Jin'in birden dediği şey ile afallamıştın. O seni seviyor muydu?
"Hey (Adın) daldın gitti." Kendine geldiğin zaman güldün. "A-h şey" devam ettiremedin. Çünkü ne diyeceğini bilmiyordun.
"Tabi öğretirim." dedin utançla. Jin güldü ve etli taze fasulyeden alıp ağzına tıktı. Kaşığı yavaşça ağzından çekti sonra kendisi yedi. "Hmm cidden çok lezzetli."
Sana göz kırptı ve kulağına eğilerek "Dolaylı yoldan öpüşmüş olduk ha" dedi. Eat Jin'i çekmeniz bittiğinde ayağa kalktın. "Şey ben gideyim artık."
Jin kolunda ki saate baktı ve o da ayağa kalktı. "Saat çok geç olmuş. Ben seni bırakayım." "P-peki"
Dışarı çıktığınızda havanın buz gibi olmasına lanet ettin. 'Keşke kalın bir şeyler giyseydim' dedin içinden.
İlerlerken sen tir tir titriyordun. Jin bunu farkettiğin de üstünde ki montu çıkardı ve senin omuzlarına bıraktı.
Farkettiğinde utançla gülümsedin ve verdiği monta sarıldın. " (Adın) sana bir şey sormak istiyorum."
Kafanı çevirerek Jin'e baktın. "Tabi sorabilirsin Jin" dedin gülerek. O da sana gülümsedi ve birden elini tuttu.
Elini tuttuğu an şaşkınca Jin'e baktın. Jin sana değil yere bakıyordu. Galiba utanmıştı.
"Ş-şey hiç birini sevdin mi? Ya da şuan sevdiğin biri var mı"
Bu soruyu sormasını beklemiyordun. Yutkundun ve gökyüzüne baktın. "B-ben bu hayatım boyunca kimseyi sevmedim ve kimse de beni sevmedi. Yani hayat bana küs-"
Sözünü tamamlayamadan Jin senin dudaklarına yapışmıştı. Yüzünü ellerine alarak öpüşmenize derinlik kattı.
İlk şaşırsan da sonrada acemice karşılık verdin. Ayrıldığın da sana gülümseyerek bak. "Seni zaten kimse sevmesin. Sadece ben sevebileyim. (Adın) Benim sevgilim olur musun?"
Kafanı olumlu anlamda salladığın da güldü ve sana sımsıkı sarıldı.
"Sevgilin olduğuma göre bir daha o şort'u giyemezsin."
Böylece hayatının aşkı annenin bok koreliyle çıkarsın dediği bi koreli olmuştu. Birlikte eat (adınızı şipleyin) adında yeni bi eat programı açmıştınız ve genel olarak seviliyodunuz *-*