24.Bölüm*

2.8K 129 0
                                    

-Reason-

[-'FLASHBACK'-]

Chanyeol kapıyı hızla kapattı ve büyük adımlarla babasının ofisinden ayrıldı. Yine, her zaman ki gibi kavga etmişlerdi. Bunun nedeni de aşikardı.

Chanyeol, küçüklüğünden beri kamera önünde olmaktan büyük zevk alırdı. Hayali profesyonel bir model ve oyuncu olmaktı. Uzun boyu ve yakışıklı suratı sayesinde daha küçük yaşta eğlence sektörüne atılmıştı.

Ama babası buna karşıydı. Kendisi de, bir aktör ajansı işletiyordu ve onların ne kadar zor şartlar altında çalıştıklarını çok iyi biliyordu.

Tek amacı, Chanyeol'a daha rahat bir hayat sunmaktı ama Chanyeol her zaman buna karşı çıkıyordu. İçini çekti ve başını ellerinin arasına aldı. Chanyeol ile olan konuşmaları aklına geldi.

''Başka şansın yok baba! Bu işi kaybedemezsin! Bırak bu sefer ben oynayayım!''

''Hayır Chanyeol, seni bu işe karıştırmayacağım.''

''Peki ne yapmayı planlıyorsun? Şirkette ki tüm aktörlerin programları dolu!''

''Başımın çaresine bakacağım.''

''Neden benim bunu yapmama bu kadar karşısın?! Hem bu saatten sonra nasıl başka bir aktör bulmayı düşünüyorsun?!''

''Oynamıyorsun Chanyeol. Bu konuşma burada bitiyor.''

Chanyeol haklıydı. Şuan böyle bir işi kaybedemezdi, şirketin gelirleri düşüşe geçmişti. Acilen bir şeyler bulmalıydı yoksa bu sefer batacağından emindi.

Şuan gerçekten sert bir içkiye ihtiyacı vardı. Bu sayede kafasında ki bu düşüncelerden biraz bile olsa kurtulabilirdi.

Ayağa kalktı ve arabasının yolunu tuttu. Çin'e sadece iş için gelmişti ve etrafı dolaşmaya vakti olmamıştı dolayısıyla en yakın barın nerede olduğunu bulmak için GPS'ini kullandı.

Birkaç cadde geçtikten sonra sonunda en yakın bar gözüne ilişti. Gülümsedi ve arabasından indi ardından da büyük ve fosforlu renklerle süslenmiş kapıdan içeri girdi.

En yakın sandalyeyi bulup oturdu ve ardından da barmenden bir viski isteyip, etrafına bakındı. Bir çok insanın bir yer etrafında toplanmıştı. 

Barmenin verdiği viskiyi eline aldı ve meraklı gözlerle o yere ilişti. Sarışın ve oldukça uzun bir çocuk, tek başına bir düzine adamı dövüyordu. Oldukça güçlü olmalı diye düşündü kendi kendine.

Ardından gözüne oldukça sevimli bir çocuk ilişti. Suratı, bir tanrıça kadar güzeldi, tıpkı onun aradığı gibi...Güzel bir erkek.

Hayranlıkla çocuğun surat hatlarını incelerken bir adamın onu rehin aldığını gördü, bu oldukça şaşırmasına neden olmuştu. O daha neler olduğunu kavrayamadan rehin alan adam konuştu.

''Karşılık vermeyi bırak yoksa ona zarar veririm!'' 

Karşısında ki güzel çocuk da bağırarak konuşmaya dahil oldu.

''Beni boş ver hyung. Sana zarar vermelerine izin verme!''

Merakla, daha demin herkesi dövdüğünü gördüğü uzun çocuğa baktı. Çocuk da onlara karşılık verdi.

''Bırak onu gitsin, karşılık vermeyeceğim!''

Güzel çocuğu rehine olarak alan adam konuştu.

''O gittikten sonra kaçmayacağını ya da bizi dövmeye çalışmayacağını nereden bileceğiz? Önce dersini almalısın!''

Uzun olan başını salladı ve biraz sonra içeri bir kaç adam girdi ardından da uzun çocuğu dövmeye başladılar. Kendisi ise şaşkın gözlerle onları izliyordu. 

Adamlar ara vermeden onu döverken güzel çocuk yeniden bağırdı.

''Rahat bırakın onu!! O, yanlış bir şey yapmadı!!!''

Kimse ona aldırmamıştı. Kendisi ise hala merak dolu gözlerle onları izliyordu. 

Ardından uzun çocuğu döven adamların koşarak kulüpten çıktığını gördü ve neler olduğunu anlamak için biraz daha yakınlaştı. 

Güzel çocuk yerde başında kanlar ile yatıyordu. Uzun olan bağırarak onun yanına koştu. 

''Luhaannn!!''

Demek ismi Luhan'dı. Uzun olan güzel çocuğu kucakladı ve onlar da koşarak kulüpten ayrıldılar. 

Yarın Kore'ye dönmesi gerekiyordu ama bu çocuk onu fazlasıyla etkilemişti. İç çekti ve birini aradı.

''Alo, patron?''

''Benim Himchan, senden bir şey istemem gerek.''

''Tabi ki. Dinliyorum.''

''Luhan. Bu isimde bizim Çin'de ki ofisimize yakın olan hangi hastanede kayıt varsa bana bul. Kayıt tarihi bugünün tarihi olmalı.''

''Anladım patron. Ama...Bir sorun mu var?''

''Hayır. Sen sadece dediğimi yap.''

Himchan ona hastaneyi bulduğundan beri 1 hafta boyunca her gün düzenli olarak gidip Luhan'ı kontrol etti. Uzun boylu çocuk her zaman onun yanındaydı dolayısıyla odasına giremiyordu.

Ama 1 hafta çoktan geçmişti ve 20 gün içinde de oyuncuyu kesinleştirmesi gerekiyordu. Dolayısıyla bir an önce Kore'ye dönmeliydi. Luhan'ı her gün kontrol etmesi için yanında çalışan Himchan adında ki çalışanını Çin'e getirmişti ve o Kore'de olsa bile Luhan hakkında her gün bilgi edinebiliyordu.

8 Gün geçtikten sonra, telefonun çalma sesiyle uyandı ve daha gözlerini tam olarak açamadan elini yanda ki sehpaya götürdü. Telefonu kavradığında yavaşça kulağına götürdü ve cevapladı. 

''Alo?''

''Patron, Luhan uyandı!''

Hızla yataktan kalktı ve telefona karşılık verdi gözleri şimdi tamamen açılmıştı.

''Ne...? Ne dedin sen?!''

''O uyandı patron...Sonunda uyandı''

Gülümsedi ve hızla telefonu kapatıp dolabına doğru yürüdü. Bir an önce giyinip, ilk uçakla Çin'e uçmayı planlıyordu ki telefonu yeniden çaldı. Kim olduğuna bakmadan hızla açtı ve cevapladı.

''Yeni bir şey mi oldu Himchan?''

''Bay Park?''

Bu sesi tanıyordu, reklamını çekeceği şirketin CEO'sudu bu. Konuşma sesini düzeltti ve karşılık verdi.

''Alo, Bay Lee siz misiniz?''

''Evet Bay Park benim. Reklamımızın senaryosu değişti ve 2 erkek oyuncuya ihtiyacımız olacak. Sizin için bir sorun olur mu?''

Evet olurdu. Hem de çok büyük bir sorun. Ama bunu onlara söyleyemezdi, bu işi kaybederse batardı. Sesini normal tutmaya çalışarak konuştu.

''Hayır...Bir sorun yok''

Telefonu kapattı ve uzun bir süre ne yapması gerektiğini düşündü. Her ne kadar bunu istemese de bu sefer Chanyeol'u da kullanmalıydı. 

Bunu yaptığı için kendinden nefret ediyordu ama başka şansı yoktu. Telefonu eline aldı ve Chanyeol'un telefonunu tuşladı. Biraz sonra hattın ardından bir ses duyuldu.

''Alo?''

''Benim Chanyeol, baban''

''Pekala ne var?!''

''Hala bana kızgın olduğunu biliyorum oğlum, ama bu haber seni sevindirecek. Reklam da oynayacaksın. Ama bir çocuğu ofise getirmeye ikna etmen gerek. Himchan'ı ara o sana kim olduğunu söyler''

Hattın ardında ki ses bir anda kızgın ses tonunu bırakmış ve oldukça neşeli bir ses tonuna bürünmüştü. 

''Sağol Baba!! Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım!!!''

After The SunriseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin