük ordusu geldiğinde yamaçlarına, söz vermiş Elfler gelmediler yardımlarına, o yüzden dir ki uzun bir kadim zaman boyunca bir birine küs ve düşmanca yaşadı insan ve Elfler. Kahve kürklü gergedanlara binmiş insanlar ellerinde mızrak ve kılıçlarıyla ön saflarda bekliyordu, ardları sıra evcilleştirdikleri atlara binmiş olanlar ve yayalar. Görününce Sûlvir'in kurtlarına binmiş vahşi Goblinler ve karanlık lider, saklandılar Periler ve Elfler. İnsanlar kalmıştı tek başlarına, savaştılar o gün kendileri ve diğer ırklar adına. Öldüler, öldüler. Anlatılanlar kulaklara çalıní kadim zamanlardan, koca alanı kan ve ceset kaplamıştı. Kazanan taraf Karanlıktı, ilerleyip kalplere korku salarak.
O zamandan sonra kaçtı periler ormanlara, su yüzeylerine. Sık ağaçların kovuklarına ve dallarına evler inşaa ettiler. Büyüleriyle örttüler dört taraflarını bitki ve sihirle. Şimdilerde çok azı bilir Perileri. Karanlığın batıdan doğuya ilerleyen Maia da bilinmez bir ırktır periler. Elf Arifleri dahi bilmez onların mahiyetini ve esrarlı hayatlarını, onlar hakkında bilinen efsaneler ve hikâyelerdi. Bazen şarkıları duyulurdu uzaklardan, bazen elçileri.  Kuşları severlerdi, bülbülleri daha çok. Bilinir ki, bülbüller periler den öğrendikleri şarkıları gidip insanlara okurmuş. Bu yüzdendi Bülbülün sesinin güzelliği ve insanlar, Elfler arasında bukadar sevilmesi.
Tat tak vurunca ağaç kakanlar sert kabuklara, ritim tutar su şırıltıları şarkıya. Başlayınca bir peri Efsanevi şarkıya, susar tüm orman mest olarak şarkıyı dinlemeye. Su akışını keser, rüzgar durur, ağaçlar sallanmasını bırakır dinler büyülü sarkısını perinin. Daha derinlere kök salar ağaçlar ahenkten, canlanır orman yeşilliği ve güzelliğiyle.
Periler Lafneye tabiydi önceden, onun sözünü dinler ve uygularlardı. Lafne'nin müziği bir başkaydı, bu dünya dan deģil, senavi gibiydi.
Kesince şarkısını Zorander Lafne'nin, ayrıldılar yanı başından, kendisini terk ederek.
Yüz, belkide binlerce yıl geçti, bir çok Peri öldü, yenisi doğdu. Bir dağan vardı hepsinden farklıydı, güzel ve akıllı. Adına Mirä dediler şarkının kızı. Ve böylece başladı Peri'nin tarihi, Mirä'nın öyküsü. Derinlerden akıp gelen bir ezgi gibi silikti önce, sonra yükseldi yükseldikçe Maia'nın sınílarını aşarak Ratara ulaştı güçlüce.
Semâ'nın bekçieri duyduğunda bu sesi, merak ettiler güzeller güzelini. Başladı böylece Mirä Miräir destanı. Tüm zamanlar'ın en az bilinen destane en gizemlisi. Peri, esrar dan açığa, olasızlıktan varlığa yükseldi. Olmaz olacakları başardı.
Şimdi duyun tüm zamanların en irfani şarkısını.

PeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin