Zamanda kaybolmuş, birbirine ulaşmayı bekleyen yıldız olarak ele almıştık kendi benliğimizi. Geçen her anı bir diğer günün devamı olarak görmüştük. Her adım attığımızda ayağımızın takılmasını beklemekle geçirmiştik günlerimizi, düşmeyi göze almıştık hatta...
Gelelim zaman yolcularına; garip düşlere, ayrıntılara, geleceğe.. Bir umutla yaşamaya, yeni düşler kurmaya bırakılan bizler, birer düş kırıkları mıydık? Neydik biz? Neyin karmasıydık? Neyin çıkmazı?
Sam'in benlik ağrısını paylaşmıştım sizlere "Kalp Sancısı" kitabımda, onun içinde bulunduğu konumu yazmıştım. Sam'in kaderi kendisine zarar veren bir çevrenin sonucu ortaya çıkmıştı. Öyleyse Sam ileriye nasıl etti? Geçmişin izlerini sürerek mi yaşadı? Yoksa geçmişten çıkardığı izlerle yeni hayatına aldığı izleri birleştirip mi yoluna devam etti?Sam'in geçmişi geride bıraktığı tuzlu hikayelerle devam etmişti, yenileri eklenmişti bu hikayelere.. Hayatına yeni karakterler, yeni dersler eklenmişti çünkü Sam o kabus geçen 2015 yılını kapatıp yeni umutlarla üniversiteye başlamıştı, artık güçlüydü. Güçlü olmak zorundaydı. Bambaşka bir ortamda boy göstermeye başlamıştı, bilmediği bir yerdeydi. Geçmişinin izlerini taşıyan o bedeni, buna hazır mıydı? Bu da belirsizdi. Sam hayali olan şehir dışında üniversite okuma planını yakıp çok yakın olarak gördüğü aslında öyle olmayan bir insan için geleceğini değiştirip İstanbul'da (kaybolan kişilerin şehri) okuluna devam etti. Bu ona ne kattı? Diye sitem etmez kendisi çünkü her geçen saniyesi, anı ona yeni bir tecrübe, yeni bir kimlik kazandırmıştı. Bu onun için iyi bir durumdu çünkü Sam kimliğini kaybetmişti geçmişinde. Ya da ne olduğunu bilmeden adım atmıştı geçmişinde, işte o arkadaş kurbanı olmasına rağmen bunun getirdiği güzelliklerden faydalanmaya başlamıştı. Üniversitenin ilk zamanları kendini derin bir çukurda bulan Sam farklı kimlik arayışı olan insanlarla bir araya gelmeye başlamıştı. Bir nevi çıkış, yeni bir kimlik arayışı, bir dayanışma içerisinde olan insanları bulunduğu yerdir üniversite.
Tecrübelerinizi içinize çektiğiniz anda küçük baloncuklar halinde sonsuza kadar eşlik eder size; tercih yapmanızı belirleyen, bir sonraki adımı nasıl atacağınızı belirlemenizi sağlar bu baloncuklar. Bir nevi borçlu sayılırsınız aslında, sonuçta olmasaydılar bizimde şekillenmemiz epey bir zaman alabilirdi!
Sam ilgisi olmayan bir bölüme, yanlış seçimler sonucu edindiği arkadaşlara sitemli değildi, kendi seçimi olduğu için kimseye yükleyemezdi bu seçimleri. Bu sadece zaten zedeli olan insanlara olan güven sorununu biraz daha artırmıştı. Artsın ne olacaktı? Ne kaybedebilirdi.. Bir gelen hareketleriyle diğer geleni aratmıyor muydu zaten? Yol yakından bir karar vermesi gerekecekti, çünkü hayatını şekillendirecek olan bir ana adım atmak üzereydi, yol gösterici olarak sadece kendi ışığını görüyordu.. (Işığı ne olarak değerlendirebiliriz, bilinmiyor.) Ve ne olduysa her şey bir gece de bir başka geceyi aratmayan bir gecede belli oldu, Sam okulu bırakma kararı aldı. Yanlış yaptığını, yanlış birliktelikler kurduğunu farketti, ve bırakma kararı aldı. Öylesine bir karardı ki verdiği en cesur ve büyük kararlardan biri olduğunu söylüyordu topluluk. Ve bu karardan birdaha dönmedi Sam.
Sam'i seven insanlar onun enerji kaynağı olduğunu söylüyorlardı, pozitif ışık saçtığını anlatıyorlardı ona. Birde ondan haz etmeyenle vardı tabii ki onun yükseklerde yaşadığını, yükseklerden baktığını, kibirli oluşunu eleştirenler.. Tanımadan yargılamaya kalkışanlar.. Bu kişilere kızabilir miyiz? Tartışma konusu olur.. Seven insanların sevgisi öylesine büyük oluyor ki arada kaynayıp gidiyor o küçük bozukluklar..