Meraba arkadaşlar bu ilk bölümüm, hikayeye yavaş yavaş giriş yapıcam belki bu bölümde o kadar olay yok diyeceksiniz ama olsun, herşey bu bölümden sonra gelişmeye başlıyacak... İyi okumalar :)
Multideki gamzelimiz, yani başrolümüz Ada :))
" Yaa kızım düşüne biliyomusun? Resmen benimle oynamış ya! Duygularımla oynadı hayvan!" Elindeki mendili de, yatağın baş ucunda yığın olmuş peçetelerin yanına yolladı. Sonra ardından yine o kesilmeyen hıçkırıklar ve tekrarı olan birçok kelime..
"Tuğçe ya saat üçe geldi be kızım birazcık yat. Gözlerin şişti ağlamaktan, bak Egemen'gil yarın anlarsa... Yani ne napcağını en az sen de benim kadar iyi biliyosun ha? Hadi güzelim uyu birazda dinlen." Suratıma boş boş baktıktan sonra yine bir hıçkırık duyuldu. Allahım yine mi?(!)"Off kızım baksana sen bile sıkıldın benden, Buğra nasıl sıkılmasın!"
Tamam Tuğçe bazı konuları fazla abartır, en ufak cümlede alınır ama bu sefer ki abarttığı konu çok saçma çünkü sevgili meselesi.
Tabi diyeceksiniz sen nasıl arkadaşsın!? Arkadaşın burada sevgilisinden ayrılmış senin dediklerine bak(!).
Ama konu öyle değil çünkü Tuğçe herkese çabuk bağlanan ve güvenen birisi değil. Ee haliyle çıktığı kişilerle en fazla bir iki ay - Egemengil'den gizli- geçiren bir kız. Bundan dolayı şuan salya sümük ağlayan Tuğçe yarın yine etrafa gülücükler saçan bir kız olduğu için pek takmıyorum aslında..
" Kızım saçmalama ya, ben sıkılır mıyım hiç senden, sadece kendini fazla üzüyorsun. Bu benim de canımı sıkıyor. Hem o üzülsün be seni kaybettiği için...!"
Dudaklarımdan bir çırpıda çıkan sözcükler, kollarını boynuma dolmasıyla yarıda kalmıştı. Yanağıma kondurduğu sulu öpücükten sonra, " iyki varsın " diye gülümsedi. Bende gülüşüne karşılık verip,duvardaki saate kafamı çevirdim. Gece yarısını çoktan geçmişti. Tuğçe de beni anlamış olacak ki, " o oo saat kaça gelmis hadi hadi yatalım artık" deyip, yatağın başında ki peçete yığınını kucağına basıp, kahverengi üstünde renk renk kalemler ve bir kaç test kitabı olan masanın yanındaki bos çöp kutusuna attı. Sarı, beline kadar uzanan ince saçlarını bileğindeki tokayla tepeden bir topuz yapıp yatağa atladı. Ben de o sırada üzerimde ki hırkayı çıkarıp, yatağın üstündeki pembe yorganı kaldırıp içine girdim.
Tuğçe'nin yatağa atlamasına kıkırdaktan sonra ağırlaşmaya yüz tutmuş gözlerimi kapatmaya başladım.Aradan ne kadar süre gecti bilmiyorum ama düşüncelerim, sanki uykumla savaşa girmiş, uyumamam adına direniyordu.
Düsüncelerimden biri zaten belli olan her gece aklımın ucundan girip beni o acıyla baş başa bırakan o düşünce aslında buna başrolde diyebiliriz. Çünkü herşey başrolün arkasından, çorap söküğü gibi gelmeye başlıyor. Ve acımın kat ve kat artmasına neden oluyor..
Başrol düşüncem tabikide babam!
Ölümüne sebeb olduğum babam...
Sonra ardı ardına gelen yan roller; abimin benden nefret etmesi..Ahh! Tabikide daha benim kim olduğumu bilmiyorsunuz? Emin olun bilmek de istemezsiniz! Zaman geçtikçe benden nefret etmeye başlarsınız zaten, yada acırsınız...
Çünkü 12 yıldır tam o boşluktayım, acıma ve nefret...
Kimilerine göre yaşadığım olaylara karşısında bana attığı bakış acıma... Kimilerine göre de nefret! Sadece nefret!
Ben ... Ada ( Melek) Soysal, 17 yaşındayım. Çocukluğumu daha 5 yaşında kaybetmiş bir gencim, çocukluğunun yanında abimi,ailemin huzurunu, mutluluğumu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hazan Vakti
Teen Fiction... "Sarılalım.." dedi genç kız... Bu kelimeyi o kadar sessiz söylemişti ki bir fısıltı gibi çıkmıştı âdeta dudaklarından. Genç adamın birşey söylemesine izin vermeden konuşmaya devam etti... " Sarılalım... Herşeyi unutup, zamanı durdurup sarılalı...