Koşarak güvenliğe selam verip doğruca asansöre bindim. Biran önce evrakı bırakıp hafta sonu tatilime başlamak istiyordum. Pek matah bir şey yapmayacak olsam da sonuçta benim tatilim değil mi? Asansör her defasından yavaş mı gidiyor ne. En sonunda bana asır gibi geçen zamanda asansör durdu. Hızlı adımlarla büroya yönelip evrakı masama bıraktım. Cuma günü masama bıraktığım çikolatadan bir parça koparıp agzıma atıp o güzel yatagımı düşünmeye başladım.Kapıdan arabamın yanına giderken arabama yaslanmış olan adamı görünce adımlarımı daha hızlandırdım.Adam park yerinde bıraktıktan sonra beni beklemişe benziyordu.Benim aklımdan seri katiller, sapıklar, tecavüzcüler geçerken adamın telefonla konuştuğunu fark ettim. Adam beni fark ettiğinde bir parmağını kaldırıp beklememi istedi. Aslında o parmağını alıp bir tarafına… Estağfurullah çekip beklemeye başladım. Adam biraz daha konuşup telefonu kapattı ve nerdeyse güneş tekrar doğdu adamın gülümsemesi öyle parlaktı ki gözlerimi kıstım. Adam etkisinin farkındaymış gibi gülümsemesi yüzüne daha bir yayılmıştı. Ama Laz damarım tutmuştu. Çağlar bana bu durumlarda atmosferi bile değiştirdiğimi söylerdi. Ben güler geçerdim ama adamın irkilmesinden bunun ilk defa doğru olabileceğini düşünmekteydim. Telefonu kapatıp cebine koydu. Gözlerindeki tereddüdü görebiliyordum. Ama bu adamla uğraşacak zamanım yoktu. O yüzden gülümseyip kapıdan çekilmesini istedim ama adamın gözlerindeki tereddüt çabuk silinip yerini kendini güven aldı. Adam;
-“Park yerimi aldın ve bana borçlusun senin yüzünden işlerim gecikti. Ve hali daha kahvaltı edemedim bu yüzden bana bir kahvaltı borçlusun küçük hanım” dedi. Şu küçük hanım lafına izafen ;
-“Annem bana yabancılarla konuşma dedi” deyip. Kapıyı açıp içeri geçtim. Ama adamın gitmeye hiç niyeti yokmuş gibi arabama yaslanmaktaydı. Arabayı çalıştırdım ama olayın absürtlüğünden arabamın arkasına park ettiği arabayı görmemiştim. Derin bir ya sabır çekip arabadan indim. Adam ;
-“Adım Gregory Whitesun. Evli değilim,Gey değilim senin gibi zor bulunan biz güzellik olan siyah saçlı yeşil gözlüler zayıf noktam ah bide yalnız başima kahvaltı yapmayı hiç sevmem bayan…? Bayan kelimesini soru sorarcasına söylemişti bende ;
-“Merve adım Merve Üzerli “dedim. Gregory;
-“Türksün galiba geçen sene tatil iş arası bir şekilde Türkiye’ye gitmiştim.Az buçuk Türkçemde var artık.”dedi. Ve yavaşça karnını ovuşturup. “Lütfen Merve sadece bir kahvaltı uslu duracağıma söz veriyorum” dedi. İster inanın ister inanmayın söyleyiş tarzı ve bakışlarıyla sanki hayır dersem bir köpeği tekmeliycekmişim gibi bir his veriyordu.
-“Tamam tamam bir şartla benim bildiğim bir yere gidiceğiz.” Dedim. Gregory bu teklifimi hemen kabul etmişti. Aslında kahvaltı sandığımın aksine gayet hoş gitmişti.Hatta nerdeyse bir hafta tatil yapmışım gibi rahatlamıştım. İsmimi söyleme çalışmalarıysa görülmeye değer bir görüntüydü. Ayrılma zamanı geldiğinde yeni edindiğim bu arkadaştan ayrılmak istemiyordum. Ama ne derler her güzel şeyin bir sonu vardır 12 gibi birbirimizden telefonlarımızı alıp ayrıldık.Eve döndüğümde çağlar’ı resim odasında buldum tuvalde daha önce hiç görmediğim tarzda bir resim vardı ortada irkilerek kendimin olduğunu gördüm elimde bir kılıç vardı karşıda ise siyahlıgin içinde gri gözler ve elinde benimkinden farklı bir kılıç ama onun kılıcından kan damlıyordu.Bu tablo beni öyle sarstıkı tek kelime edemiyordum.Çünkü bu gerçege o kadar yakındıki ben bir bakireydim saftım.Alexandro ise bir sürü hile hurdasıyla şeytandı ama ben bunu aşkımın pembe ğözlükleriyle görmezden geliyordum. Çağların yaptıgı gibi kılıcımı çekip savaşmalımıydım?
Hayır ben yapamazdım.Beni sınırlayan şeyler vardı bu sanki aşamayacağim bir duvar gibiydi.Çağlar geldiğimi hissetmiş gibi bana bebek mavisi gözlerini dikip;
-“Nasıl olmuş ?”ben cevap vermeyince bir iç çekip tekrar tablosuna döndü “eski Rönesans akımını işledim ama meleğin benim gibi beyaza yakın sarı saçları olacağına senin gibi gece gibi siyah saçları olması daha farklı bir anlam katar dedim.Hadi Merve bir şeyler söylesene”deyip gözlerini bana dikti.
-“Tamam tehlif haklarını paylaşman şartıyla yüzümü kullanmanı onaylıyorum ve seni resim perisi ilan ediyorum”diyerek içine düştüğüm duygu selinden kurtulmaya çaliştım.Ama Çağlar bunu anlamiş gıbı gülen gözleri biranda sanki biri işiği söndürmüş gibi duruldu ve araştıran gözlerini yüzüme çevirdi.Bu duruma fazla dayanamayıp başlıyorum işi alıp işe başlamamla geçen zamanda olanları anlatmaya ama Çağların yüzü öyle bir değişiyor ki bir an susup odama kaçmayı düşünmedim değil işte Çağlar beyaza yakın sakın saçları bebek mavisi gözleriyle bir meleği andıran fiziğiyle tam bir kusursuzluk örneğiydi ama bekaretini kaybetmesiyle nerdeyse onun beyaz kanatları birden kap kara olmuştu.Aslında bu konuda fazla bir bilgiye de sahip değildim.Sadece bir gece fazla içmiş bir şekilde eve gelmiş ve bekaretimi kaybettim diye ağlamaya başlamıştı. İşin tuhafı nasıl olduğuna dair bir şey hatırlamıyordu çağlar. Tabi bu kötü dönemde okulu psikologluk üzerine olması onun kendini biraz daha toplamasına sağlamıştı ama bu durumda insanlara serleşmişti. Bu konuda üniversitede konuştuğu hocası bunun üstünden geleceğini söylemişti. O zamandan bu zamana sadece kendini resim yapmaya daha fazla zaman harcamasından başka tutum ve davranışlarında değişim olmamıştı. Yavaşça yumuşadı gözleri sonra o eski çağlara karşı izler taşıyan hale geldi.Ve dudakları hafifçe kıvrıldı bana ;
-“Merve burası bizim memleketimiz gibi değil burada insanlar gayet rahatlar bizim ahlaki değerlerimizi taşımıyorlar. Senin patronunu araştırdım nerdeyse tanıyorum diyebilir alanım gereği insan düşünce tarzlarını biliyorum. Ama bu senin hayatın Merve istediğin gibi yaşa ama geribdönüşü olmayan bir yola girme kuzen.Ah neyse sana puding yaptım muzlu hadi inip yiyelim bakalım nerdeyse unutuyordum şu İstanbul da istediğin boğaza yakın ev vardı ya o iş hallettim parayı da hesaba yatırdım. Bugüne buğun koskoca evin var ve daha 20 buçuk yaşındasın. Bende ah neyse hadi inelim” dedi. Ah o ev kesinlikle harikaydı. Kocaman bir bahçesi ve mevkisi tek kelimeyle harikaydı. Bu evi Çağlarda beğenmişti. Aslında bu evi sırf çağlar için almıştı. Yoksa kendisinin memlekete olan özlemi çok değildi ve burada kalmak için daha çok nedeni vardı.
1. neden=İmkansız birine aşık olmuştu.
2. neden=Çağları burada tek başina bırakmak istemiyordu.
3. neden=Ah ne nedeni gitmek istemiyordu işte…
Puding biraz topak topak olmuştu ama şimdi söyleyip de çağları üzmek istemiyordu. Zaten onun yaşama verdiği sinyaller çok azdı zaten onları da bozmak istemiyordu. Elime kitabımı alıp doğruca yukarı odama çıktım. Bugün yaşadığım şeyler aşık olduğum adamdan iğrenmem gerektiğini söylüyordu. Benim önümde bir kadınla birlikte olmuştu. Tamam,işi alırken böyle durumlarla karşılaşacağımı düşünmemiştim. Okuduğum beyaz dizilerde bile böyle durumlarla karşılaşan bir asistan görmemiştim. Ama bu gün ah Allah’ım beni böyle sınama lütfen birden aklıma eşlerinin onları aldatmasına rağmen olardan ayrılmayan kadınlar geldi ama onlar en azından evliydiler ama bizde alexandroyla nerdeyse karı koca olmuştum bu geçen zamanda yine kendi kendime bahaneler buluyordum.Bir iç çekip gözümü aynadaki yansımama çevirdim.Siyah saçlarımı o uzun saçlı kadınları seviyor diye uzatmıştım hatta hiç çıkmadığım bir diyet programına bile girmiştim.Ama onun sadece cinsellik açısından kendime çekmiştim ama istediğim aşk o çelik gibi gözlerde hiç belirmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onun Asistanı
RomanceBu daha önce paylaştiğim bir hikaye şimdi watpate geçiriyorum.:) KONUSU BİR PATRN SEKRETER ARASINDAKİ KARŞİ KONULAMAZ TUTKU!! EVET YİNE BİR AŞIRI ÇAPKIN BİR ADAMIMIZ VAR Alexandro!! VE SEKRETERİMİZ MERVE BİR TÜRK!! vE ONUN KUZENİ çAĞLAR ONUNDA BİR...