Kutsal Osbir adınağğğğ!
--
Herşey birden alev aldı, evim yanıyordu. Dumanlar içinde boğulurken tutunduğum tek şey Jongin'ın omuzları oldu. Alev almıştık, ateş ve barut birleşmiş sonu ayaklarımızın dibine koymuştu.
Tek yapmam gereken eğilip sonuma razı gelmekti ama ben mutlu son değil onunla olacak mutsuz sona bile razıydım.
Omuzlarımdan tutup beni kendine çevirdiğinde çoktan gözlerim kısılmış anın verdiği zevke köle olmuştum. Teninden gelen koku burnumun ucunu yakarken gözlerimi açmakta zorlanıyordum.
Sırtımı dayadığım mutfak tezgahı Jongin'ın kendini bana daha fazla yaslamasıyla belimde derin bir iz bırakmış olmalıydı. Acısını bacaklarıma kadar hissederken kasıklarımda hissettiğim sertlik ile belimde ki acıyı unutup şeytanıma ayak uydurdum.
"Kendimi tutamıyorum, sana daha fazla uzak duramıyorum. Eroin gibisin, kokun, tenin, nefesin beni benden alıyor. Sana köle olmam için tek bir sözün yeterli Kyungsoo." Tanrım konuşurken ki ses tonu beni artçı bir sancıya sürükleyen nefes almak gittikçe güçleniyor, bacak aram şaha kalkıyordu.
Omuzlarına yerleştirdiğim ellerini boynuna uzatıp avuçlarımın arasına aldım. Ben ellerim arasında ki boynunu sıkarken o eğilmiş köprücük kemiklerimin ırzına geçiriyordu.
"Yemek yemeliyiz." Alabildiğim kesik nefesler arasında söylediğim bu aptalca ve mantık dışı cümle Jongin'in gülümsemesini sağlarken gülerken verdiği kesik nefesleri gömleğimin açık yakasından akıp göğüs uçlarıma tutunmuştu.
Anında tepki veren göğüs uçlarım dikleşip bir kayayı aratmayacak şekilde sertleşirken Jongin iki yakamdan tutup gömleğimi yırtarak açtı.
Gözlerim olabilirliğini bir kez daha zorlayarak açılırken onun gözleri çoktan dönmüş aç bir kurt gibi meme uçlarıma bakıyordu.
Yere düşen düğmelerin çıkardığı tıkırtılı sesler bir kulağımdan girip öbüründen çıkarken aniden ayaklarım yer ile olan temasını kesti ve ben kendimi Jongin'in kucağında buldum.
Düşmemek için tutunduğum boynuna sarılırken bacaklarım da beline yapışmıştı. Önü açık gömleğim omuzlarımdan düşerken Jongin bir yandan omuzlarıma dişlerini geçiriyor diğer yandan mutfaktan çıkmaya çalışıyordu.
İlk önce kapıya çarpıp ardından yerdeki halıya takılıp yere kapaklanırken attığım çığlık beni bile korkutmuştu. Sırtım yere hızlı çarptığı için iç organlarımın birbirine karışıp yer değiştirdiğini düşündüm.
"Öküz müsün Jongin! Tanrım sırtım..."
"Çok üzgünüm Kyungsoo-yaah, gerçekten özür dilerim gerçekten.. Çok acıyor mu?" Beni yerden kaldırmak için uzattığı elini tutup oturduğu yerden kalmasını sağlayacak bir hızda kucağına çıktım.
Tek bir saniye bile beklemeden onu parkelere iterken kafasını vurup beklenmeyen bir beyin kanaması olmaması için yakasından tutup hızını azalttım.
Yaptığım şeye şaşırmıştı çünkü benden böyle bir atak beklemiyordu. Cidden, benim alta olacağımı düşünüyorsa hayatının hatasını yapıyor demekti.
Kalbime saplanan ağrı ile kendimi geri çekip koltuğun kenarına kadar kayarak ilerledim. Fazla adrenalin kalbime iyi gelmemişti ve ben bakir bedenimi bu utançla toprak altına koymak istemiyordum.
Derin nefesler alıp yumruk yaptığım elimi göğüsüme vururken Jongin dizlerinin üzerinde sürünüp önüme geldi. Yüzümü ellerinin arasına alırken titrediğini farkettim.
"İyi misin? Neyin var bebeğim, ne oldu? Neren acıyor hasta mı oldun?" Kesik nefeslerinin arasından söylediği her cümlenin sonunda nefes almak zorunda kalmıştı.
Bedenini incelerken buz mavisi kotunda bir ıslaklık gözüme çarptı. Herhangi bir su içeren cisme rastlamadığımıza göre aklıma gelen şey ile sakinleşen kalbim hızını arttırıp beni yine titretmeye başladı.
Benden bu kadar etkilenip bedeninin bana verdiği tepkileri görmek hem ruhumu sevmiş hemde egoma parmak atmıştı. Ayağa kalkıp koluna yapıştığım gibi onu da peşimden odama sürükledim.
Hızlı açtığım kapı duvara çarpıp sekerken kolundan tuttuğum adamı yatağa fırlattım. Düşmenin etkisi ile yatağın üzerinde futbol topu gibi zıpladı ve ben buna elimde olmadan kıkırdamaya başladım.
Yavaşça ona doğru yürürken o da kendini geri çekip yatak başlığına kadar süründü. Sırtı başlığı bulduğunda durdu ve beni izlemeye başladı. Ben üzerimde ki gömleği yavaşça üzerimden çıkarırken dudaklarını parçalamak istermiş gibi ısırıyordu.
Gömlek bedenimden ayrılıp yere düşerken elim koruma gitti ve tek hamlede ondan da kurtuldum. Jongin gözlerini kırpmadan beni izlerken bir yanda bedenimi inceliyor, yutkunma sesi duymama sebep olacak kadar şiddetli oluyordu.
Yavaşça dolabıma giderken aynadan göz göze geldik. "Soyun Jongin." İfadesiz yüzüm ve soğuk kanlı sesim beni bile şaşırtırken o sözümü ikiletmeden uzandığı yerde üzerindekilerden kurtulmaya başladı.
Sadece boxer ile kaldığında eğik başı ile kirpiklerinin arasından bana baktı. Başımı salladığımda kalçasını yukarı kaldırıp lacivert fazlalıktanda kurtulmuş oldu.
Tamamen çırılçıplak bir halde aynadan bana bakarken nabzım hızlanmış penisim çamaşırımdan çıkmak için kasıklarıma sinyaller yolluyordu.
Dolabı açıp içinden çıkardığın göz bandı ve kelepçeyi elime alıp kapağı iterek kapattım. Fazla sert kapattığım için tak sesi çıkaran dolap kapağı Jongin'in sıçramasına sebep oldu.
Elimde gördüklerine şaşkınca bakarken bana hiçbir şey sormuyor ya da sorgulamıyordu. Tamamen bana kendini bırakmıştı ve onu buna pişman edecektim.
Göbeğine kadar uzanan penisi dimdik karşımda duruyor dikkatimi dağıtıyordu. Kesinlikle güzel bir aleti vardı, kaygısız bir penis. (Bağlanmak Yok hshsh izleyen bilir. Hshsksksk)
Yatağa dizlerim üzerinde çıkıp üzerine doğru eğildim. Bileklerini tutup yatak başlığına bağlarken gözlerini yüzümden bir saniye ayırmıyor, göğüsü büyük bir hızla inip kalkıyordu.
Terlediği için saçları alnına yapışmış, esmer teni tatlı bir ton almıştı. Burnunun üzerinde ki boncuk boncuk terler vardı, siyah incimin üzerine konmuş parıltı gibi görünüyordu.
Devamı hemen geliyor, birazcık bekleyin 😘