altıncı bölüm

37 4 0
                                    

Elvandan:

"Turhan çok tuhaf bir adam. Ona egoist diyorum ama sanki zorla böyle olmaya çalışıyormuş gibi. Ne kadar tuhaf! Sanki derinlerde gizli bir acısı varmış gibi.

Yüzü çok az gülüyor; ama bu haline rağmen hâlâ çok yakışıklı ve etkileyici...

Ondan çok hoşlandım ama bazen öyle kırıcı oluyor ki ben alttan almaya çalıştıkça sanki O daha çok üzerime geliyor.

Kırıcı ve egoist olmasaydı belki O'na aşık bile olabilirdim. Nedense bu adamı tanıdığım saatten beri hep ama dolu cümleler kurmaya başladım. Halbuki O benden hoşlanmıyor, umrunda bile değilim. Bu yüzden onu unutacağım ve bir daha hiç hatırlamayacağım."

Turhandan:

Bu kızın niyetini hiç anlayamadım. Hep bana yakın olmaya çalıştı bu gün. Ama her şeye rağmen bu gün bana yaptığı iyiliği asla unutamam.

Onun da söylediği gibi ben O'na borçluyum.

Çok kalbini kırdım ama eğer onu evine bıraksaydım O'ndan hoşlanacaktım. Çünkü yakınlaşacaktık ve beni kendine bağlayacaktı.

Betül gidince aşk da bitti benim için.

Kaçıyorum; çünkü ondan korkuyorum... Bana aşkı getirmesini istemiyorum.

Aşk Betül'le güzeldi; O da gidince aşka gözlerimi kapattım ve gerçeklerle uyudum.

Yalnızlığım... Bir tek yalnızlığım yanımda oldu. Keşke bu gün dışarı çıkmasaydım!"

O gün günlerden Pazar'dı. Turhan kanepede televizyon izlerken uyuyakalmış, televizyon da zaten kendiliğinden kapanmıştı. Tam da güzel bir film izlerken ortasında uyumuştu.

Kalktığında dün yaşadıklarını hatırlamaya çalıştı bir süre. Sonra hatırlayınca içinden söylendi: "Saçma sapan bir gündü işte."

Kalkıp banyoya gidip duşun altında vücudunun rahatlamasını ve kendine gelmesini izledi. Bu sefer sıcak suyla yıkanmıştı ve bu O'nu çok rahatlatmıştı.

Çıkıp hazırlandı. Temiz elbiselerini giydi ve hazırlıklarını yaptıktan sonra evinden çıkıp yürümeye başladı.

Mevsim sonbahar olmasına rağmen hava günlük güneşlikti. "Tıpkı Betül gibi," dedi dışından.

Yine de iyiydi Turhan. Bu yaşadıkları O'nu epey yıpratmıştı ama ayakta durmak için çok çaba harcıyordu.

Bekarlığın iyi yönlerini düşünüp kendisini rahatlatmaya çalıştı. Simitçinin birini çevirdi ve 2 simit aldı. "Eğer yanımda Betül olsaydı sırf O doysun diye 2 simitimi de O'na verirdim ve aç kalırdım; iyi ki gittin Betül," diye içinden düşündü. Yüzünde zoraki bir gülümseme vardı.

Bu gün bilmediği yollardan geçip daha önceden hiç gitmediği bir yer keşfetmek istiyordu.

Şair Dertli Sokağı'na girdi. Tabelayı okur okumaz kararını vermişti. "Bu sokak bundan sonra benim sokağım olacak."

Adımlarını yavaş atıyordu ve güneşin keyfini çıkarmak için üzerine bir şey almamıştı.

Şair Dertli Sokağı'ndan çoktan çıkmış, farkında bile olmadan başka yerlere gelmişti. Yürümeye devam etti. O yürüdükçe güneşin sıcaklığı daha fazla artıyordu. Turhan sıcak havaları ne çok sevdiğini hatırladı. Çocukluğunda sıcak havalarda hep tek başına yürürdü.

Yürüyeli epey zaman geçmişti ve nihayet tam da istediği gibi daha önce hiç rastgelmediği bir parka gelmişti.

Parka girip yürüyüş yapılan çim halının üztünden yürüyüp bankıp birine oturdu ve elindeki poşeti açıp içinden bir simit aldı ve yemeye başladı.

"Ya bunlar beni doyurmazsa?" diye düşündü. Etrafta simit alabileceği adam da yoktu. Şimdilik düşüncelerini bir tarafa bırakıp sadece karnını doyurmak istediğinden anın tadını çıkarmaya başladı.

Güneşin sıcaklığı altında kuşların cıvıltısı eşliğinde kahvaltı yapmamıştı daha önceden. Bu kendisi için bir ilk sayılırdı.

Bu güzel havada bir de yanına kitap alıp okusaydı, ne güzel olacağını düşündü ve kitap almamasına hayıflandı. Cep telefonunu çıkarıp sosyal medya hesaplarını kontrol etti. Daha dün baktığını biliyordu ama dünden bu güne saatler geçmişti. Anasayfalarına şöyle bir göz gezdirdikten sonra içinden kendi duyabileceği bir sesle bir küfür savurdu. Çünkü herkes çok mutluydu. Kimi ailesiyle, kimi arkadaşlarıyla, kimi de sevgilisiyle gittikleri yerlerden sevimli pozlarda fotoğraflar atıyorlardı.

Bunlardan biri de Turhan'ın dün karşılaştığı polis arkadaşı Salih'ti. Nişanlısıyla el ele gezerken birkaç fotoğraf paylaşmıştı.

"Bizi böylesine seven yürekli bir kız çıkmadı be!" dedi dışından.

"İyi günler Turhan!"

Turhan, paylaşımlara bakarken öyle bir dalmıştı ki yanına kadar gelen Elvan'ı uzaktan görememişti. Genç kız bu güzel giyimi ve güzel görünümüyle şimdiden parktaki birkaç kişinin dikkatini çekmişti bile. Turhan başını telefonun ekranından kaldırıp Elvan'ın yüzüne baktı.

İyi günler hanımefendi... Buyrun oturun."

Elvan bozulduğunu çaktırmamaya gayret gösteriyordu. Turhan'ın O'na hanımefendi demesi zoruna gidiyordu.

"Turhan... Bana sadece Elvan desen olmaz mı?"

"Olur neden olmasın... Nasılsın sadece Elvan?"

"Maşallah bakıyorum da kötü espiri huyun üzerinde."

Turhan yüzüne havalı bir ifade takındı.

"Her zamanki gibi..."

Elvan'ın niyeti bu gün kavga etmemekti. Bu yüzden Turhan ne derse desi kendisini sinirlendiremezdi.

"Bu gün ben çok iyyim de... Sen nasılsın?"

Turhan aynı ifadeyle cevap verdi.

"Her zaman ki gibi..."

Elvan dayanamadı.

"Her zaman nasıl olursun?"

Turhan sakindi.

"Genellikle berbat... Kendimi bok gibi hissederim... Çevremde hayatımı cehenneme çevirmeyi bekleyen yüzlerce akbabalarım, koynumda beslediğim sürüyle yılanlarım var. Bu yüzden ben sana daha önce hayvansever birisi olduğumu söylemiş miydim?"

Turhan bunları anlatırken gözleri hafifçe dolmuştu. Elvan ise gülümsüyordu.

"Ne o... İnsanların acılarına gülmekte mi adet oldu?"

Elvan ciddileşerek cevap verdi.

"Hayır ama öyle bir anlatışın var ki bu ses tonunla bana gelip "Evin yanıyo" desen yine de gülerim."

Bu sözler üzerine Turhan da gülümsemişti. Sonra gülümsemesini kıstı. "Bu kız beni değiştirmemeli!" diye düşündü.

"Ben acılarımı tatlı anlatırım küçük hanım... Kimse bana acımasın diye... Zaten ihtiyacım da yok."

Elvan babacan bir tavırla konuştu.

"Ama kendini bu şekilde anlattığın zaman kimse seni ciddiye almaz Turhan.

Alaycı bir tavırla cevapladı Turhan.

"Yani senin gibi; değil mi?"

"Eğer ciddiye almasaydım şu an yanında oturuyor olmazdım" diyen Elvan muzipçe gülümsemişti. Turhan'ın bakışları Elvandaydı. "Bu kızda beni çeken bi şeyler var, ama çekmemeli; hiç sırası değil" diye düşündü.

"Dün bana neden bu kadar kırıcı konuştun?"

Turhan böyle bir soruyu beklemediğinden kısa bir afallama nöbeti geçirdi.

"Ben mi? Kırıcı mıydım? Hiç de değil... Sen çıtkırıldımsın. (kalk git yanımdan) desem ağlayarak gidersin."

"Eğer öyle olsaydım şu an yanında oturmaz sana küsmüş olurdum. Kötü yanlarımı eleştirme lütfen."

Turhan'a bi şeyler olmaya başlamıştı. Genç kıza baktıkça içinde en derinlerine gömdüğü aşk duygusu sanki yeniden yeşerir gibiydi. Elvan birden kendisinden beklenmeyecek bir harekette bulundu.

KarmakarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin