Onbeşinci bölüm

47 2 0
                                    

Sonunda Elvan'ın evine gelmişti. Ama kendisini asıl endişelendiren mevzu, Elvan'ın telefonlarını açmamasıydı. Son aramasında ise telefonu tamamen kapanmıştı.
Telaşla Elvan'ın kapısını çaldı ve kapının açılmasını bekledi. Beklerken içerden bir çığlık sesi duymasıyla bütün gücüyle kapıya yüklendi; ama kapı öyle sağlamdı ki, vücudu kaslarla bezeli Turhan bile bu kapıyı kıramamıştı. O çabaladıkça çığlık sesi artıyor, gücünü tüketiyordu. "Hele şu kapıyı bir açayım, sana bunu sonra sorucam Elvan!" Diye düşündü ama düşünmesi gereken önemli şeyler varken önce Elvan'ı kurtarmalıydı.
Aklına bir şey gelmiş gibi kapıyı yumruklamayı kesti.
Üniversite anıları geldi aklına. Kapı kırmayla alakalı araştırma yaptığı gençlik anıları...
(Sağlam bir kapıyı kırmak zordur. Bu bakımdan kapının zayıf taraflarını bulun ve bütün gücünüzü orda toplayın.)
Turhan hatırladıklarını yapmakta 1 dakika bile kaybetmemeye niyetliydi.
Kapının zayıf kısımlarını aramaya başladı. Bu iş için hem ellerini, hem de gözlerini seferber ediyordu.
Ve nihayet uzun sürmeden kapının üst taraflarında bir zayıflık olabileceğini düşündü.
Kapıyı kırmak için tüm gücünü topladı. İçerde Elvan'a neler olabileceğini bırakıp bütün gücüyle yumruklarını sıkıp var gücüyle kapıya savurdu.
Dağ gibi kapı, karşısında bir anda yerle bütünleşti.
Ne yazıkki kapı kullanılamaz hale gelmişti ama bu Turhan'ın umrunda değildi.
Öfkeyle yıkılan kapının üstünden atladı ve Elvan'ın yanına koştu.

Elvan, Turhan'ın yanına koşmasıyla bir çığlık attı. Her şey o an donmuştu sanki. Turhan, Elvan ve Elvana saldıran iri yapılı uzun boylu orta yaşlı adam... (Adam kelimesinin dahi yakışmadığı piçin biri işte.)
Turhan hiç kıpırdamadan sert bakışlarını dikti ve 5-10 saniyedir delici bakışlarını iri adamın üstünden çekmedi. Adamın elleri Elvan'ın omuzlarına sabitlenmiş gibi çekmeden duruyordu. Turhan sıkılmaya başladığını belli eder bir tavırla yavaşça ayağa kalktı ve o iri adamın suratına sert ve kuvvetli bir yumruk geçirdi.
İri adam Turhandan böyle bir hamle beklememiş olacak ki yere çakılması pek de zor olmamıştı.
"Ben seni adam bilmiştim lan şerefsiz!" dedi ve bir de tekme savurdu. Turhan, yerdeki adama duvardaki saatin geçen saniyesiyle eş zamanlı olarak vurmaya devam ediyordu. Elvan ise öylece şoka girmiş ne yapması gerektiğini unutmuş gibi öylece onları izliyordu.
"Kalk ayağa lan, çabuk!" diye bağırıp yerdeki adamı ayağa kaldırdı ve yüzüne uyguladığı bir kafa darbesiyle yakasından tuttuğu adamın burnunu kırmıştı. "Ben de seni adam bilmiştim!" deyip yere sırtüstü yatan adamın suratına tükürdü.---Elvan'dan:---
Bilincimi kaybetmeden önce en son duyduğum ses kapının yumruklanma sesiydi. Çaresizdim ve ne yapacağımı bilmiyordum ve o an için bilsemde hatırlayabileceğimden kuşkuluydum. Neticede Turhan'ın, evime cambalkon yaptırmam için yolladığı adam bana tecavüz etmeye kalkmıştı. Her seferinde Onun elinden kurtulmaya çalışsam da başarılı olamıyordum. Sanırım bu günün etkisini uzun zaman üstümden atamayacaktım.

Turhan gözü dönmüş bir halde yerdeki adamı yumrukluyordu ve kan ter içinde kalmıştı. Turhan'ın sadece burnu kanıyordu ama yerde yatan adam için aynı şey söz konusu bile olamazdı. Turhan polisi arayıp adamı şikayet ettikten sonra polise teslim etmişti ve ben aklına anca gelebilmiştim. Bana eğilip sordu:
"İyi misin?"
Yaşlı gözlerimi O'ndan kaçırmak için ellerimi yüzüme kapatmış sessizce ağlıyordum. Sonrasında pes edip bunu saklamamın bir yararı olmadığını biliyordum ve nihayetinde pes ettim. Hıçkırıklarımın ardı arkası kesilmiyordu.
"Turhan... Ne olur sarıl bana. Lütfen!"
Kelimeler ağzımdan güçlükle çıkıyordu. Acaba şu an konuşmayı yeni öğrenen acemi çocuklar gibi miydim?
Turhan gözlerimin içine, girmek istercesine bakıyordu. Kollarını açtı ve bana sarılmak için harekete geçtiğinde vücutlarımız çarpıştı. Şu an duyduğum huzuru hiçbir zaman bu denli duymadığıma adım gibi emindim. Benim için huzurun ve mutluluğun tanımı, artık Turhan'ın kollarıydı ve benim yerim de o sıcak kaslı kolların arasıydı. Nefeslerimiz birbirine çarparken aynı zaman da benim de kalbim şiddetle çarpıyordu. Kulağımda duyduğum tek ses Turhan'ın sesiydi ve benim tatmin edici sözleriyle içimi okşaması, hayatımın şu anına kadar ölmüş bütün hücrelerimi canlandırmaya yetmişti.
"Tamam canım; geçti artık. Korkmana gerek yok; çünkü yanında ben varım tamam mı? Her zaman da ben olacağım. Ben hayatta olduğum sürece hiçkimsenin ve hiçbir şeyin sana zarar vermesine izir vermem."
Bu kadar açık ve kesin konuşması beni O'na daha çok bağlıyordu ama O bunun farkında bile değildi. Hayatım boyunca hep O'nun gibi bir erkeğe ait olmayı hayal etmiştim.
Hıçkırıklarım Turhan'ın beni banyoma götürüp yüzümü yıkamasıyla yavaş yavaş son bulmuştu. O'nun sımsıcak nefesinin yerini soğuk suya bırakması... Her halde mutsuzluğun tarifi de bu olmalıydı.

---

KarmakarışıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin