Gözlerini Steve'in boynuna açan genç kadın terlediğini hissetse de orada kalmaya devam etti. Başı sarışın adamın çenesinin altındaydı, ellerini göğsüne yaslamış ve sıcak olduğu halde büzüşmüştü.
Natasha ne kadar küçüldüğünü fark ederek öylece bakmaya devam ederken Steve'in de ne kadar büyük olduğunu düşündü. Bedenine layık kocaman da bir kalbi vardı kuşkusuz. Kendisi bile hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde orada yer edindiyse... fazla büyüktü.
Ne yapması gerektiğini biliyordu. Mantıklı olanı mı arıyordu? Mantıklı olan buydu. Sadece ikisi.
Kendini geri çekerek Steve'in kolları arasından ayrıldığında gözlerini araladı sarışın adam.
"Geçti mi?" diye sordu uykulu bir sesle.
Natasha uzanıp onu öpmek istedi ancak daha da geri çekilmekle yetindi. "Iyiyim, tatlı bir şeyler yiyeceğim, sen uyu."
Huzursuz bir ses çıkardı Steve. "Ben getirirdim-"
"Gerek yok."
Natasha yanaklarının içini ısırırken Steve ani çıkışla sesini kesti. Hızlıca yataktan inip çoraplı ayaklarla odadan ayrıldı genç kadın. Uzun koridorda seri adımlarla yürürken ileride bir kapı açıldı ve bir havluyla saçlarını kurulayan Clint dışarı çıktı.
Onun acelesi olduğunu, muhtemelen yine SHIELD'a geçeceğini anlayan Natasha, Clint'in gidecek olması için üzülürken ilerlemeye devam etti.
"Hey," dedi Clint onu gördüğünde sırıtarak. Bir taraftan da hızlı hızlı saçlarını kurutmaya devam ediyordu. "Steve mesaj atmıştı, pasta getirdim- hasta gibi durmuyorsun," Natasha durmayınca o geriledi. "Ne oldu- ne yaptım-"
Onun üzerine yürüyen Natasha durmak yerine Clint'e sarılınca genç adam şaşkınlıkla 'huh?'ladı.
Parmak uçlarında yükselmekten nefret ediyordu genç kadın, boyu yetmediği için başını arkadaşının göğsüne yaslarken Clint de kollarını ona sardı.
"Ne yapabilirim?" diye sordu usul bir sesle.
Genç kadın geri çekilip ona baktığındaysa başka bir şeyi cevapladı. "Uyumamışsın?"
Onun ustalıkla değiştirdiği konuyu Clint es geçmeyecek ama yine de yanıtladı. "Şu görev işi uzadı, Coulson hazırlanmam için iki saat verdi, ben de buraya uğrayıp karnımı doyurmak ve duş almak istedim." Natasha onun temiz kıyafetlerine bakarken de devam etti. "Fury yanıma seni vermedi, bu sorunla mı alakalı? Son dakika değişikliklerini sevmem, iyi bir sorun olmalı."
"Sorun hafif kalır." diye mırıldandı Natasha. Onun çoğu şeyi hafife aldığını bilen Clint bununla kaşlarını kaldırdığında devam etti. "Sen işine bak, ben halledeceğim-"
"Hayır, daha vaktim var ve sen bana anlatacaksın-" Itirazı ön gören Clint o konuşmadan cümlesini tamamladı. "Yoksa yemin ediyorum Tony'e söylerim ve o öğrenesiye kadar beynini yer."
Tehdit oldukça hayati tehlike arz ettiğinde Natasha gözlerini devirdi. "Hiçbir şey yapamaz."
"Konuşur. Ve bu yaptığı en iyi şey. Istediğini alana kadar konuşur. Öldürsen yapay zekası devam eder yemin ediyorum... Gidiyorum bak?"
'Öf'leyen Natasha formunda olsa Tony'le de, onun yapay zekasıyla da gayet baş edecek durumda ama hiç uğraşacak hali yok, Clint'in odasına girdi. Ilerleyip sandalyeyi tekmeleyerek kendine döndürdü ve oturdu. Arkasından kapıyı kapatan Clint'e döndüğünde genç adam da onun önüne, halıya çöktü.
Sessizlik bir süre devam ettiğinde Clint konunun etrafından dolanmaya karar verdi. "Fury biliyor mu?"
"Muhtemelen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unplanned | Romanogers
Fanfiction'Planlanmayan', sevilmeyecek ya da istenmeyecek anlamına gelmez. Bu sadece evrenin neye ihtiyacın olduğunu senden önce bilmesidir.