Kyungsoo apar topar gittikten sonra Jongin uzun süre olduğu yerde oturmaya devam etti. Hava buz gibi soğuktu, içtiği alkolün etkisi bedenini ele geçirirken aynı zamanda beyninin düşünme yetisini de bir miktar elinden almıştı.
Mesaj atıp herşeyi anlatmayı düşündü bir süre, alkol kanında gezerken gözlerinin gördüğü her şeyi çift algılaması da cabasıydı. Oturduğu yerin biraz ötesinden gelen müzik sesi içinde bulunduğu bunalımı bölerken etrafına bakınmaya başladı.
İki öte kayalıkta oturan bir genç telefonundan açtığı bir müzikle birlikte nehre gözlerini dikmiş düşünüyordu. Ne düşündüğü meculdü fakat bir derdi olduğu kesindi. Jongin o an anladı, koca bir çift el vardı ve bu el kolay gördüğü herkesi avuç içleri arasına alıp sıkıştırıyordu.
O kadar çok sıkıyordu ki ne nefes alabiliyordun ne de durup bilinçli bir şekilde düşünebiliyordun. Sadece acı çekip kurtulmak için çaba harcıyordun ama boşaydı. Artık herşey olmuş ve bitmişti. O avuç içine yerleşmiş bir yemdin sen, bundan tek kurtuluş ise sana uzanacak olan o yardım eliydi.
Görünüşe göre o yardım eli de az önce apar topar gitmişti. Yanında bir hareketlilik hissedip o tara döndü. Az önce müzik dinleyen delikanlı şuan tam yanında oturmuş gökyüzüne bakıyordu. O da aynısı yapıp gökyüzüne dikti bakışlarını. Gördüğüyle birlikte ağzından ufak bir "wow" Sesi çıktı.
Minik beyaz kristaller gökten düşerken yüzlerine çarpıyor ve yok oluyordu. "Dertlerimiz de bu kar taneleri gibi yok olur mu dersin?" Cevap gelmedi, gelmesini de beklemedi zaten. Ne diyecekti ki, evet geçecek herşey bitecek falan mı?
O da herkes kadar iyi biliyordu, geçmeyecekti. "Adın ne?" durdu bir süre. Hiç tanımadığı birine anlatması ne kadar doğru olurdu. Belki rahatlar belki de bir akıl alabilirdi, peki ya onu ayıplar ya da yüzüne tükürüp çekip giderse. O zaman ne yapardı, düşünmek boşaydı. Sadece yapacaktı.
"Jongin, senin?"
"Taemin."
"Neyin var?"
"Senin neyin varsa ondan.."
"Aşık mı oldun?"
"Hayır."
"Öyleyse?"
"Seviyorum."
"Ne farkı var?"
"Aşk sadece acıtır, sevgi ise seni öldürmez ama süründürür."
"Ben de mi sürünüyorum?"
"Bilmem, sürünüyor musun?"
"Bilmiyorum, sadece bütün kemiklerim kırılıyor. Sonra birleşiyor ama iyileşmeden tekrar kırılmaya başlıyor. Acı çekiyorum ama bunu kimseye söyleyemiyorum."
"Neden söyleyemeyesin? Aksine bütün dünyaya haykırmalısın."
"Bunu yapamam."
"Yapabilirsin. Sana bir şey diyeyim mi dostum, gerçek olmayan bu dünya da gerçekliğine emin olduğun bir şeyi bulmak çok zordur. Eğer bulduğuna inanıyorsan onun peşinden gitmelisin, bunu yapmaz ve vazgeçersen hayatın boyunca acı çekeceksin. Benim gibi.."
"Bu imkansız, ben normal bir aşk yaşamıyorum. Gidip ona söylersem herşey biter, dünya tersine döner."
"Tanrı aşkına Jongin ne saçmalıyorsun sen? Bu kafayla yaşaman çok zor, git ve atla şu nehre."
"Ne?"
Jongin şok olmuş bir şekilde yanında ki adama bakıyordu, kanında ki alkol tamamen çekilmiş kendine gelmiş gibi hissediyordu. Ne diyordu bu adam, ölmesini mi istiyordu yani?
"Bir adama aşık olabilirsin, hatta iki adama bile aynı anda aşık olabilirsin Jongin. Abartıyorum ve bunu dörde çıkarıyorum."
Taemin bedenini tamamen Jongin'e çevirdi ve elini omzuna koyup konuşmaya devam etti.
"Aşk geçici bir olay adamım, istediğin kadar adama aşık olup onunla flört eder ve sonra başkasını bulur onu da unutursun. Ama sevdiğin zaman hep yanında olsun istersin, sadece sana baksın sana gülsün diye yapmadığın şey kalmaz. Onu kıskanır korunmaya muhtaç olmadığı halde onu korumaya çalışan bir aptala dönüşürsün. Doğru mu?"
"Aynı yaştayız, inan bana benden daha güçlü ama elimde değil. İncinmesinden ölümüne korkuyorum."
"Aptal. Sevgi bu işte. Aptallığı bırak artık, burada böyle içip dururken sen, onu başkası gelip aldığı zaman ağlama sakın."
Taemin telefonunu çıkarıp Jongin'in eline verdi, telefon numarasını aldığı gibi ayağa kalkıp oradan uzaklaştı. Arkasında düşünce havuzunda boğulmayı bekleyen bir adam bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BE MINE/ SooKai Texting / TAMAMLANDI.
FanfictionSenden hoşlanıyorum? Seni seviyorum.