Bölüm 2 Köpek Faciası

143 30 84
                                    

Yeni bölümün gelmesi için sınır koymuştum ama bunun saçma olduğunu düşünerek paylaşayım dedim.

Multi Aslı:)

Karanlığın kendini aydınlığa tam bıraktığı, gök yüzünün kızıla büründüğü vakitler olur ya yani. Heh işte bende tam o anlarda sokakta yürüyordum. Hemde yürüyordum! Tamire giden arabam saolsun!

Hayır yani anlamıyorum, neden ben? Neden benim arabam? Tabiki bu bi şanssızlık!

Ellerimi pantolonumun cebine soktum ve saçlarımı geriye ittirdim. Aklıma yine dün gece gelmişti. Buğra. Adı Buğra'ydı sanırım. Ruhsuz!

Onu düşünmem yüzümde ufak bir tebessüm oluşturmuştu. Aptal mıydım ben? Ne diye elin adamını düşünürdüm ki? Evet ben gerizekalıydım.

Bizim okulun önüne geldiğim sırada derin bir nefes aldım. Karşı tarafta ki köpek yüzümde ki tebessümü daha da genişletmişti. Her ne kadar köpekten korksamda hayvanlara karşı ilgim olmadığı da söylenemezdi. Yanından geçen insanlara kulaklarını kaldırıp indiren golden cinsi köpek birden ayağa kalktı.

Köpeğin kalkmasıyla tabanları yağlayan ben, koşmuyordum ama adımlarım çok hızlıydı. Suratımın kıpkırmızı olduğuna o an yemin edebilirdim. Kafamı hafif çevirip arkaya baktığım da onca insanın içinden resmen beni kovalayan sarı köpekle göz göze geldim. Ne harika! Millet sevdiği çocukla göz göze gelir. Ben köpekle! Çok şanslıyım değil mi?

Hızlanan adımlarım, arkamda bir katil varmışçasına kendini okulun içine attı. Okula girdiğim de derin bir nefes çekerek demir kapının ardında kalan köpeğe baktım, "Ne oldu? Az önce ego kasarak beni kovalarken iyiydi? Şimdi n-"

"Aslı mal mısın? " diyerek yanıma yaklaşan Arda anırmayı da ihmal etmiyordu. Hemen yanında beliren Beren ona katılarak bana gözlerini devirdi. "Kanka bana köpekle konuştuğunu söyleme sakın. Şurda düşüp bayılırım yemin ederim." Diyen Beren eliyle ağzını kapadı.

"Siz hiç konuşmayın! Dün akşam beni ekerken gülmüyordunuz ama." dedim ve kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Ne var yani ektiysek? Her zaman yanında olacağız diye bir kural yok küçük hanım?" Arda'nın yanağımı sıkmasıyla eline vurdum.

"Neyse üşüdüm ben hadi içeri girelim." Diyen Beren'e katılırcasına başımı salladım.

Başımı yere eğdiğimde ayakkabımın bağcığının çözülmüş olduğunu farkettim. "Durun bidakka," diyerek bağcığı bir öğrenci klasiği yaparak ayakkabının içine soktum. Sorun nerde?

"Aslı, şurdaki çocuğu görüyor musun?"

"Evet ne oldu?" diyerek Beren'e kaşlarımı kaldırdım. "Geçen gün bana göz kırptı" diyen Beren'e gözlerimi devirdim.

"Bende birşey sandım." dedim ve Arda'nın koluna girdim. "Ne demek birşey sandım ya? Görmüyor musun tatlılığı?"

"Neresi tatlı salak. Ruhsuz bile bundan daha tatlı be!" Söylediğim kelimeye Beren ve Arda aynı anda, "Ruhsuz?" diyerek ses tonlarını yükselttiler.

"Şey o. Ben onu şey. Kitapta, aman filmde. Işte.. Karakterdi işte.."

"Salak" diyerek kafama vuran Beren, "Ben diyorum sana çok film izliyorsun diye. Dinleyen kim ki?" Dedi ve yüzünü buruşturdu.

"He tabi, bunu günün yirmi dört saatini kiraz mevsimini izleyerek geçiren kız söylüyor." Dedim ve Beren gibi yüz buruşturdum.

"Hadi ders başlayacak" Dedi Arda. Bizde onun uyarısıyla peşine takıldık. Sınıfa girdiğimiz de birkaç kişinin geldiğini gördüm. Birkaç dakika sonra sınıf dolmuştu bile.

Beren'le birlikte en arka sıraya geçtik. Önümüze oturan Arda telefonunu çıkartıp birine birşeyler yazmaya başlamıştı. Ne yaptığını merak edip elinden telefonu çektim.

"Verene ya, " diyerek elimden telefonu almaya çalışan Arda' nın yüzü kızarmıştı. "Oha Arda! Sana yenge buldum dediğin kız taş gibi hatun çıktı lan!"Diyerek başımı telefona biraz daha yaklaştırdım. "Yuh!" Dedi Beren.

"Verin lan şu telefonu!" Diyerek telefonu elimizden alan Arda'ya şaşkın bakışlar atıyorduk. "Kaç yaşında bu?"

"Bizimle yaşıt işte, on yedi yani." Diyerek telefonu cebine attı. "Şimdi bu bizi unutur." Diyen Beren surat buruşturmayı yine ihmal etmiyordu. "Mal mısın? " diyen Arda Beren'in burnunu sıktı.

"Oturun!" Diyerek derse giren matematik öğretmenine "Hocam hiç kalkmadık ki oturalım." Deyince Arda'yla Beren gülmeye başladı.

"Zevzeklik yok Aslı!"

"Pekii hocam. " dedim ve yerime oturdum. Hocanın dağıttığı fotokopilere herkes karşında orangutan varmışçasına bakıyordu. "Hocam ya yine mi test?" Dedim hiçbir şey anlamadığım sorulara bakarken. "Evet Aslı yine test. Beğenmediniz galiba?"

"Estağfurullah hocam. Beğenmez olur muyum? Hayattan soğudum şuan, o derece yani"

"Zevzeklik istemediğimi dersin başında söyledim!" Diyerek otoriterliğini ve kalkmış olan götünü yarıştıran hocaya yüzümü buruşturdum.

"Lan ilk soruyu yapabildiniz mi?" Diyerek bize kaçamak bakışlar attı Arda. "Ben yapamadım. " dedi Beren, kağıdı resmen tecavüz ederek..

"Bende yapamadım." Dedim ve soruya bir göz attım. "Ee ne yapacağız? " dedi Arda. "Bence o piti piti yapalım." Diyerek ses tonumu kıstım.

"Olmaz oğlum Allah'ın hakkı üçtür. Yani cevap c şıkkı." Dedi Beren c şıkkını işaretlerken. "Yaa A şıkkı sizcede çok gariban durmuyor mu? Bence a olsun" Dedi ve a şıkkını işaretledi Arda.

"Hadi iddiaya girelim" Diyerek "Ben d şıkkı diyorum. " Bu bizim genel iddia oyunumuzdu. Hepimiz birer şık belirlerdik. Kimin tuttuğu şık doğru çıkarsa o kişinin bir günlük istediği yapılırdı.

"Tamam ben c zaten." Dedi Beren. "Bende a" Diyen Arda gözlerini kısmayı ihmal etmiyordu.

"İlk soruyu kim yapmak ister?" Diyen hoca gözlerini sınıfta gezdiriyordu. Tabiki sınıfın ineği yalakalık yapa yapa tahtaya kalkmıştı. "Yani sonuç b şıkkı. Var mı yapamayan?" Dedi öğretmen çözülmüş soruya bakarak.

"Hay şansıma!" Diyen Arda'yla aynı fikirdeydik. Üçümüzde kaybetmiştik. "Ya ben aslında b diyecektim. " Dedi Beren. Ardından ben, "Hı hı, tabi tabi" diyerek gözlerimi devirdim.

                                       ***

Sıkıcı geçen bir okulun ardından eve doğru yürümeye başladım. Bir yandan telefonu kurcalarken bir yandan düşmemeye çalışıyordum. Facebook hesabıma girip Buğra yazmıştım ama tabiki o dünkü ruhsuz beyefendiyi bulamamıştım. Keşke soyadını da öğrenseydim diye düşünürken bir havlama sesiyle irkildim.

Başımı çevirip arkaya baktığım da sabah ki köpeğin şuan bana havlayarak koşmakta olduğunu gördüm.  "Hasssiiktir!" Diye bağırarak koşmaya başladım.

"Ya köpek kardeş beni kovalıyorsun sen ya? Tek suçum sana bakıp sırıtmaktı ne var yani!! Gelmesene oğlum. Bak hala geliyor!" Koşarken köpeğe sövmeyi ihmal etmiyordum.

"Senin o kulaklarını keserler inşallah!" Diye bağırdım ve bana iyice yaklaşmakta olan köpekle biraz daha hızlandım. "Ya senin benimle derdin ne anlamadım ki! Isıracak başka g*t bulamadın mı da beni kovalıyosun!"

Biraz daha hızlandım. Rüzgârın olması, saçlarımın önüme uçuşması dikkatimi dağıtıyordu ve beni daha çok yavaşlatıyordu.

Hızlanan kalbim, hiç durmaksızın benimle aynı ritimde ilerliyordu sanki. "Ya bak vallahi birdaha sana bakarak sırıtmayacağım!" Diyerek başımı arkaya çevirdim.

Hemen hemen aramızda bir metreden fark olmadığını görünce, "Aaaaa!" Diye çığlık atarak tosladığım ilk bedenin kucağına atladım.

Şuan kimin kucağında olduğumu bilmiyordum ama o da beni ani bir refleksle tutmuştu sanırım.

Başımı kucağında olduğum kişiye gömdüm ve, "G-gitti mi!" Diye bağırdım.

"Belim kopmadan insen iyi olur," Diyen tanıdık sesle kafamı kaldırdım.. Kalp atışlarımın ritmi onun gözlerini bulunca iki katına çıkmıştı sanki..


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 02, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RUHSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin