Sınıf yavaştan toparlanıyordu.Üniversitenin ilk günü olduğu yetmezmiş gibi bir de ilk günden staja başlayacaktı. İlk gün için heyecanlı bir başlangıç. Öğretmen bir kez daha sesli bir şekilde sınıfın uğultusunu yenmek için bağırdı :
-'Beni duydunuz değil mi? Sakın onları incitecek bir davranış yapmayın. Bu mutlaka notunuza yansıyacaktır!'
Rehberlik dersi olduğu için her haftanın çarşambası 8 No'lu Huzur Evi'ne gidiyor oradaki yaşlılarla konuşuyor, çeşitli oyunlar oynuyor hatta beraber televizyon-patlamış mısırla- izledikleri bile oluyordu. Servise binerken şoför ile yüz yüze geldi. Şoför, 'sen buralarda yeni misin ha, çaylak!' der gibi bir bakış attı. Klasik bir şoför şapkası, beyaz bir gömlek, siyah bir pantolon, kırmızı bir kıravat giymişti. Oturmasına rağmen kısa boylu biri olduğu belli oluyordu.
-'Hala bakacak mısın çaylak! Yoksa ben mi oturtayım seni?' Servis içinde hafif bir gülüşme...Gözlerini yere eğdi, ilk günden de bu kadar yüklenilmez ki dedi içinden. Her zamanki gibi içine attı. İleride bir gün sinirlenip ağlayacak bir şeyi olmazsa bu materyaller ona yardımcı olurdu. Servis hareket halindeydi. Yanına kıvırcık saçlı, uzun boylu bir erkek oturdu. Acemisin heralde bakışını attıktan sonra kitap okumaya koyuldu. Bir an kendi kendine üstünde 'ACEMİ' yazan bir rozet olup olmadığına baktı. Her görenin bu bakışı atması onu rahatsız değil, sinir ediyordu artık. Bir an bağırınca tiz bir hale dönen sesiyle 'Siz sanki hiç burda ilk gününüzü geçirmediniz, size hiç böyle bakmadılar!' diye haykırmak istedi ama bu onu hayli gülünç bir duruma sokabilirdi. Hoş, herkes kendi halindeydi. En iyi arkadaş olanlar bile yüz yüze bakmıyor, telefonların üstünde parmaklarına sörf yaptırıyordu. Pop, pop, trink, trink... Bir ara farkında olmadan melodi oluşturuyorlardı ileti sesleriyle. Bir ana yanındaki kıvırcığa döndü:
-Sen, dedi Edimo; 'Senin de ilk günün böyle miydi?'
-Pek sayılmaz, biraz sosyal olunca ilk günden bir sürü arkadaşım oldu; anlarsın ya...
Sosyal olmak...Nerdeyse nefret ettiği bir şeydi bu. Sürekli eğlenceler, gezmeler, tozmalar... Sonu gelmeyen beraber söylenen müzikler ona göre değildi. Asosyal denirdi normalde ona ama onun durumu biraz farklıydı. Biraz utançlık demek belki de onun durumunu anlatmak için iyi bir etiket olabilirdi. Bir kitap bunca eğlenceden ve boşa geçirilen vakitten daha anlamlı geliyordu ona.
-Peki, dedi. Nefesini vererek konuşmaya devam etti Limero : 'Bu huzur evi işi diyorum, severek mi yapıyorsun?
-Bunaklar kimin umrunda! dedi biraz sesini yükselterek. Arka koltuktaki arkadaşları da ona arka çıktı : 'Biz notumuza bakarız. Aç bir televizyon, biraz yalandan sohbet, biraz masaj . Hepsi bu kadar. C+ alsak yeter bize!' Kıvırcık saçlı oğlan elini arkaya uzattı, el şaplattılar zafer kutlarcasına. Aman Allah'ım diyordu içinden Edimo. Kendilerinin de sokakta araba egzozların savurduğu poşetler gibi zaman içinde sürüklene sürüklene gelecekleri o zaman dilimi hakkında nasıl oluyor da böyle konuşabiliyorlardı? Onlar bu yaşa geldiğinde başkaları da onlara bu şekil davransa mutlu mu olacaklardı? İnsan, dedi içinden. Neden sadece içinde bulunduğu döneme göre düşünür ki? İçinde huzur evinde kalanların avukatı ruhuna bürünüp onları savunma isteği oluştu. Evet, evet, ağızlarının payını vermeliydi bu kaba çocukların. Ama hayır, bu kendi kurallarına aykırıydı. O yeniydi, konuşmaya hakkı yoktu. Dışarıda güneş son selamını çakarken şehre kıyak geçiyorcasına tüm kızıllığını saçları gibi sallıyordu binaların üzerinde. Biraz daha sürse yolculuk ne olurdu sanki? Biraz daha düşünsek, biraz daha yol alsak, sonra biraz daha. Ama hayır, otobüs yavaşlamaya başladı. Nihayet durduğunda inmek için kapıya yöneldi. İçine bir o kadar egzoz gazı karışan havayı oh be mis gibi hava diyerek içine çekti. Gördüğü huzur evinden çok ünlü birinin malikânesi gibi duruyordu. Arkasında uzun boyle yeşil yapraklı korumaları olan beyaz bir evdi bu. Evin giriş kapısına doğru yürümeye başladı.Sadece evin kapısına değil her şeyin başlangıcına yürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın 4 Sonbaharı
FantasyÜniversite 4. Sınıf öğrencisi Edimo'nun staj görevi huzur evindeki bir yaşlıya yardım etmektir. Ancak bakmakla görevli olduğu yaşlı hiç de normal değildir. +Ne yani gerçekten döndün mü? - Döndüm ama yarım aydan farkım yoktu artık. Gökyüzü bula...