0.2

24 2 0
                                    

Cumartesi... Haftanın en sevdiğim günü. Öğretmenler , sürekli konuşan insanlar yok. Erken kalkmak zorunda değilim...hayır zorundayım. İşe gitmem gerek. Ama yine de cumartesi bugün insan daha iyi hissediyor ha ?

Sabah erkenden uyanıp hazırlandım. Dışarı çıktım. Çalıştığım dükkana doğru ilerledim. Küçük ev eşyaları satan bu dükkan bu mahallenin tek renkli yeri olabilirdi. Güzel kokulu mumlar , banyo içim malzemeler , birkaç organik zımbırtı ve bir de uyuşturucu satıyordu. Arama yapsalar bile üstünkörü yapıyor , Marta'ya selam verip çıkıyorlardı. Marta kabarık saçlı , gözlüklü biraz tuhaf , biraz sevimli bir kadındı. Konuşması da kendi gibi farklıydı ama rahatsız edici değildi. Eski resimlerine baktığınızda cidden çok güzel olduğunu söyleyebilirdiniz. Şuansa göz numarası yüzünden taktığı o gözlük sayesinde bu o kadar da mümkün değil. Belli bir yaşı geçmemiş veya ailesinin hoş karşılamadığı kimseye uyuşturucu satmazdı. Herkes birbirini tanır , kimse birbiriyle pek samimi olmazdı buralarda. İçeri girdim. Marta , Rolling Stones'un bir parçasını açmış mırıldanırken , bir yandan da mumları diziyordu. Yanına gidip koliyi elinden aldım.

"Üzgünüm , geç kaldım." Dizmeye başladım.

"Hayır , erken geldin. Ne oldu senin şu vanilya kokulunun düşünceleri uyutmuyor mu seni (!)" sırttım. Pek öyle sayılmazdı. Sam ve Sally kreşten döndüğünde onlarla ilgilenme sırası bendeydi. Tüm gün uyumayıp bana kreşte kimlerin kafasına pastel boya ve oyuncak attıklarını anlatmışlardı. Bir de yatağa gitmelerini söylediğimde hafif bir melodiyle "uykuya ölüm" diye çevremde daire şeklinde dönmeye başlamışlardı. Ya büyük iki sosyopat yetiştiriyorduk , ya da çok fazla film izliyorlardı.

"Sana söyledim , henüz nasıl koktuğunu bilmiyorum." Omzuma dokundu.

"Öğrenirsin , ben hapishanedeyken her yeni gelen kızı elden geçiriyordum , ki senden yaşlıydım da." Kıkırdadım. Mumları dizmiştim.

"Eee başka iş ?"

"Rafların üstünü silebilirsin ben yetişemiyorum." Arka taraftan bezi alıp sıktım ve yetişebildiğim kadar temizlemeye başladım.

"Sormadın ama yine de söyleyeyim. Senin vanilya buraya mum almak için geliyor."

"Coco Dream alıyor deme de."

"Aynen öyle yapıyor." Sırttı.

"Biliyordum işte , vanilya sevdiğini biliyordum."

"Hindistan cevizi kokusu o." Kasadaki paraları düzenlemeye başladı.

"O kokuyu seven herkes vanilya da sever. Bu değişmez bir kural gibidir." Kedisi gelip bacaklarıma sürtünmeye başladı.

"Marta , Lolita'yı bacağımdan alır mısın ? Tırnak geçirecek birazdan biliyorum." Marta gülümseyerek kocaman somurtkan beyaz kedisini bacağımdan aldı. Telefonuma gitti elim. Holly beni yirmi sekiz kez aramıştı. Telefon elimdeyken gene aradı ve açtım.

"Holly ? Bir sorun mu var ?" Ölecek olsa bile iki kez arardı beni. İki kere arar ve açmazsam geri aramazdı.

"M-mary eve gelmen gerek." Sesi kısık ve telaşlı geliyordu.

"Holly sen iyi misin ?"

"Mary eve gelmelisin. Lütfen çabuk ol." Telefonu kapattı.

"Marta gitmem gerek sesi kötü geliyordu."

"Ben hallederim sorun değil , kardeşlerinle ilgilen sen."

"Teşekkür ederim." Bezi yerine bırakıp dükkandan çıktığım gibi koşmaya başladım. Birkaç dakika sonra evin önündeydim. Evin önünde siyah , eski tarzda bir araba duruyordu. O gelmişti. Hışımla kapıdan içeri girdim. Gene yaptığı gibi egosunu tatmin etmek üzere elinde beyzbol sopası almış , evin tüm bireylerini oturmaya zorlamıştı. Eskiden asker olmasının verdiği soğukkanlılık da vardı işin içinde. Fakat bu sefer cidden sinirliydi. Biraz uzaklarında durdum.

"Burada ne arıyorsun James ?" Arkasına dönüp bana baktı.

"Ne o , artık baba da mı demiyorsun ?"

"Sana baba demeyi altı yıl önce bıraktım ben. Ne istiyorsun niye geldin ?" Önünde bacak bacak üstüne atabilen tek kişi Bethany'di. Cameron yere bakıyordu bir gözü morarmıştı.

"İyi bir disipline ihtiyacınız olduğunu düşündüm."

"Yani karnımızın aç olup olmaması veya okul için eşyamız , hava soğukken giyecek kıyafetimizin olup olmaması önemli değil de disipline mi ihtiyacımız oldu ?"

"Bu evde AIDS'li piçler istemiyorum Mary !" Saçımı karıştırdım. Derin bir nefes aldım.

"Siktir git bu evden." Yüzüme şaşkınlıkla baktı. "Ne duruyorsun lan defol dedim !" Yüzümde yanma hissettiğimde gözlerimi iyice kapadım. Bir şey yapmadım. Elimi de koymadım yüzüme. Yıllardır bir yapmadığı bu kalmıştı zaten. Tek başımıza bırakıp gitmişti. Attığı tokat o kadar da acıtmamıştı canımı.

"Bana saygı göster !"

"Sana karşı en ufak bir saygım yok. Çünkü sen bu evin bir bireyi sayılmazsın artık James Cook. Bardaki arkadaşlarından mı duydun Cameron'ın gay olduğunu ? Alay mı ettiler senle , yazık. Keşke en büyük kızının orospu , en büyük oğlunun senin gibi sexopat , ikinci kızının lezbien olduğunu da söyleselerdi ! O zaman ne yapacaktın ! Evimizi kundaklamaya mı gelecektin ? Sen bizlere saygı göstermedin , ama saygı bekliyorsun ha ? Yazık sana James Cook. Ne büyük dertmiş seninki de öyle , emekli maaşınla otururken."  Gözlerimi üzerinden ayırmamıştım. Sadece dinlemişti beni. Korkağın teki olduğunu biliyordum. Olmasaydı çoktan öldürmüştü beni. Askerden de bu yüzden emekli olmuştu. Korkaktı çünkü. Ailesine bakamayacak kadar korkaktı. Hasta olduğunu anlayamayacak kadar da.

"Çocuklar odalarınıza çıkın ! Bizim ablanızla konuşacaklarımız var." Bethany acıyan gözlerle bana bakarken bize doğru ilerledi. Cameron olduğu yerde hala yere bakıyordu. Holly , güçlü kalmaya çalışarak Sally ve Sam'i yukarı çıkardı. Gidene kadar onları izlemişti.

"Sen de Cameron !" Aşırı yavaş biçimde yukarı doğru çıktı. Beni dövmesine alışkındım. Yıllardır ne zaman gelse dayak yiyen ben olurdum.

Bethany herkes gidince James'e arkadan sarıldı.

"Ondan çıkarmana gerek yok babacık. Eski zamanlardaki gibi...hatırlasana." Gördüklerimi hiç görmemiş olmayı dilemiştim , ama yaşanıyordu bile. James sırıtıp , saçlarımdan tuttu ve duvara yasladı beni. Acayip yakından kulağıma fısıldadı ve bu beni tiksindiriyordu.

"Bir daha böyle bir yaramazlık yaparsan sonu iyi bitmez , Mary." Adımı bastırarak söylediğine saçlarımı bırakıp itti beni.

"Şimdi odana çık. Ablanla birşeyler konuşmamız gerek."

Hızlıca yukarı çıktım ve kendimi tuvalete attım. Hiç o kadar fazla kusmamıştım.

The Cook'sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin