.11. Nefesimi mi tutmuşum?

54 4 9
                                    


Multide : Cenk,Su,Özgür

Yerdeki çiçeye bakarak "bu ne ?" diye sordum direk. Mert çiçeyi alıp üstündeki notu okudu hemen ve yüzünde sapıkça sırıtış yarandı. "Sanamı gelmiş Mert ?" diye sorduğumda yüzündeki sırıtması yok olmuş kaşları çatılmış bana 'sen ciddimisin ?' bakışı attı.
"Evet Su'cum ben çiçek sevdiyim için erkekler hep bana çiçek alırlar. Allah Allah yaa !! Kızım belliki sana göndermişler !" deyib çiçeyi bana doğru uzatdı. Çiçeyi elinden alırken hala konuşa bilecek kadar şokdan çıkmamıştım. Mert "Nota baksana Su "deyib kıkırdadı. Nota baktığım anda gözlerim ola bildiyi kadar büyüdü.

"Su bu çiçekler o güzel sesin için.
Atakan"

"Yok ya bu ne saçmalık. Assolistmisin ?Burayı barmı zannetdi Pezevenk ?!" Özgür söylenmeye başladığında notu sesli okuduğumu farketdim. 'bi dakka ya bu bana assolistmi dedi ??'
"Ne assolisti be !!" dediyimde çok bağırmış olmalıyım ki Mert yerinden sıçradı. Özgür kaşlarını daha da çatıp bana doğru döndü "Ne o yalanmı ??Yoksa kerhane mi demeliydim ??" . Bu sözlerle sanki başımdan aşağı kaynar su dökdüler. "Doğru konuş " diye çemkirdim hemen. "Ben senin oydaşdığın o sürtüklerden diyilim. Benimle böyle konuşamazsın !" diye ekledim sonra.
"Ben aşağıya gidiyorum sonra konuşuruz Mert " diyerek umursamazca yanımdan geçib gitti. Arkama dönüp Özgürün gidişini izledim. Bu neydi şimdi ? Mal ne olacak ?! Özür bile dilemedi pislik. 'İnşAllah gitdiyin yerde kafana taş yağar ' diye içimden beddua okudum. Ama o görecek gününü.

Bu gün radyoda işimizi çabuk bitirdik. Bahçede oturup gideceyimiz yeri konuşacaktık çocuklarla. Hatta radyoda 2 günlük tatilde nereye gidilir diye soru oyunu yapmıştık. Çoğu kişiden güzel fikirler almıştık. En çokta bir orman yerinden herkes bahs ediyordu. Garip sesler duyuluyormuş onun için orayı çok merak etmiştim. Aşağıya kantine ilerliyorduk. Herkes oturmuş bizi bekliyorlardı. Dileyide çağırmıştım. Gerçi ne için çağırdığımı bilmiyordu. Onun için şaşkın şaşkın oturuyordu.
"Selam millet " selam verip oturduk. Mert hemen konuya girdi. "Biliyorsunuz arkadaşlarınıza da anlatmışsınız " dediyinde Dilek hemen Mertin lafına atladı. "Hayır benim arkadaş biraz ukala ya herşeyi kendisi karar veriyor ve hatta neyi karar verdiyini bize bile anlatmıyor " diyerek bana ölümcül bakış atarak imalı imalı konuştu. "sanki anlatsam ne işe yarar ki zaten itiraz etmiceksin " söyleyib şirince sırıtdım. Birden yanımdaki sandalyenin çekilme sesiyle döndüyümde Özgürü görmemle kaşlarımı çatıp önüme döndüm.Benden özür dileyene kadar konuşmayacaktım onunla. 'tabii oda çok meraklı seninle konuşmaya 'diyen iç sesime hayali bir şaplak indirdim. Sus be sen nerden çıktın ?! Ben iç sesimle konuşurken Dilek tarafından dürtüldüyümde düşüncelerime son verip Mertin konuşmasına odaklandım. Her kes bir yerleri teklif ederken benim aklımda o orman kalmıştı. Ne kadar da oraya gitmek istesemde sesimi çıkarmadım.
"Beykoz Göknarlık ormanina gitsek ?" diye sordu Özgür. Gerizekalı o ne biçim yer ya.
"Evet çok güzel olur" diye Özgürü onaylayan Dileye 'ciddimisin ?' dercesine baktım. 'bana ne !' der gibi omuz silkdi. "Ben de razıyım " diyen dansöze ölümcül bakış atdım. Tabii razı olursun sen zaten her şeye razısın. Pis sürtük !
"Evvvet, o zaman itirazınız yoksa oraya gidelim " Mert dedi. Bense kafamda Merte nasıl işgenceler vere bileceyimi hayal ediyordum çoktan. Elimi kaldırıp ' var efendim. ben itiraz ediyorum ' dediyim anda biri bıçak, biri balta, digeride silah çıkarıp beni vuruyorlardı. Kafamdaki bu görüntüyle elimi kaldırmamaya karar verdim.

Dilekle eve giderken birden Opaya haber vermediyimi hatırladım. Cebimden telefonumu çıkarıp Oppayı aramaya başladım. İkinci çalışta açtı ve hemen konuşmaya başladım.
"Oppa bizim çocuklar hafta sonu için tatile gidecekler sen de geliyorsun. İtiraz istemem oyarım !" deyip Oppaya konuşma izni vermeden kapattım telefonu. Zaten itiraz hakkı yoktu. "Yaşasın kötülük. Hahaha !". Kötü cadı kahkahası atdığımda Dilek bana delimişim gibi bakıyordu. Sesli düşündüyümü daha yeni fark etmişdim.
"Su sen iyimisin ?" sorusuna kaşlarımı çatdım. "Ne yani durduk yere cadı kahkahası atamazmıyım ?" dedim sahte kızgınlıkla. Aslında Dilek haklıydı, ama bu susmamı gerektirmiyordu.
Eve geldiyimizde ayakkabılarımı çıkartıb fırlattım. Her zamanki gibi Dilek kaşlarını çatıb söylenmeye başladı. "Su şunları düzgün koysana!!" .Ayakkabılarıma bakıp tekrar Dileye baktım "zaten düzgünler " dedikten sonra omuz silkib odama yürüdüm. Arkamdan Dileyin bıkkınca nefes vererek offlaması gülümsememi sağladı. Üzerimdekileri de çıkartıp ayakkabılarım gibi ayrı ayrı yerlere fırlatdım. Hemen banyo yapmak istiyordum. Havluyu çıplak vücuduma dolayıp banyoya ilerledim.Tam banyoya girecekken aklıma gelen şeyle salonda oturan Dileye döndüm.
"Dilek hani sabah dedim ya 'Oppa gelecek anahtarı var. Havluyla çıkma karşısına yüreyine iner çocuğun mazallah " dediyim anda adeta uçan yastık geldi suratıma. "Ne saçmalıyorsun ? Hem ne zaman söyledin bana Ayazın anahtarla geleceyini ? Bilseydim bende havluyla çıkıp bedenimi sergilemezdim !!" diyün Dilek kızgınlıkla bana çemkiriyordu. Sinirden yine kızarmıştı. Bense 'sergilemek' lafında takılmıştım.
"Hayır yani nereni sergileyeceksinki ?? Bir şeymi var ? Nerden baksan kuru balığa benziyorsun zaten " dedim gülerek. Gülmeme karşılık ikinci yastık geldi suratıma.
"Su sus boğarım vallahi "diyerek tehtid etdi. Gözlerimi devirip banyoya girdim.
Banyoda işim bitdikten sonra saçlarımı küçük havluyla kurulayarak salona geçtim. Dilek yine Shahruk khan filmlerini izliyordu.
"Bıkmadımı bu kız ya aynı filmlerden ?" mırıldanarak kanepeye yaklaştım. Yine ağlamaktan burnu kızarmıştı. Ne var sanki her gün izleyip ağlıyacak ?!
"Ne oldu Dilek ?! Yinemi ölüyo aşkın ??" dedim alaylı sesimle. "Az kaldı son nefesi " deyib burnunu çekti Dilek. Daha ölmeden ağlamaya başlamıştı, öldükten sonra da bir yarım saat ağlayacaktı salak arkadaşım.
"Ay bi ölsede kurtulsak !" dedim hemen. Tabii bunun üstüne yastığı suratıma yemiştim. Dileyin bu konuda ne kadar hassas olduğunu biliyordum. Yastığı oflayarak kanepeye atıp odama yürüdüm. Ne yapsam acaba diye düşünürken ıslak saçlarımı hatırladım. Fönle saçlarımı kurutduktan sonra hiç taramadan açık bıraktım. Saçlarım taramadan da fazla karışık durmazdı. Odamın köşesinden gitarımı alıp müzik notlarımı aramaya başladım.
"Allah Allah ya ! Tam da buraya koymuştum. Nereye kayboldu ki ?" diye mırıldanarak çekmeceleri kurcalıyordum ama yoktu. Birden hatırlamıştım.
"Ah tabii ya Filiz teyze odamı toplamıştı " biz okuldayken evin çoğu temizliyini yapardı Filiz teyze. Çocukluğumdan beni Dilekten ayırmazdı zaten.
