Gitmemelisin. Gidemezsin. Bunu bana yapamazsın. Beni sensizliğe bırakmamaya hakkın yok. Ben senin için ne umutlar biriktirmiştim yürek kumbaramda. Ben senin gözlerine aşıktım, sözlerine vurgun. Koymamalıydın beni tenhalarda ben başıma.
Ben sensiz tek kanatlı bir kuş olurum, ne uçabilirim ne sevebilirim bir başkasını. Her gün biraz daha süzülüyor gözlerin. Her gün biraz daha çekiyor seni içine toprak. Sen ölüme giderken ben yaşama nasıl tutunurum.
Kalbimin mahremine girdin. Hiç kimseye açmadığım kapıları sana açtım. Ben sana tutsakken sen kalbimin saraylarında özgürdün. Yıkıldı güven dağım, kıyameti oldun aşkımın.
Sensiz; dünya çöl, güneş karanlık, ay ihanet, yaşam acı, ölüm kurtuluş. Hiç aklıma gelmezdi ölümü bu kadar seveceğim. Seninle dünyayı yaşamadıktan sonra senden önce ölümü yaşamak istiyorum. Belki ben gidersem sana açılır mutluluk kapısı. Belki bir merhamet meleği iner kurtarır seni.
Gidiyorum ey sevgili, gidiyorum şimdi. Yolun sonundayım. Sırtımda hançeri dünyanın ihanetinin. Bütün veballeri tanrıya bırakıyorum. Benden sonra acı çekmesin diye aşıklar, tüm acıları yanımda götürüyorum.
Nemlenmesin deniz mavisi gözlerin. Güldüğünde yanaklarında çıkan gamzene gözyaşı değmesin. Islanmasın tenhalarda mendillerin.
Hoşçakal ey sevgili, hoşçakal bahardaki solgun menekşem. Tanrının cenneti var diyorlar. Ben sensiz dünyada cehennemi yaşadıktan sonra sensiz cenneti neyleyeyim.
bi tanen
Sonsuzluk Yolcusu
***
Bilgisayarın klavyesindeki tuşlar bir birine karışmaya başladı. Gözlerindeki nemler görüntüyü perdeliyordu. Gözyaşlarını sildi. Son bir defa daha yazdıklarını okudu. Elleri titreye titreye e-postasını açtı.
Gönderici adresine sevdiğinin e-mail adresini yazarken yüreği kanıyordu. Yazdıklarını kopyalayıp gidecekler bölümüne yapıştırdı.Konu bölümüne önce "Hoşçakal" yazdı sildi, "Elveda" yazdı onu da beğenmedi sildi. Son kez yüreğini dinledi "Beni Unutma Deniz Gözlüm" yazdı.
Mausunu parmaklarının arasına aldı. Elleri titrediğinden maus oku ekranda bilinçsizce dolaşıp durdu. Zorlukla gönder butonunu buldu.
Buraya kadardı her şey. Ötesi yoktu. İçindeki tüm cesaretini topladı. Gönder butonuna bastı. Bir an gitmese keşke dedi. Ama çok geçti. Mesaj sevdiğinin mail kutusuna çoktan düşmüştü.
Mail ekranını kapattı. Bilgisayarın masaüstü ekranında sevdiği ile çekilmiş gülümseyen selfi göründü. Bir süre acı acı baktı. Masasında yarım kalmış çay bardağını ekrana fırlattı.
Bilgisayar ekranın camı kırıldı. Çay suları ekrandan süzülmeye başladı.
Ani bir hareketle masadan kalktı. Kapıya yöneldi. Cep telefonunu almak için hamle yaptı, sonra acı acı gülümsedi. "Bana denizde kimse ulaşamaz" diye mırıldandı. Yanından hiç ayırmadığı telefonunu almadan çıktı.
Kendisini şehrin sokaklarında buldu. Vakit gece yarısını geçmişti. Gecekonduların bahçesinde yanan ampulden başka tüm ışıklar sönüktü. Çöp kutularını karıştıran kediler ve köpeklerden başka sokaklarda kimse yoktu. Uzun bir süre öyle yürüdü.
Aydınlık vitrinler, ışıl ışıl sokakları görünce şehrin en eğlenceli caddesine geldiğini fark etti. AVMler, lüks evler, özenle dizayn edilmiş işyerleri ve hemen ilerde part time çalıştığı hamburgerci kendine tepeden bakıyordu. Kendisini aşağılanmış hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLLALLAH
General FictionGitmemelisin. Gidemezsin. Bunu bana yapamazsın. Beni sensizliğe bırakmamaya hakkın yok. Ben senin için ne umutlar biriktirmiştim yürek kumbaramda. Ben senin gözlerine aşıktım, sözlerine vurgun. Koymamalıydın beni tenhalarda ben başıma. Ben sensiz te...