Aziz Bey her zamanki rutin işlerini yapıyordu. Durakta bekleyip insanları gözlemliyordu. Koca kamyonun nasıl tüm trafiği altüst ettiğine içten içe acıyarak bakıyordu. Kamyon sonunda hareket edince arkadan gelen iki belediye otobüsüne duraktaki bekleyenlerin nasıl hücum ettiklerine hafif bir tebessümle izliyordu, ta ki beyaz bir otomobil durağa yanaşıncaya kadar.
Genç, otomobile yaklaşıp yolun tarifini yaparken Aziz Bey de genci izliyordu. Genç otomobile binip gittiğinde ise artık olayın arkasında kimin olduğunu anlamıştı. Artık harekete geçme zamanı gelmişti. Çünkü karşısındaki kişi basit uyarıları pek fazla ciddiye almazdı.
* * *
Serdar'ın başı dönüyor, gözleri açılmamakta direniyordu. Elleriyle etrafa dokunuyor ve kıza ulaşmaya çalışıyordu. Ama eline kemanın ahşap kabından kıza ait başka bir şey gelmemişti.
Yavaşça gözlerini araladı. Etrafına baktı. Koca kamyon ve beyaz otomobil yerinde duruyordu. Ama bir şey eksikti. İnsanlar yoktu. Ne bir kuş sesi ne de bir köpek uluması vardı etrafta.
Kendine gelmeye çalışmak için zorlasa da bedeni yere kapaklanmaya devam ediyordu. Kamyona yaslanarak bir süre soluklandı. Her şey çok sakin ve sessizken birinin konuşması o an kulağa oldukça aşırı gürültülü gelebiliyormuş diye düşündü Serdar.
"Selam, Serdar."
Serdar ne zamandan beri orada olduğunu anlayamadığı için kendine kızarken Aziz Bey ona bakmaya devam ediyordu.
"Sen de kimsin?" diye sordu Serdar kekelememek için kendini zor tutarken.
"İnsanlar nereye kayboldu? Sevgi'ye ne oldu? Etraf neden bu kadar sessiz?"
Serdar ne kadar soru türetse de Aziz Bey sakince Serdar'a bakmayı sürdürdü.
"Bana öyle sakin gözlerle bakmayı bir dakika boyunca daha sürdürmeye devam edersen inan ki hayatının geri kalanı senin için pek de parlak geçmeyebilir." dedi Serdar sonunda.
"Böyle sözlere gerek yok, Serdar. Gel biraz tepelere doğru yürüyüş yapalım. Yağmur yağmadan önceki havanın kokusu seni sakinleştirecektir." dedi Aziz Bey sakince.
Serdar bir şey diyemeden Aziz Bey'i takip etmeye başladı.
"Benim gerçek görüntümü görmeye sizin gözlerinizin algılamasına izin verilmiyor maalesef. Bu yüzden ben de sizden biriymişim gibi görünmeye çalışıyorum. Ama bu demek değil ki kendi görüntümü değiştirince siz beni görüyorsunuz. Bu sadece kendimi daha iyi hissettiriyor. Normal şartlarda hiçbir şekilde beni görememen lazımdı ta ki öldüğün ana kadar." diye anlatmaya başladı Aziz Bey.
"Nesin sen?" diye sordu Serdar dehşetle.
"Zihninin derinliklerinde hala bir ışık patlaması olmadı mı benim ne olabileceğime dair?" diye soruya soruyla karşılık verdi Aziz Bey.
"Benim inancım yoktur. Ben meleklere bu durumda Azrail'e de inanmam. Sakın bana gelip de ben ölüm meleğiyim deme!" diye belirtti Serdar.
"Peki, sana aynen böyle söylesem?" diye yine bir soruyla karşılık verdi Aziz Bey.
"O zaman ben seni nasıl görebiliyorum?"
"Ona az sonra açıklık getireceğim, ama öncelikle şunu sorman istiyorum sana, Serdar. İnancı olmayan birisi de olsan herhalde Tanrı'yı ve Şeytan'ı duymuşsundur? Yoksa at gözlüğü ve kulak tıkacıyla yaşamaya devam etmeye çalıştığını mı söylemek istiyorsun?" diye sordu Aziz Bey şaşkınlıkla.
"Peki, sana aynen böyle söylesem?" diye alay edercesine yanıt verdi Serdar.
"Alay edercesine konuştuğun varlıklar hakkında bir daha düşünmeni tavsiye ederim, delikanlı. İnanmıyor olabilirsin ama ben yine de söyleyeceğim. Aslında göstersem daha iyi." dedi Aziz Bey ve etraf birden beyaz bir ışıkla kaplandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Zamanı I: Şeytan Kanı
Fantasy"Bazı öyküler vardır, neden yazdığınızı ya da yazdığınız öykünün kimler tarafın¬dan okunacağını bilemezsiniz. Çünkü öykünüzün geleceği daha belli değildir, siz de o öykünün anlatmak istediklerini kavrayamamışsınızdır. Bu yazdığım öykü ise bu bahsett...