Cebimden telefonu çıkartıp Filiz teyzeyi aradım. Tabii hemen açmadı. Hep geç açardı zaten. Ya ellerini yıkıyordur yemek yaptığı için, ya da bıraktığı yerde bulamıyordur. "Yaaa bu telefon niye cepte kalmıyor ?" diyordumki sonunda açtı.
"Kedim seni dinliyorum söyle " diyerek açtı telefonu Filiz teyzem. Kıkırdadım hemen. Annem hep bana kedim derdi. Ne kadar kedi gibi uslu görünsemde kedi kadar fena tırmalardım. O yüzden Filiz teyzemde bana 'kedim' diye sesleniyordu.
"Nasılsın ? iyisin eminim ! Telefonu nerde buldun bu sefer ??" dedim alaylı çıkan sesimle. Annem kadar iyi tanıyordum artık onu.
"Nasıl ya ? Nasıl anladın kaybetdiyimi ?" şaşırmış tonda sesiyle sorduğu için güldüm. Gülüşümün arasında zorla " bu yeni bir şey değilki !" dedim.
"Şuna bak benle alay ediyor. Sen söyle bakıyım sebze çorbasını içtinmi ?" dediyi anda boku yediyimi anladım. Ahhhh hayır sebze çorbasına nefret ederim. Konuyu değiştirmek umuduyla hemen konuştum.
"Şey...asıl ben seni şey için aramıştım " Allahım nolur yardım et diye dua ediyordum içimden. "ne için aradın ?" sorduğunda rahatladım. İyide ne için aramıştım ben? Ah evet hatırladım.
"Odamı bugün sen temizledinmi Teyze ?" sordum tek nefeste. "Hayır " kısaca cevapladı. "Sana bir şey sordum. Çorbanı içtinmi ?" diye ekledi hemen. Ne yapıcam ben şimdi ? Yalan söyleyemem. Başkalarına kolay da Filiz teyzeye yalan söyleyemem. Doğruyu söylesemde canımı okur mazallah. Konuyu kapatmak en doğrusu. Evet evet konuyu kapatmam lazım.
"Şeyyy ben müzik defterimi bulamadım da, acaba sen mi alıp başka yere koymuşsun diye sordum ama sen dokunmadığına göre tamam o zaman ben diğer adayı arayım öpdüm" nefes almadan konuşduğum için nerdese boğuluyordum " iyi tamam ama soruma cevap vermediğin aklımda haberin olsun küçük hanım hadi aç kalmayın" deyip kapattı neyse ben o diğer adayın yanına gidiyim. odadan çıkıp salona geçdiğimde Dileğin hıçkırıklarını duydum. bu ne ya bu kiz neden ağlıyor? yanına koşup, diz çökdüm Dileğin önünde " noldu niye ağlıyorsun?" endişeli sesim kısık çıktı. hıçkırarak bana baktı. ah hayır ağlamasın içim parçalanıyor o böyle oldukca. elimi kaldırıp yanağındakı göz yaşını sildim "ya canım arkadaşım ağlama neden ağlıyorsun ki?" diye sordum "S. Suu Ş. Şahruk öldüü" deyip ağladığıda benim sanki başımdan kaynar su tökdüler o yetmezmiş gibi kaşımda atmaya başladı "Vallahi ecelin benim elimden olacak ha !!" sinirle ayağa kalktım "Ne yaptım ki ben ?" diye sorması iyice deli etdi beni. Şaşırmasına gözlerimi devirip Dileye eyildim. "Gebersin Shahruk'un " dedim. Sinirimden dolayı kelimeleri üzerine basa basa söyledim. "Nayııır... Deme öyle yazıktııır günahtır iki çoçuğu var !" "öksüz kalsınlar" "nayır hiç bir şey duymak yada bilmek istemiyorum" deyib elinin arkasını alnına dayadı. Duygu sömürüsü yapmaya çalışıyordu yine. "Haspistijı "dediyimde Dilek anlamadığını belli ederek gözlerini kırpıştırdı. "Ne ?" sanki bir cevabım varda. Öylesine mırıldandım kendim de hiç anlamadım ne dediyimi.

Çünki Biz'izHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin