Yarım saattir dükkanın önünde sol yap , sol yap, sol yap, sollu gel, sollu gel, sol yap da toparlayıp öyle gel, bir şekilde gel de nasıl geliyorsan gel, ne olursan ol yine de gel, evleneceksen gel, eylülde gel, olmadı la gardaşım sen şimdi sittir git daha sonra gel tarzında gayet sloganik cümlelerle ikna etmeye çalışıyor Bakkal Rıfat ; sürücü mahallinde haybeye yer işgal eden post-bıyıklı , tam pansiyon full yevmiye, , şivesi şoförlüğünden daha makul, yanlış yönlendirme levhaları gibi iddaalı ve soğukkanlı, 80 darbesini ufak sıyrıklarla atlatan, ağır bakımları gayet ağırdan alınan kahraman pikapın ifade hürriyetini habire sağa kıran şoför bey abimizi. Sol ayak, sol dikiz aynasının üzerine iyice abanılıyor. Yer yer siyahlıklar olsa da kısmen ırzını korumayı başarmış olan beyaz çorabın ivmeli sallantısı yerinde bir barış girişimi olarak algılanıyor, Bakkal Rıfat tarafından.
-Birader senin dükkanın önüne tam yanaşabilmen için sol bir koalisyon yapman şart.
-İmkanı yok, biz dededen Demokrat Partiliyik babam, gerekirse namazda bile sola selam vermiiiik.
-Hristiyan Demokrat olmasın lan o?
-Yok babam ,elhamdülillah müslüman demokratıkhh.
-Niye lan namaza siyaset karıştırıyon? Sola dönülecekse dönülecek; bitti gitti. Kanun lan bu.
-Diğer şoför arkadaşı aradım babam, kendisi böyle duvarlara kimi sol cümleler yazabilen kapasitede bir arkadaş, hatta 12 Eylül gecesi Kapalı Çarşı'nın duvarına ''Eylülde Gel'' altına da Alpay yazıp yok yere adamı Özal iktidara gelene kadar içerde yatırmıştı. Tam sizin istediğiniz gibi direkt soldan yanaşacak dükkanın önüne.
-Birader hasta mısın? 2 saat oldu, 5 kovanı indiremedik hala. Sen , bana Nazım Hikmet Memleket, diyorsun.
-Yok babam, benim memleket Erzurum.
-Laaaaaan!! Biz de Çarşambalıyız . Allahtan her gün bizde Çarşamba değil.Tam o sırada ''Sus be Necati !! Film var film.'' . ''Bakkal Rıfat, Bakkal Rıfat!!!!'' , ''Aloooooo, kime diyorum ayol ben!!! Duymuyor musun kızzz !!! diye bağırıyor , kendi atmosferinde çakıl taşı bile parçalayamayan Aliminyum Neriman. Necati abi mutfakta trake solunumdan götünden solunuma geçiyor, acayip sinirli , maksat evrimin işi görülsün; Neriman bir şekilde sonra da dövülür.
Beyaz bir walkswagen minibüs duruyor bakkalın önünde. Hitler'in das auto'suyla çok pis kesişiyor Bakkal Rıfat. Almancası zayıf, hatta hiç yok kıvamında fakat sözlüksüz gayet anlayabiliyor alman yapımı bir pornoyu. Dilsel zekası çok gelişkin Bakkal Rıfat'ın, sadece alacaklının dilinden anlamıyor. İşine geleni duyduğu için, muhtemelen işten kaçıyor.
Sağ cam komple açık, kimi ecnebice tuhaf cümleler haykırılıyor. Çoğunluğu bayanlardan oluşan, ayıp olmasın diye de aralara yer yer adamlar serpiştirilen minik bir kalabalık , Bakkal Rıfat'a ve bana el kol hareketleri yapıyorlar. En önde bütün kadınların etrafını çevrelediği yaşlı bir adam. Saçlar , her bir teli, kuleden aşağıya sarkan Rapunzel'in prensin tipini görüp apar topar maymun gibi kuleye geri tırmanması formuna sokulmuş . Üzerinde muhtemelen bir yerden bedava ele geçirilen kumaş kareli bir pantolon, onun üzerinde kimbilir hangi tarihi kazıdan araklanmış gayet antik bir gömlek . Şapka zaten Demirel'de durduğu gibi kimsede durmuyor. Bir an, 8-9 kişilik Alman ordusuyla Samatya kırsalında çarpışmaya hazır iki delikanlı kafası yaşıyoruz. Yalnız bu öyle silahlı bir çatışma değil. Ateş var fakat sıfır duman. Çıkmıyor yani ateş olan her yerden duman. Birden öküz gibi ittiriyor omzumu Bakkal Rıfat:
-Kim lan bu keraneciler, Kazım? Muhitin ahlakını bozacaklar.
-Rıfat abi, muhit senin ahlakınla ahlaklandığından, bağışıklık kazanmış durumdalar, bir bok olmaz abi.
-Olum öyle deme nolur nolmaz...
-Mal sahibinin Almanya'dan arkeolog oğlu gelmiş, dükkandan çıkmazsan seni kazıyıp atacakmış Rıfat abi.Muhtemelen yanındaki hatunlar da asistan falandır.
-Gerekiyorsa biz namusumuzlan, onurumuzlan çıkarız da , bu kadar mesarife ne gerek var allasen...
-Sırf senin için gelmemişler ki pek kaygılı az muhterem Rıfat abicim, seni semtten kazıdıktan sonra bölgedeki Sümer yerleşkelerini kazıyıp bulacaklarmış.
-Sümer ne geziyor lan Samatya'da. 200 km mesafede Sümerbank bile yok aq...
-Oturmaya bile bank yok Rıfat abi.Tinerciler muzdarip, çoğu fıtıktan dolayı tineri bırakma noktasına geldi.Hiç de sosyal olamayan belediyecilik anlayışı en azından mahalledeki kafası güzel insan sayısını azaltıyor sanki...
-Kazdırtmam lan ben bu semti.Benim atalarım ayak basmış bu topraklara...Elin Almanını sokturur muyum lan ben bu semtin koynuna
- Ohooooo!!! Bakkal Rıfat abicim ... Olayı böyle dramatize edip, şakk diye erotik bir kıvama sokman, esnaflığından daha büyük hakikaten.Senin o Alman diye küçümsediğin arkeolog var ya, kendi elleriyle kazıyarak gelmiştir bu günlere. Senin ellerin de anca hinliği, ibneliği avuçlamaya yarıyor.
-Olum ,Kazım ... Kelimelerine dikkat et. 500 dolar alacağın var , 1000 dolar küfür ediyorsun . Hem bizim arkeologluğumuz kazıkazan tırmalamaktan öteye geçmedi, öteye geçse de kayda hiç geçmedi. Hayat habire kaydı durdu, acısı hiç geçmedi.