Üç yıl sonra mıydı bilmiyorum.
Ama Ekimin onbeşiydi biliyorum.
Ekimin onbeşiydi ama.
Ekimin onbeşinde ne oldu bilmiyorum...
Herkesin sular gibi dağıldığı ama herkesin...
Bir sur önünde miydik,bir yolda mı?
Semtini bilmediğim bir karakolda mı?
Sonra topluca bir bahçede durduk...Bıktım böyle sayrılıklardan.
Ateşim çıksa neyse ne.
Neyi bıraksam aklımdan bir suya karışıyor...
Bir büyük savaşta,Kıbrıs kıyılarında
vurulan ve ölen bir askerin
çelik miğferi gibi...
Dipdte ışıltısını görüyorum.
Yalnız elimi eteğimi çekiyorum bahçeden.
Sazlıklara vuruyorum belliğimi...Zalim bir ilk yazdı ama yaşadığımız.
İşte bunu unutmamalı,unutmamalı...
Bir ölüm nefes alırken bir dudakta,
öbür bütün şeyleri nasıl anlatmalı...?
Miğferin paslandığını usul usul,
Bir yangının söndüğünü...
Ve suların pırıl pırıl kaldığını..
Bir otobüs Mersin'den Mardin'e giderken...O zaman aşkınla dol kalbim.
Nerden ne kadar derlediysen o kadar.
Senin kendine seçtiğin alameti farika
uzun bir gece görünümünde geçerli hala...