Bölüm 1

26 2 0
                                    


Kilidini açtığım iki katlı Safranbolu evi görünümlü kumbaramdaki kağıt ve demir paralarımı çift kişilik yatağımın üzerine döktüm. Havada ağır bunaltıcı bir sıcak var. Kısacık sarı şortum ve beyaz , askısız incecik kumaşı olan bluzum bu sabah sıcaktan dolayı vücuduma ağır geldi. Yatağıma yüzüstü uzanacak şekilde kendimi bıraktım. Gece mavisi yatak örtümün yumuşacık kumaşını tenimde hissettim. Yatak örtümün saten serinliğini ve yatağımın büyük olmasını seviyorum. Her ne kadar karyolam iki kişilik olsa da bu karyola her zaman tek kişiyi üzerinde uyutmak için bu evde olacak. Yalnızca beni.

Kağıt paraları bir kenarda , demir paralarımı bir kenarda topladım. Ayaklarımı karyoladan aşağı sarkıttım. Paralarımı sayarken ayaklarımı da salladım, sanki sayarken belli bir ritim tutturmuşum gibi. Her bir Türk Lirası , içinde yaşadığım yüz elli metrekarelik bu evi satın almam için yeni bir merdiven basamağı oluşturuyordu.

Kumbaramı da özellikle ev görünümlü almıştım. Bana şans getirmesi için. Kumbarama her baktığımda hayattaki en büyük amacımın bu olduğunu düşünürüm.

Bankadan kredi çekerek –sonuçta düzenli maaşım var- ev almak istemedim. Bana herhangi bir şey olması ihtimalini düşündüm. Borcum bitmeden hastalanır veya ölürsem banka evime el koyabilirdi. Öyle bir durumda amacım gerçekleşmemiş olurdu.

Demir paralarımı da taşıyabileceğim kırmızı keseme dört aylık biriktirdiğim paralarımı koydum. Kesenin ağzını sıkıca bağladım. Karyolamın üzerinden kalktım. Duvarda asılı boy aynam da kendime ve elimdeki kırmızı keseme baktım. Ağırlığını avucumda hissettiğim kesem sayesinde yüzümde ve ruhumdaki mutluluk aynaya yansıdı.

Gözlerimin renk tonuyla uygun cam mavisi , üzerinde küçük , renkli çiçek desenleri olan boyundan bağlamalı uzun elbisemi kırmızı üç kapılı gardırobumdan aldım. İncecik kumaşı ve efil efil uçuşan etek kısmı ile sıcak Bodrum havaları için birebir.

Kestane rengi tonlarındaki uzunluğu belime kadar olan saçlarımı tepeden topladım. Makyaj yapmadım. Tatil günlerinde gerekmedikçe makyaj yapmam. Para kesemi yandan asmalı postacı beyaz çantamın içine attım. Beyaz sandaletlerimi de giyerek evimden çıktım.

Evim, klasik Bodrum evlerine özgü mimari özellikte bir yapı. Dış kapıdan çıkıp bahçeme adım attım. Otomatik hareketlerle sürekli yaptığım gibi başımı hafifçe yukarı kaldırarak evime baktım. Benim olmalıydı bu ev. Benden sonra da "o" kadınların olmalıydı.

Dış cephesi beyaz , pencerelerin kenarları maviye boyalı , begonvillerin kısa bahçe duvarını sardığı , küçük bahçesinde maydanoz, tere, yeşil biber, domates yetiştirdiğim ve kırmızı güllerin ekili olduğu huzurun her adımda kendini hissettirdiği bu evi almalıydım.

Bahçemin beyaz demir kapısını ardımdan kapattım. Sabah güneşinin tenimi ısıtmasına izin verdim. Güneş gözlüklerimi ve beyaz şapkamı takarak yürüme mesafesindeki bankama doğru yol almaya başladım. Tabi ki bu mesafe beklediğimden daha uzun bir zamanda alacağım bir mesafeydi. İlk nedeni de evimden yaklaşık on metre ilerideki Ahmet amcanın mahalle bakkalıydı.

Altmış yaşlarındaki , hafif göbekli , kafasının tepesinde saç olmasa da yan taraflarda saçı olan babacan tavırlı Ahmet amca , mahalle muhtarı değilse de herkes tarafından mahalle muhtarı olarak anılırdı. Doğma büyüme Bodrum 'lu olan Ahmet amca hemen hemen herkesin hayatı hakkında bilgi sahibidir. Bunu asla insanların kötülükleri için kullanmaz. 'Neden başka insanlar hakkında araştırma yapıyorsun' diye sordum bir gün.

BAHAR YAĞMURLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin