2.BÖLÜM~"ISRAR"

25 4 10
                                    

"Ve zaman usulca fısıldadı,'bana bırak'."
**
Kafeden ayrıldığımda saatin daha eve gitmek için erken olduğunu düşündüm ve hızlı adımlar ile bizim evin iki alt sokağındaki parka doğru ilerledim. Gittiğim parka genellikle çocuklar gelmezdi çünkü bir park için fazla yıpranmıştı. Çocuklar oradaki aletleri sevmezlerdi. Aslında bu da benim biraz işime yarıyordu. Çocukların gülen suratlarını ya da ağlamalarını görmüyor ve duymuyordum. Çocuklarla fazla anlaşamazdım. Ne onlar beni severdi ne de ben onları.

Parka geldiğimde genelde olduğu gibi boştu. Her zaman sallandığım salıncağa doğru ilerleyip demirden yapılmış olan emniyetini kaldırdım ve oturdum. Cebimde olan kulaklığımı ve telefonu çıkartım. Etraftaki yaprak sesleri kendileri arasında bir ritim tutmuş olsalar bile telefonumdan müzik listesine girip sevdiğim bir şarkı açtım.

Şarkının beni sakinleştirmesine izin verdim. Karşımdaki boş beyaz duvarı izleyerek iki saat boyunca öyle sallandım. Sallanmak iyi hissettiriyordu. Hava soğuk olsa bile sallanırken bu umrumda bile olmuyordu.

O kafede neden o çocuğa cevap verdiğimi biliyordum aslında bazen sadece söylemek istediklerimi söyler ve gerisini insanlara bırakırdım. Farkında olunmayan çok şey olduğunu düşünüyordum çünkü. Ben her şeyi bilmiyorum ben sadece iyi bir gözlemciydim. Yanıldığım çoğu zaman olsa da doğru tahminler de yapabiliyorum. Şu an kafedeki çocuğun halini merak ediyorum. Benim yüzümden kafası karışıktı. Hem de o kız ona hiçte iyi bir şeyler anlatacak gibi durmuyordu. Ama beni ilgilendirmezdi. Ben gene her zamanki gibi söylediğim şeyleri unutarak devam edeceğim. Bu konu hakkında kimseye bir şey anlatmak istemiyorum. Anneme anlatsam gene başlıyacağını düşünerek beni psikologa götürecekti ve ben bunu istemiyordum. İnsanlardan farklı düşündüğünüzde bu yanlışmış gibi davranılmasından bıkmıştım.

İki saat sonunda hava karardığı için uyuşuk bacaklarımı salıncaktan kaldırdım. Bacaklarımı bir kaç kez sağa sola salladım. Salıncaktan inince farkettim ki üşümüşüm.

Hızlı adımlar ile eve geldim. Eski binanın kapısının önünde durarak zile bastım. Annem kapıyı açınca iki kat merdiven çıkarak evimizin kapısının önünde ayakkabılarımı çıkararak içeri aldım. Mutfaktan yemek kokuları geliyordu.

Mutfağa gitmeden önce kendi odama gidip üstümdeki paltoyu çıkarıp yatağımın üstüne attım ve mutfağa ilerledim.

Annem ocağın başında tencerenin içindeki yemeği karıştırıyordu. Hemen arkasında durup beline sarıldım benden biraz daha kısa olduğu için biraz zor olsada.

Annem hafifçe yerinden sıçradı ve bana dönerek "Ben sana demedim mi arkadan sessizce gelme diye?"dedi. Evet bunu hep söylüyordu ama pek dikkate aldığım söylenemez. Ya da sadece birilerini biraz kızdırmak hoşuma gidiyordu.

"Korkutmadım ki sarıldım." Annem hafifçe gülümseyerek karıştırdığı çorbaya döndü.

Kollarımı belinden çekip sofrayı hazırlamaya başladım. Annemde yemek için son dokunuşları yapıyordu.

Her şey hazırlandıktan sonra ben tabaklara çorbaları koydum ve yemek yemeğe başladık.

"Üniversite konusunda dahala hüzünlüyüm kızım."dedi annem.

Bu yıl üniversitesi sınavına girmemiştim. Çünkü bu aralar para konusunda biraz sıkışmıştık ve ben üniversiteyi rahat bir şekilde okumak istiyordum. Bu yüzden bu sene bir işe girip para biriktirmek istiyorum. Çok fazla harcayan bir kız değilim zaten bu da bana kolaylık sağlıyor.

"Hüzünlü hissetmen gereken hiç bir şey yok annecim. Hem bu benim seçimim."dedim annemi biraz düzeltmek için.

Yavaşça gülümsedi ve yemeğine devam etti. Sessiz bir şekilde bitirdiğimiz yemeğin sonunda sofradan kalkıp bulaşıkları bulaşık makinesine yerleştirdim. Annem için çay suyu koyup odama geçtim.

Bilgisayarımı alıp birkaç tane iş baktım ve bazılarına form gönderdim. Daha önce hiç deneyimim olmadığı için seçileceğimi düşünmüyordum. Ama denemekten zarar gelmezdi.

Bir süre sonra gözlerim yoruldu ve bende bilgisayarı kapatıp yatağa uzanıp gözlerimi kapattım. Bir kaç dakika sonra uykuya daldım.

Tam tamına dört gündür deli gibi iş arıyorum ama bir türlü bulamadım ya iş yeri beni beğenmiyor ya da ben orayı. Artık nerdeyse bırakacaktım ama pes eden biri değildim ve istediğimi alsaya kadar durmak istemiyordum. Sonra aklıma bir fikir geldi devamlı gittiğim kafede bir aralar garson arıyorlardı. Garsonluk bana göre olmasa da yapacak bir şey yoktu. Hızlı adımlarla kafeye doğru geldim.

Kapının yanındaki tabela dahala duruyordu demek ki bir garson bulamamışlardı. Bu da aklıma acaba fazla mı seçiciler sorusunu getirsede umursamadan içeri girdim.

Buranın devamlı müşterisi olunca beni bir iki garson tanıyor olmalı diye düşünüyorum.

Bir garsonu durdurup nerden bilgi alabilirim diye sordum oda beni kasaya yönlendirdi. Kasaya varınca kasada duran kadına iş ile ilgili konuştum. Ve oda elime bir form verdi ve onu doldurmamı istedi içerisi çok kalabalık olduğu için bahçeye çıktım. Dışarısı soğuktu ama içerideki kalabalıktan daha iyidir diye düşündüm.

Boş bir masaya geçip oturdum. Formu yarılamıştım ki karşımdaki sandalyenin çekildiğini duydum. Başımı kağıttan kaldırarak oturan kişiye baktım.

"Merhaba."dedi sanki her şey normalmişte bir şey yokmuş gibi. O gün kafasını karıştırıp gittiğim çocuktu.

Ben bir şey söylemeyince tekrardan "Merhaba."dedi. Konuşmamak için ısrar ettim neden bilmiyorum ama yabancı biri ile konuşmak zorunda değilim.

"Hadi ama bence bir açıklamayı hak ediyorum."dedi kendi kendine konuşur gibi. Açıklama mı bekliyordu. Ne için?

Ben dahala konuşmayınca biraz sıkılmış olmalı ki masadaki forma baktı ve gülümsedi. "Demek burda çalışmak istiyorsun."

Dayanamayıp"Bunun neresi komik."dedim.

"Evet konuşabildiğini biliyordum."sesi biraz fazla yüksek çıkmıştı.

"Ben konuşabildiğimi daha önce gösterdim diye hatırlıyorum. Ama her neyse bir soru sordum çalışmak istememin neresi komikti ?"

"Hiç bir yeri lütfen yanlış anlama."

Yanlış anlamak mı onun söyledikleri benim için çok önemli değildi sadece bazen merak öne geçiyordu ve birden söylüyordum. Kafamı tekrardan doldurduğum forma çevirdim.

"Bak o kadar çok şeyi nasıl bildiğini merak ediyorum tamam mı o günden beri aynı saatte buralarda takılıyorum ve sonrada eve geri gidiyorum."

Açıklama yapmıştı aslında gerek yoktu ilgilenmiyordum. Ama merak insana yanlış şeyler yaptırabiliyordu.

Tekrardan bakışlarımı ona çevirerek "Madem merak ediyorsun bir sorunu cevaplıyım. Bilmiyordum tahmin ettim. Oldu mu ?"dedim.

"Hayır tabiki olmadı bu sorumun tam cevabı bile değil."diye itiraz etti. Ama pes edicek gibi değildi. Birinin ısrar etmesi çok hoşuma gitmiyordu. Söylemek istersem zaten söylerdim.

"Tamam o zaman bende yavaş yavaş öğrenirim. Ben Çınar." masanın üzerinden uzattığı eline baktım ve sonra tekrar ona baktım. Hiç bir şey yapmak zorunda değilim ama başımdan gitmesi için uzattığı eli sıktım ve "Ben Gölge. "dedim.

Umarım beğenirsiniz. :)

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 07, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BİR PARÇA HÜZÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin