Bölüm 2

26 2 0
                                    

Sessizlik... Boşluk... Karanlık...

Sanırım hayatımı özetleyen en doğru kelimeler bunlardı. Daha geçen yıl dünyanın en mutlu kızıyken şimdiyse dünyam başıma yıkılmıştı. Şimdi benimle dalga geçebilirsiniz,

Belki bir hikayeye inanıyorum. Hatta bir efsaneye.

Evet.

Fakat gerçek olma olasılığı var mı?

Var.

O korkunç efsaneyi okuduktan sonra dersin ortasında bayılmış ve hastaneye kaldırılmıştım. Doktorlar saçma sapan ilaçları kollarıma takmışlardı. Fakat alt üstü bayılmıştım.

Ne bir ilerisi ne de gerisi.

Eve geldiğimde ise anneme kendimin iyi olduğuna inandırmak için saatlerce dil dökmüş ve sonunda şu anda oturduğum parka gelmiştim. 

Bu parkı seviyordum. Küçük fakat sıcacık bir mekandı. Her tarafı yeşil, turuncu ve kahverengi rengindeki yapraklar süslüyordu. Rüzgar en ılık burada esiyordu ve burası genelde boş olurdu. Kafa dinlemek ve düşünmek için harika bir yerdi. Ne zaman bir sıkıntım olsa veya kötü hissetsem buraya gelir, her zaman oturduğum banka oturur ve doğayı seyrederdim. Bu her zaman bana huzur verir beni mutlu hissettirirdi.

Fakat bugün değil. 

İçimden bir şeyler kopmuştu ve bu halime gülüyordum. Bir efsaneye inanarak bu kadar mutsuz ve boş hissetmem normal miydi? Tabii ki de değildi. Bu alt üstü bir hikayeydi ve alt üstü üç dört defa gördüğüm bir rüya beni korkutmamalıydı belki fakat korkuyordum işte. Hiçbir şeyden korkmayan ben, aptal bir efsaneden korkuyordum.

Ne zaman bu kadar acınacak hale gelmiştim?

Gözlerimi yavaşça yumdum ve bir süre doğanın o muhteşem senfonisini dinledim. Rüzgar seslerini, kuş cıvıltılarıni, insanların seslerini... Her şeyi.

Bu biraz daha iyi hissettiriyordu.

Gözlerimim her kapatışımda daha güzel dünyalara yelken açıyor fakat her gözlerimi açışımda gerçek dünyaya dönüyordum. Ve itiraf etmeliyim ki, bu beni korkutuyor. 

Dünyadan korkuyorum. Gerçek dünyadan. Dünyanın beraberinde getirdiği kötülüklerden.

Mesela bir melek. Siyah kanatları olan çok yakışıklı bir melek.

Güçlü, etkileyici, seksi ve şeytan olan bir melek...

Şeytan bir melek...

Evet, sanırım en çok bundan korkuyordum. 

Göz kapaklarımı yavaşça açtığımda gerçek dünyayı bana el sallarken buldum. Sanki: "Benden kaçışın yok!" demek ister gibiydi. Ona nazikçe gülümsedim.

Bildiğim bir şey varsa o da hiçbir zaman zayıf taraf olmayacağımdı. Benim yıkıldığımı ve mutsuz olduğumu görmemelilerdi.

Özellikle de hepimizin düşmanı olan dünya.

Doğduğumuz günden itibaren aslında onunla bir savaş içerisine giriyoruz.

Bu basit bir savaş değil, bu hayatta kalma savaşıydı aslında.

Ve her ölüşümüzde, dünya bir kere de daha kazanıyordu. Peki ben kaybetmek istiyor muydum?

Elbette ki hayır.

Oturduğum banktan kalktım ve parkın yolları üzerinde çıkışa doğru yürümeye başladım.Ben yürürken üstümden güvercinler geçti. Kafamı kaldırdım ve uçan kuşlara gülümsedim.

UçurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin