İkinci Bölüm

9 0 0
                                    

Aradan bir iki gün geçti geçmedi, aramızdaki bağ az da olsa kuvvetlenmişti. Aramızda diyalog vardı. Bunun en büyük etkenlerinden birisi ise onun başkan benim ise başkan yardımcısı olmamdı.

Beden derslerinde voleybol oynardı. Ben ise futbol yasak olduğu için genellikle basketbol. Arada sırada kafamı çevirir güzel ve şirin yüzüne bakardım. Fark etmezdi. Ara sıra ben de voleybol oynardım sırf yakınlaşmak için. Ama kimseye de belli etmedim aşkımı. Şimdiye kadar elde edebildiğim tek şey buydu...

Artık olayın kırılma anına doğru yaklaşıyorum. Önümde Elif ve en yakın arkadaşı Beyza oturuyordu. Benim yanımda ise pek haz etmediğim Çağdaş... Benim o ana kadar yazdığım kitapların isimlerini bir kağıda yazmıştım. Neden böyle bir işsizlik yaptım bilmiyorum. Ordan Beyza sordu bana;
"Mehmet, bunlar ne?"

"Şimdiye kadar yazdığım kitaplarım"

"Vay!"

O listede de bir kitap vardı. Adı "E.S.'nin Sırrı-2". Birincisini tahmin edebilirsiniz aslında. Eski Elif Sude. Bir de Elif aldı o kağıdı eline. Göz attı bir kere. O kitaba gelince;

"Hmm, Elif Sude'nin Sırrı-2."

Dedi ve güldü. Ben ise kekeleyerek karşı çıktım. Belli etmemiştim o an.
Başarmıştım yine gizli olan ve şimdilik gizli kalmasını istediğim aşkımı gizli tutmayı.

Asıl patlama noktası çok da uzak değildi. Herşey bir mesaj sonucu ortaya çıktı ve iki üç günün ardından sevdiğim güzellik de öğrendi. Şimdi o süreci sizlere akatarayım.

O gün kızlardan sadece Elif gelmemişti. Bu Elif olayını da sadece Kadir biliyordu. Ben telefonu Beyza ve Melisa'ya vermişken şarkı dinlemeleri için, mesaj attı

"Knk seninki gelmemiş"

Bizim iki zeki kız anlamışlar tabi ki. Sordum bir fikriniz var mı diye. Düşünceleri doğruydu. Elif'i sevdiğimi ona bağlandığımı artık iki kişi daha biliyordu.

Aradan iki gün geçti sanırım. Beyza'dan bir şey istedim. Elif'in fotoğrafı. Bunun sebebi her gece uyumadan uyuşturucu gibi bir doz almak ve kendimi rahatlatmak. Bunu iki gün devam ettirdim. Bazenleri  nefesim daralırdı. Hep iç çekerdim. Bu iki günün ardından Beyza'dan bir şey daha istedim. Emin değildim ama artık merkalanmak ve sevdiğime arkadaş gözüyle bakmaktan yorulmuştum. Ondan hoşlandığımı söylemesini istedim. Sordu Emin misin diye. İkisinde de evet cevabıyla karşılık verdim. Bekliyordum umutsuzca. Bana konuşmalarının ekran görüntüsünü atacaktı. Ve o an geldi...

Beklentilerimin dışında bir şey gerçekleşmemişti. Seviyordum da umudum yoktu. Baya endişeli bir şekilde ben onu arkadaşım olarak görüyorum dedi. Onu okuduğum an kalbim sıkıştı. Bunu söz olsun diye yazıya dökmüyorum. Gerçekten kalbim sıkışmıştı. Nefes almak zordu. İç çektim. Uzandım biraz. Onun da aklı bendeydi, ne olacak acaba diyerek merak ediyordu herşeyi. Mesajlardan anlaşılan buydu. Beyza sordu üzüldün mü diye. Karşılığında cevabım şu oldu.

"Şuan mantıklı bir soru sorduğunu sanmıyorum. Bağlandığım kişi, aşık olduğum kişi seni arkadaş olarak görmekte. Sevinmiş olabilir miyim?"

Anında actım fotoğrafını. Arkasından da Koray Avcı... Çok dertlendim. Kalbim ilk defa bu kadar yanıkdı. Kalbimin aşk odasını ona ayırmışken, onun için dekore etmişken sevdiğim kapıyı bile çalmadan gitti. Giderken de derin yaralar açtı. Çok derin. Üç yıl dayanmış adamım diyerek avutmaya çalışsam da kendimi, onu gördüğüm an yine aynı şeyleri yaşayacağımı biliyorum. Denemiyorum ondan dolayı. Unutmak istemiyorum o güzel gözleri. Unutmayı asla denemem. Yazdım onu kalbime silinmeyen aşk kalemi ile. Hiçbir şey çıkaramaz artık onun adını, gözlerini, saçlarını, gülüşünü sesini kalbimden... Unutturamaz hiçbir şey veya kişi.
Unutturamaz hiçbir düşünce veya his.
Unutturamaz asla unutturamaz...

Hep Kederle Başlar, Sonucu Ya Mutluluktur Ya Da Teessür...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin