4. BÖLÜM - Evlâd-ı Zükur ve Vâlideler

136 8 3
                                    


  Mâhpeyker, çığlıklarla uyandı. Bir an yine bir kâbus gördüğünü sandı fakat kısa süre içinde bunun gerçek olduğunu anladı. Haremde bir kadınının çığlıkları yankılanıyordu. Onun yanı sıra çocuk sesleri de vardı. Onlar da bağırarak ağlıyordu. Kızın içinden de ağlamak gelmişti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken yanındaki cariyelerin fısıldanmalarına şahit oldu. Geçenlerde saçlarını yolmuş olduğu kız "Yazık oldu şehzadeye, anasının günahını ödedi zavallı", diyordu. İlk geldiğinde kollarına tırnaklarını geçirmiş olduğu ve hâlen kendisine nefretle bakan kız ise yanındaki kıza "Hünkârımıza başkaldırdı diyorlar ama hiç sanmam," diye yanıt verdi. "Safiye Sultan'ın parmağı yoksa ne olayım, hiç anlaşamazlardı zaten" derken diğer kız Mâhpeyker'i gösterip dirsek attı. Mâhpeyker, Safiye Sultan'ın gözbebeği diye anılıyordu. Bu kimilerinin ona daha iyi davranmasına neden olsa da hâlen öfke dolu bakışlara maruz kalıyordu. Şu an için bunu pek umursamıyordu. Ağlayan kadını ve çocukları görünce kurban gidenin Ahmed olmadığını anladı fakat yine de içinde bir yerlerde derin bir üzüntü vardı. Sevdiği insanları kaybetmeyi o da öğrenmişti şuncacık yaşında. Babasını kaybettiğinde o da yitmemiş miydi onunla birlikte? Gidip kadına sarılmak istedi. "Acını biliyorum" demek. Fakat Safiye Sultan'ın gerçekten de parmağı varsa bu pek mantıklı olmazdı. Belki de yapması gereken onunla konuşmaktı.

***

Ahmed, bahçeye bakıyordu. Abisiyle daha dün oradaydılar. Oradan geçmişlerdi. Gözlerinin önünden hâlen abisiyle olan anıları geçiyordu. Dün gibi değildi, dündü. Taptazeydi anıları. Abisini alan şey amansız bir hastalık değildi, abisi bir kazayla ölmemiş veyahut bu koca devlet uğruna şehit düşmemişti. Sultan Mehmed Han'ın emriyle öldürülmüştü. Bu düşünceyi hazmetmesi çok zordu. Daha yıllar önce gördüğü o kara tabloyu hafızasından silemezken şimdi şafak sökmeden karşılaştığı acı tablo belki de onlarca yılını alacaktı. Canı yanıyordu, nefes almak sanki büyük bir günahtı. Ölmesi gerekiyordu. Evet, abisi gibi öldürülmeden önce kendisi yapmalıydı bunu. Bir kuş gibi özgür kalmalıydı. Onu tutan ne vardı ki? Kararını vermişti. Kendisini aşağı bırakacaktı. Mermerin üzerine çıktı. Sıcaktan alev almış gibiydi. Gözlerini kapattı. Ardından bir el kuvvetlice onu yere savurdu. Arkasına döndüğünde, abisinden sonra en iyi dostu olan kişiyi gördü karşısında. "Derviş Mehmed?" dedi.

***

Safiye Sultan, karşısındaki kıza bakıyordu. Kızın sorduğu sorunun cevabı çok kolaydı. "Evet, hünkâr oğlumun kafasına bu fitneyi ben soktum, onu bu günaha ben sürükledim. Çok da zor olmadı. Zira devlet aşkı her şeyin önünde geliyor..." Fakat bunu söyleyemezdi. Mâhpeyker'i seviyordu ama tek engel bu değildi. Geleceğin padişahı belliydi. Şehzade Ahmed. O yüzden Mâhpeyker, onun elindeki bir silahtı belki de. Kızın, hâlen cevap bekleyen bakışlarına döndü.

"Ne dediğinin farkında mısın Mâhpeyker? Kendi kanımdan, özbeöz torunuma nasıl kıyarım ben? Büyük bir matem içindeyim. O benim canımdı, validesini hiç seviyorum ama onu severdim elbette, o benim torunumdu."

Mâhpeyker, kadının gözlerinde bir yalan belirtisi aradı fakat bulamadı. Haremdeki kızlara güven mi olurdu ki?

"Affınıza sığınıyorum Safya Sultan. Haremdeki kızların fısıltıları işte, bu cahilin hatası onların sözlerinin gerçek olmasına ihtimâl vermek," dedi Mâhpeyker mahcup bir şekilde. Safiye Sultan, inandırıcı olduğunda sevinmişti. Çünkü inandırması gereken tek kişi Mâhpeyker değildi. Sarayda Hâlime'den ve de çocuklarından başka gerçekten matem tutan kişi belliydi. Asıl önemli olan onu inandırabilmekti. Mâhpeyker, bir daha konuyu açmadı. Kadının acı çektiğine inandığı için başka konulardan konuştu. Yaptığı haylazlıkları, babasına olan hayranlığını ve arkadaş gibi oluşlarını, geçirdiği ateşli hastalığı ve onu nasıl atlattığını; kısacası Şehzade Mahmud haricinde her şeyi konuşmuşlardı. Aslında bu konuşmalar Safiye'ye gerçekten iyi gelmişti. Oyun oynamayı biraz kenara koymuş, bu temiz kalpli, hırçın kızla sohbete dalmıştı. Artık inancı tamdı, Ahmed bu kıza Mecnun olacaktı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 02, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Valide-i Muazzama : "KÖSEM" - 1. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin