Ali otelin cafelerinden birinde iki kişillik masasında oturmuş, Cemrenin gelmesini bekliyordu. Telefonundaki saatine baktı, bu saate göre Cemre 10 dakika önce burda olmalıydı. Kendini toparlayabilmek ve düşünmek için zaman istemişti, fakat Ali bu sürenin 1 hafta kadar uzun süreceğini tahmin etmemişti. Evlenmeden önce eğer bir numara olduğunu öğrenirse Cemre neler olur, nasıl hisseder diye düşündüğü zamanlar olmuştu. Ama hep bir şekilde atlatacağını biliyordu. Cemre güçlü bir kızdı şen şakrak, enerji dolu, kafasına çok fazla bir şey takmayan tiplerdendi. Cemre onu çok seviyordu, bunu her bulduğu fırsatta dile getirirdi. Ve bu yüzden de Alinin bu planı neden yaptığını anlamasını umuyordu. Tamam bir hafta önce çok yumuşak davranmadıpını biliyordu, fakat bunu da akşamdan kalmasına vuruyordu. Ali telefonuna tekrar baktı, son baktığından bu yana bir 10 dakika daha geçmişti. Tam gelmeyeceğini düşünmeye başladığı sırada Cemre kapıda belirdi. Kocaman gözlükleri ile tanımak biraz zor olmuştu. Dışardan bakıldığında kot şort tulumu, içine giydiği beyaz tşört ve beyaz converseleri ile kusursuz görünüyordu. Ali, Cemreye her zaman başarılması gereken bir hedef olarak bakmıştı. İki seneden sonra değişen hiç bir şey olmamıştı. Cemre babasını batırmaya giden yoldaki en büyük hedefti. Cemre masaya yaklaşırken onu biraz inceledi, saçlarını tek yana dağınık örmüştü, taktığı kocaman gözlükler ise yüzünün yarısını kaplıyordu.Cemre bir mekana girdiği zaman Genelde gözlüklerini hemen başının üzerine yerleştirirdi. "Güneş gözlükleri başımı ağrıtıyor" derdi. Ama nedense şimdi çıkarmamıştı. Masaya otururken gözüne iyice yerleştirmesinden uzun süre çıkarmayacağını anlamıştı. 1-2 dakika boyunca ikisinden de hiç bir ses çıkmadı, sanki ikiside ne diyeceklerini bilemiyor gibiydi. en sonunda Ali" Günaydın" diyerek başlangıcı yaptı, "Kendini nasıl hissediyorsun". Cemre,"Çok da umrundaymış gibi davranma. Bir an önce ne konuşacaksak konuşalım. Senin yanında olmaya fazla tahammülüm yok!" Sesini çok kontrollü tutuyordu ama gerçekten büyük bir öfkeyle konuştuğu belliydi. "Ben..." Ali bir anda tokat gibi gelen sözlerle kalakaldı, ama kendini çabuk toparladı. "Pekâla.. Konuşurken bir şeyler yemek veya içmek istermisin." dedi garsona el işareti yaparak. Garson geldiğinde Ali kendine soğuk bir kokteyl söyledi. Cemreninde soğuk, taze sıkılmış portakal suyu isteyeceğinden adı gibi emindi. " Ben sek bir viski istiyorum. Duble olsun" Yada değildi. Bir şok daha, Cemre asla gündüz vakti içmezdi, hele viski tarzı içkilerden nefret ederdi. Aval aval baktığının farkındaydı, çünkü öyle hissediyordu. Cemre bu şaşkınlığa bir açıklama getirmek istemiş olacakki " Yeni en iyi dostum. En azından bana neler yapabileceğini biliyorum." dedi. Ali bir süre bunu sindirmeye çalıştı, sonra kafasını iki yana sallayarak " Bari sabahın bu saatinde içmeseydin. Çarpa-...", "Sanane benim neyi ne zaman içeceğimden bana karışmaya hakkın yok!" Anlaşılan bugün ters tarafından kalkmıştı. "Pekâla sen bilirsin." dedi Ali üstüne fazla gitmemeye karar verdi. Ali," Ben balayından döndüğümüzde nasıl yaşayacağımızla ilgili bir kaç bir şeyler düşündüm. Tuttuğumuz evin dört odası var. İkiizde birer odaya taşınabiliriz." diyerek Ali sakince önerilerine başladı. Cemre," O ev seninle yaşamak için yeterince büyük değil. Mümkün olduğunca senden uzak durmak istiyorum. Ve o evde her an hangi delikten çıkacaksın stresi ile yaşamak istemiyorum. İstanbula döndüğümüzde, daha büyük bir ev bulsan iyi edersin." Ali, "Öyle bir ev bulmak en az iki ayımızı alır. Hatırlasana cadde bostandaki evi bulmamız kaç ayımızı almıştı." Cemre," O zaman aralamalara şimdiden başlasan iyi edersin. İnternetten bir kaç ev bakarsın, İstanbula gittiğimizde ise evleri gezip bir tanesine karar verirsin." Ali, " Bence o evlere sende bakmalısın. Ne de olsa büyük ev isteyen sensin. Peki Cadde deki ev ne olacak satacakmıyız?" Cemre," Yeri gelmişken cadde deki evi kendi üzerime istiyorum. Bana attığınız iki senelik kazığın karşılığı olarak." Ali, " Vaay be! Sıkı pazarlık ediyorsun. Ticarete atılmayı düşünürmüsün." diye şaka yaptı Ali.
Cemre bu sorudan sonra gözlüklerini başının üzerine kaldırdı. Alinin gözlerine öyle bir nefret ve öfke karışımı ile baktıki, Ali bir an birazdan kafasının kopacağını hissetti. Ali, Cemrenin gözlerinin altındaki siyaha dönmüş morlukları o zaman farketti. Cemre, " Bunun bir şaka olduğunumu zannediyorsun sen. Sen ve senin dahi baban yüzünden hayatım karardı benim. Eğer senin söylediğine göre bir sene daha sana katlanamazsam, babamın da hayatı kararacak. Ve sen kalkmış bana şakamı yapıyorsun lanet herif." dedi içindeki tüm zehri kusarak.
Ali iki senden sonra ilk defa yapmış olduğu planın ne kadar adice olabileceğini düşündü. Karşısında oturan Cemrenin bu haline bakarken ne kadar ileri gittiğini gördü. Ve bu duyduğu his... Pişmanlıkmıydı? Hayır. Pişman olamazdı. En önemliside babasından intikamını almaya bu kadar hazırlanmışken ve bu kadar ilerlemişken pişmanlık duyamazdı. Ama en azından kaışısındakide bir insandı ve iki koca sene boyunca bu kızı kandırmıştı. Ali, " Ben.. İki sene boyunca seni kandırdığım için özür dilerim. Babama kafayı o kadar takmıştımki, karşımdakinin neler hissedebileceğini düşünemedim." Bu özrüm işe yaramayacağını biliyordu. Nitekim de öyle oldu. cemre, " Kuru bir özür ile iki seneyi telafi edebileceğini mi düşünüyorsun? Sağol yaa. Yok pardon. Önemli değil mi demeliyim. Hayatımın iki senesini mahvettiğin için." dedi gözlüklerini tekrar gözüne takarak. Daha sonra viskisinden büyük bir yudum aldı. Ve yenisi için garsona el işareti yaptı. Ali," Bu özrün tabikide telafi etmeyeceğini biliyorum. Fakat en azından bir sene daha medeni insanlar gibi yaşayabiliriz. Belki bir gün arkadaş bile olabiliriz." Cemre," Ben seninle hiç bir şey olmak istemiyorum! Sadece beni rahat bırakmanı istiyorum. Ve bir daha asla hayatıma girmeni istemmiyorum." Ali," Ama bir sene boyunca iki düşman gibi yaşayamayız. Eğer İstanbulda da böyle olursak birimizin ailesi mutlaka farkeder. Ve sonu sizin için hiç iyi olmaz. Üzgünüm ama bu böyle." Cemre," O zaman bende sadece ailelerimizin yanında seninle konuşurum. Ya da ilgilenirim. Diğer zamanlarda tamamen iki yabancı olacağız. Aynı evde yaşayan iki yabancı." Bu kız iyiden iyiye sinirlerini bozmaya başlamıştı. Suyuna gitmeyi denedikçe, önüne bir öncekinden daha büyük taşlar koyuyordu. Ali tek eliyle burun kemiğini sıktı. Nedense aniden şiddettli bir baş ağrısı başlamıştı.
Ali en sonunda pes ederek, "Bu işi benim için kolaylaştırmayacaksın değil mi?" diye sordu. Cemre gözlüklerini burun kemiğine kadar indirdi. Gözlüklerinin üzerinden bakan gri gözleri büyük bir sinsilik ile parlıyordu. Dudaklarında ise bu sinsi bakışları destekleyen sinsi, çarpık bir gülümseme vardı. Ali bu duruma çok şaşırdı. Çünkü Cemrenin bu şekilde bir ifade takınacağını hayatta tahmin etmezdi. Cemre ifadesini hiç bozmadan, " Daha başlamadım bile" dedi. Ve gözlüklerini eski yerine kaydırdı. Ali iki eliyle şakaklarını ovalamaya başladı. Sinirlerini yatıştırmaya çalışıyordu. Yoksa eğer sinirlerine hakim olmazsa, bu işi olduğundan daha beter bir hâle getirebilirlerdi. Ali sıktığı dişlerinin arasından, "Peki, tamam. Sen nasıl yapmak istiyorsun onu söyle" dedi. Cemre isteklerini bit bir anlatmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EVCİLİK OYUNU
RomanceHikayemizin adı Evcilik Oyunu fakat bildiğimiz oyunlardan değil bu. Cemreye göre bu evlilik tam bir aşk evliliği, çünkü kocasına çook aşık. Fakat Ali'ye göre bu evlilik hiçte öyle değil, çünkü onun kafasında bambaşka planlar var. Neler mi ? O da hik...