Gün aydı, kadın yorganı olmuş geceyi ve kederi bir kenara bırakıp ayaklarının soğuk zemine değmesine müsaade etti. Soğuk, tenine bir iğne misali işlerken tek yaptığı karşısındaki büyük camdan şehrin yorgunluğunu izlemekti.
Acı katlanılmazdı.
Acı hissedilirdi.
Acı ilk defa somuttu.
Acının somutluğu bir mızrak olmuş her solukta kalbine saplanıyordu. Paramparça kalbi bu genç kadının süresini kısıtlıyor ölüm çanlarının sağır edici sesini yankılıyordu. Dört duvar arasına sıkışmış bedeni, bedenin sınırlarına dayanmış ruhu ile kasıp kavruluyordu ciğerleri.
Geçmişte, tutsak bir çocuğun özgür gülümsemelerine tanık olmuş duvarlara yalnızlık sinişti şimdi.
Yalnızlık tenine sinmişti aslında
Ruhuna sinmişti.
Acılarına sinmişti.
Şimdi yetim kalmıştı teni.
Kaybolmuştu ruhu.
Ve bir çığ gibi büyüyordu acıları.
eylül yıldırım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebek /Kısa Hikaye
Short Story''kelebeklerin ömrü kadar umutlar.'' -Sevip de Söyleyemediğim'e İthafen