3.Bölüm:"YEM"

103 17 10
                                    


~Red- Darksest Party~

3.Bölüm "Yem"

Göktan Gece...

Sessiz bir adamdı. Konuşmayı sevmezdi. Soyadı gibiydi o. Gece gibiydi. Gece gibi içine atardı. Gece gibi durgun. Yada ismi gibi Şafak vaktiydi. Ne gece ne gündüz. Ne iyi ne kötü. Değişik bir adamdı Göktan Gece. Kimse tam anlamıyla tanımazdı. Arkadaşlarıda tanımazdı. Kimseye gerçek kendini göstermezdi. İzlerdim onu. Her yaptığı hareketi. Her mimiğini. Gözlerinin anlatabildiği,kendini belli eden duygularını gözlemlerdim.

Evine vardığımızı söylediğinde gösterdiği eve baktım. 2 katlı büyük bir bahçesi olan gayet hoş bir evi vardı. Buraya gelebilmek için benim evim kadar olmasada yinede uzun bir süre yürümüştük. Bahçe kapısnın kenarında sarmaşıkların altındaki kilidin şifresini girip eliyle geçmemi işaret etti.

Açılmış olan bahçe kapısından içeriye yavaşça girerken içimde nelerle karşılaşacağıma dair tedirginlik hissi kol geziyordu. Kendiside bahçeye girdiğinde evin kapısına doğru yürüdük. Anahtarını çıkarıp bu kapıyıda açtıktan sonra artık yaşadığı ev gözlerimin önüne serilmişti.

Içeriye adımımı attığımda etrafı inceledim. Hoş ve sade bir tasarımı vardı. Ahşap eşyaların hakim olduğu bir oturma odasıydı.

"Bir şeyler atıştırmak ister misin?"
Sorduğu soruyla hafif bir irkilme geçirip ona döndüm. American tarzı mutfakta barın diğer tarafına geçmiş buzdolabını karıştırıyordu. "İstersen ben ikimizede küçük bir sandiviç hazırlayabilirim." Söylememle beraber tezgaha sandiviç için gerekli malzemeleri koyup beni yanına çağırdı. Ben sandiviçleri hazırlarken oda dolaptan içecekleri çıkarıp bardaklara boşaltıyordu.

Sonunda hazırlama işlemi tamamlandıktan sonra yemek için mutfak ve oturma odasını ayıran barın diğer tarafına geçip bar sandalyelerine oturup sandiviçlerimizi yemeye başladık.

Bitirdiğimizde bardakları alıp tezgaha koydum ve asıl mesele için söze başladım.
"Şu kitabı görsem iyi olacak artık ha."
Kafasını olduğum tarafa döndürüp başıyla beni onayladı ve sandalyesinden kalkıp eliyle gelmemi söyledi. Yanına gittiğimde önümden yürüyerek odanın en kuytu köşesindeki alt kata inen merdivenlerden inmeye başladı. Bende onun arkasından ilerlerken sebepsiz yere korkuyordum.

Sonunda merdivenden indiğimizde ilerde demirden olan kapının üstünde şifre girmek için rakamların olduğu tuşlar duruyordu. Soğuk kanlılıkla şifreyi girdikten sonra kapı bir kaç tıkırtıyla açıldı.

Karşımda sanki NASA dan bir görüntü 3 boyutlu olarak verilmişti. Son derece teknolojik gözüken bir labaratuardı. Geneli beyaz ve gümüş rengiydi. İçeriye ilk adımımı attığımda hala içeriyi izliyordum. Göktan da arkamdan içeriye girip her zaman girdiğini ve etkilenmediğini belli edercesine gözüne kestirdiği yere gidiyordu.

Bembeyaz bir masanın altından kasa çıkardı ve kilidini açmak için ince uzun parmaklarını tuşların etrafında gezdirip şifreyi girdi.

Kasa küçük bir tık sesiyle açıldı. İçinden büyüleyici bir güzelliğe sahip olan kitabı çıkardı.

Kar beyaz rengindeki kitabın üstünde gümüş renginde bir şeyler yazıyordu. Fakat bu yazı bugüne kadar gördüğüm hiçbir yazıya benzemiyordu. Kitabın kapağını kaldırdığımda ilk sayfasında sadece bir resim olduğunu farkettim.

Resimde bir kızın uzun elbisesi dalgalanırken yanında simsiyah bir kurt uluyordu. Onların arkasında ise büyük gümüş rengindeki kuşlar ve kurtlar vardı. Karşılarında ise simsiyah giyinimli bir adam ve onunda arkasında siyah kurtlar ve siyah giyinimli, ama başlarındaki adama hiçte benzemeyen çirkin suratlı adamlar vardı. Kızın yanındaki kurtlar son derece asil dururken karşı taraftaki kurtlar şaşırtıcı bir şekilde çirkin gözüküyordu. Fakat kızın yanındaki en ulu kurtun diğerlerinden farkıda kehribar gözleriydi.

GECE NEFESI #Wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin