5. Bölüm

3.4K 315 69
                                    



Genç kadın, feci bir baş ağrısı ile gözlerini aralamaya çalıştı fakat yüzüne gelen yoğun ışık nedeniyle tam olarak açamadı.

Elini ağrıyan başına götürmek için kaldırmaya çalıştı fakat yapamadı. Hiçbir uzvunu hareket ettirememesi nedeniyle gözlerini birden açtı ve durumuna baktı. Eli ve ayağı sandalyeye bağlanmış bir şekilde oturuyordu. Neler oluyordu böyle? Neredeydi?

Tabi ya kaçırılmıştı. Aklına gelen görüntülerle inleyerek başını geriye attı fakat gelen başka bir acıyla tekrar inledi. Baş ağrısının yanı sıra boynu dahil her yeri tutulmuştu.

"Neredeyim ben?" diye sordu çatallaşan sesiyle.

Adamlardan biri oturduğu yerden kalkarak yeni ayılan kadının yanına geldi. Uzun boylu sıska bir adamdı. "Merak etme bacım. Bir süre misafirimizsin. Sana bir şey yapmayacağız."

"Kendi adına konuş Hayri. Ben Sezai Bey ne derse onu yaparım." dedi başka bir adam. Bu herif kafasına vurup bayıltılırken orada olan ayılardan biriydi. Ayı gibi cüssesi vardı ve cüssesine ek olarak onu korkunç yapan şeylerden biri kesinlikle dazlak kafasıydı. Tabi o cani surat ifadesini saymıyordu bile.

"Ne istiyorsunuz benden?" dedi korkusuzca. Korkmuyordu şu anda. Zaten bu zamana kadar hiçbir şey korkutamamıştı onu. On sekiz yaşına kadar yapmadığı pislik, bulaşmadığı bela kalmamıştı. On sekiz yaşından sonra hayatına Oğuz'un girmesiyle beraber düzelmek için çabalamıştı.

"Bir şey dediğimiz, istediğimiz yok. Yarın akşama kadar misafirsin."

"Neden?"

"İhale bitene kadar kalacaksın işte. Bizim bildiğimiz bu." deyip konuyu kapatmak istedi adam. Kadın dırdırı çekecek değildi. Bu işin içinde kadın olduğunu bilseydi asla kabul etmezdi zaten.

Kadın bilmiş bilmiş kafasını salladı. "Hancıoğlu'nun köpeklerisiniz demek." dedi tiksinerek.

"Doğru konuş almayayım ayağımın altına." diye kükredi adam.

Deniz adamı duymuyormuş gibi konuşmasına devam etti. "Yani beni onun emri ile kaçırdınız?" diye sordu. Fakat adamlardan hiçbir onaylama beklemeden gülmeye başladı.

"Deli misin sen be? Ne gülüyorsun?" deyip kadını susturmaya çalıştı. Sonra adamlara dönerek "Çok mu sert vurdunuz lan?" diye sordu.

"Demek bu kadar çok korktu benden Hancıoğlu. Etekleri tutuşmuş hemen. Beni kaçırttığına göre gerçekten büyük bir tehlikeyim onun için." diye bir yandan kendi kendine konuşuyor bir yandan da kahkahalarla gülmeye devam ediyordu.

Adamlar şaşkınlık içerisinde bakıyorlardı karşılarındaki genç kadına. Kadın deli miydi, cesur muydu tam olarak çözemiyorlardı. Kadına bulaşmamak en iyisi diyerek kendi haline bıraktılar ve işlerine döndüler.

Deniz'in ise onları rahat bırakmaya hiç niyeti yoktu. Eli ayağı bağlı olduğu için fiziksel bir zarar veremezdi onlara. Bu yüzden kadınların en güçlü silahını kullanmaya karar verdi. Çenesini..

Aslında Deniz öyle çok konuşan bir kadın değildi, az ve öz konuşurdu. Lakin o da bir kadındı. Çok konuşmak onların yaratılışında vardı. Kimi kadınlar bu yeteneklerini ortaya çıkarıp geliştirirlerdi, kimi kadınlar ise Deniz gibi bu yeteneklerini saklı tutarlardı. Eğer bir gün bu yeteneği ortaya çıkacaksa o gün bugündü.

Adamlar kendi işlerini yaparken -tabi kağıt oynamak iş tanımına giriyor mu orası meçhul- yarım saattir susmak bilmeksizin alakasız konularda konuşup soru soran kadını duymamak için ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlardı. Fakat duymamak ne mümkün.. Yarım saattir bülbül gibi şakıyordu. Hayır, kadına karga tabirini de kullanamıyorlardı ki.. Çünkü kadının sesi çok naif ve güzeldi. Tıpkı bir bülbül gibi.

SEVDA BİR ATEŞ (askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin