Işıl

188 1 0
                                    

Saat 7:00 uyumamın üzerinden 3 saat bile geçmemişken tekrar yataktan kalkıyorum. Okula gitmem gerek. Kardeşimi uyandırmamaya çalışarak sandalyenin ucunda asılı olan kıyafetlerimi alıyorum. Üzerimde hala gecenin yorgunluğu var. Bütün gece bir yemek-servisi şirketinde çalıştım. Daha doğrusu saçma bir partide garsonluk yaptım. Yıllardır akşamlarımı böyle değerlendiyorum. Annem sürekli çalıştığı halde eğer bu işi yapmazsam iki haftalık yemeğimiz çıkmayacak kadar az kazanıyor. Babamsa... Onunla hiç tanışmadım. Hakkında bildiğim tek şey bilim adamı olduğu ve bizi çok küçükken bırakıp gittiği. Bilmem nerede kimya ile ilgili çalışmalar yapıyor.Küçük evimizin duvarında da kazandığı bir ödül asılı. Zaten ondan sonra bizi terk etmiş.O ödül sanırım ona işinin aileden daha önemli olduğunu göstermiş. Açıkçası pek umurumda değil. Bizi bu şekilde bırakıp gittiği için ona karşı en ufak bir merak duymuyorum. Formamı giyip odadan çıktığımda her sabah olduğu gibi midem bulanıyordu. Annem ve kardeşim uyuduğu için zaten kahvaltı da yoktu. Yüzümü yıkayıp ellerimle saçıma şekil vermeyi denedim.Sonra da çantamı kaptığım gibi evden çıktım.

Buradan okuluma giden tek bir otobüs vardı ve kaçırırsam bir saat yürümek zorundaydım. Ne kadar kalabalık olsa da yürümekten kat kat iyiydi.Neysekidurağa vardığımda daha gelmemişti ve çocukluğumdan beri tanıdığım belki de tek arkadaşım olan Barış oradaydı.Ezelden beri otobüse birlikte binerdik. Paramız olmadığı kötü zamanlarda ise uzun yolu konuşarak yürürdük. Beni görünce gülümsedi. ''Günaydın ışıl. Dün gece işe gelmediğim için patron delirdi mi?'' O da benimle beraber çalışıyordu. Biz fakir semtin çocuklarıydık. ''Hayır, sadece geldiğinde seni bir bar taburesine ters oturtmakla ilgili bir şeyler söyleyip durdu.'' beceriksiz espri girişimim karşısında ufak bir şok geçirdi. Pek sık espri yapmazdım. Ben de o sırada simidinden bir parça koparıp çiğnedim. Biraz boş muhabbetin ardından otobüs geldi. Kendimi hemen en arkaya atıp uyumak için başımı cama yasladım.

Uyandığımda varmamıza iki durak daha vardı, merkeze gelmiştik. Merkez ufak bir kasaba gibidir. Sevimli mağazalar ve herkesin gittiği tek bir lise var. Ve buraya uğrayan son durak hep en çok yolcu alan çünkü popüler kesim burada oturuyor. Otobüsün içindeki hemen hepsi öğrenciden oluşan insan topluluğuna baktım. İçlerinde tanıdık yüzler seçiliyordu ama hiç birine selam vermedim. Barış da yanımda gözleri kapalı bir halde oturuyordu. Uyumadığı biliyordum çünkü o asla hareket eden bir şeyin içinde uyuyamaz. Başımı tekrar cama dayayıp kendimi uyumaya zorlayacakken gözüm dışarıda bir şeye takıldı. Otobüsün ucunda ufak, minicik bir şeye. Lastik ve egzoz borusu arasına geçirilmiş ip kadar ince bir şey. Bunun ne olduğunu anlamaya çalıştım. Manikanalar. Tel örgü sistemi. Dikkatli bakınca fark edilen mavi ve kırmızı lastikler. Sonuç beynime ulaşınca her yer dönmeye başladı. Sıfır dış etki gerektiriyordu, sadece sürtünme ve gaz. %99 yanılma payı. Dahiceydi. Bunu buraya koyan her kimse uzun süredir planlamıştı. Son durağa gelmeden bütün öğrencilerle beraber patlayacaktık.

IşılHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin