Harf devriminden sonra bile bu kadar yoğun tempoda okumayan milletin , toplu taşıma araçlarına biner binmez Emre Kongar'a evrilebilmesi yıllarca kafamda acayip sorular inşa etmişti. Belki de Gazi, bu durumu bilse harf devrimiyle hiç uğraşmaz ; direkt tramvay devrimi yapardı diye düşünüyordum. Ne yazık ki bu konudaki çok müteahhit fakat bir türlü iskan izni alamayan düşüncelerimin, aklımın ırzına mukayyet olma noktasındaki sıkıntılarını da halen engelleyebilmiş değildhim.
Neyse ki hiç okumadım kitap, hiç öyle abuk bir girişimim olmadı, muhtemelen bende ilk metin korkusu falan var. Harf harf okumayı denedim bir ara, baktım hem bir bok anlamıyorum hem de bir kitap 8 sene sürüyor, hayır benim zaten o kadar vaktim yok; Bakkal Rıfat mıyım lan ben , günün 16 saati veresiye defterini okuyup, her okuduğumda mahallenin bol sıfırlı günahlarını yeniden yorumlayıp yazayım ?
... Abicim sapık mısın , niye sürekli veresiye defterini okuyorsun diye soruyorum: ''Kazım'ım valla şimdi çok duru bir Türkçe ile yazılmış evvela'' diyerek basıyor kahkahayı, sonra da:
'' Veresiye defterini okuyunca böyle ruhuma bir ışık giriyor, aydınlanıyorum gardaşım. Bak mesela Tımar apartımanı 7 numaradaki Halil başganın borcu, her okuduğumda büyüyor. Adamın borcundaki büyümeye bak, Çin'den hızlı büyüyor ya la adam.'' diye tekrar basıyor kahkahayı, IMF'nin bizim semt şubesi pezevenk. Hala sırıtıyor, ağız o kadar açık ki, meteor düşmüş patates tarlası görüntüsü veriyor. Yer yer tartarlar mevcut, kum ocağı dense daha doğru olur düşüncesindeyim. Işığı gören bir grup mağdur tükürük de haklı olarak örgütlü bir şekilde benim yüzüme doğru nüfuz etmeye kalkıyor, bu menfur girişimi de derhal kafamı sola doğru çevirerek, atlatıyorum. Aslında bir şekilde her daim atlatılıyorum Bakkal Rıfat tarafından. Nerde lan benim 500 dolarım, diyemeden kendimi apartmanın önünde nasıl bulabiliyorum, hiç bilmiyorum....
Her yerde zihnime bir şekilde sızmayı başarıyor; belki de tramvaydaki havasız ortamdan bitkisel hayata geçiş yaptım, kendisi de gayet tabi hıyar olduğundan bitkisel alemde öyle alelade bir görüşme oluyor da olabilir. Zart diye duruyor tramvay.Birileri inebilir heyecanı yaşıyorum haklı olarak fakat kimse inme inmiyor.Aslında bir inme inme durumu sözkonusu fakat kitleye kitap okuma olarak zuhur etmiş.Bir bakıyorum ortada durak yok, bir şey yok. Salak makinist niye duruyorsun? Feci sinirleniyorum.Kalp bam gün Allah ne verdiyse atıyor, nabız 180. Ayakta dikilmekten küçük abdestim geliyor. Cam kenarındaki vatoz teyze niye hiçbir durakta inmiyor lan ?
Kıçını bir şekilde koltukla buluşturabilen herkes ; okumak vatani bir hizmetmiş gibi hareket ettiğinden, kimse siperler arasında boşluk bırakmıyor, okumayana uyuyor süsü veriliyor, olmadı ölü deyip geçiliyor ; tam biri inecek, hemen yerine ayakta dikilenlerden biri zart diye geçiriliyor ve eline kendisine gayet yabancı bir kitap, arkadaşları marifetiyle tutuşturuluyor, böylelikle adam farkında olmadan on saniyede entelektüel bir boyuta geçiyor. Sıçarım ulan ben böyle evrimin içine diye bağırasım gelse de , bağıramıyorum , koltuğunun demirine dayandığım amca :
-- Sürtünme lan omzuma
-- Sen ne diyorsun ulan sevgili bey amcacım, benim öyle statik bir elektriklenmem söz konusu bile değil, sizde berber kompleksi mi var?
--Evladım kolunu bacağını çek, kitap okuyorum.
-- Az önce kitap yoktu elinde, sırf bana yer vermemek için mi kitap okuyorsunuz ulan amcacım?
-- Vermem yerimi
-- Benim oraya oturmam şart
-- Ölsem vermem
-- Amcacım sizde Doğu Roma kompleksi mi var?
-- Öyle bir kompleks mi var?
-- Koltuğa İstanbul muamelesi yapmayın çok değerli amcacım. Muhakkak elinizden alan bir Fatih olabilir.
--