"Yeterli değilim." dedi Natasha kesin bir sesle. "Her şey için yeterliyim ama anne olmak için değil."
Tony bir süre onun keskin bakışlarını ifadesizlikle yanıt verdi. "Tamam. Bak, bana kalırsa Steve'e söyle, istemediğini söyle, söylemesen de olur sorun değil ama yalan söylemekten ya da Steve'in başka şekilde öğrenmesinden çekiniyorsan, söyle gitsin. Tedirgin yaşmamaya değmez. Bebeği tek başına yapmamış olabilirsin ama sen taşıyacaksın, değil mi? O zaman senin kuralların geçer. Steve'i tanıyorum, evet, bana kalırsa boşuna burada kendini yiyip bitiryorsun, diyeceği tek şey sen nasıl istersen olur muhtemelen-"
"Üzülür-"
"Adam 100 yaşında Natasha sana gelesiye kadar birkaç şeye daha üzülmüştür eminim ve şansa bak ki yaşıyor, yani üzülmek onu öldürmez. Erken dersin- öyle zaten, iki yıl mı oldu üç yıl mı- insanlar 15 seneden sonra buna karar veriyor. Çözüm bu kadar basit ama bunu düşünemiyor olman bana komik geliyor."
"Bana imalı konuşma."
"Tamam o zaman," dedi Tony ve bedenini tamamen Natasha'ya döndürüp devam etti. "Bana kalırsa sen istemekten korkuyorsun. Bana anlattığın tüm bu şeyler kendine duyurmak istediklerin. Sorun Steve'e söyleyip söylememek değil, ki öyleyse, yani sen her halükarda aldırmak istiyorsan, yaparsın. Natasha, sen bir şeyi istiyorsan sadece yaparsın. Kimsenin dediğine veya diyeceğine bakmazsın-"
"Bu sadece beni ilgilendirmiyor, Stark, hayatımda biri var-"
Tony hafif bir sesle nefesinin altından güldü. "Bana kimseyi düşünmeyen biri olduğunu bu yüzden de iyi bir anne olamayacağını söylemenin üstünden kaç saniye geçti?"
"O savaşmam gereken durumdaydı."
"Natasha..." diye mırıldandı Tony bezgin bir ifadeyle. "Nasıl yetiştiğini tam olarak bilmiyorum. Ya da Red Room'da aklınıza ne kazıdıklarını. Ama bilmen gereken şey, eğer bunu istiyorsan bu seni Asgard'ın bile tanıdığı ünlü Black Widow Natasha Romanoff olmaktan alı koymaz. Bu zayıflık değil ya da savaşmana engel değil. Bu... yumuşamak değil. Ne düşünüyorsun, Red Room'un yüz karası olduğunu mu? Orayı çoktan aşmadık mı?"
Natasha kısık bir sesle yanıtladı. "Insanın sistemine işlenen şeyler vardır. Aşamazsın ya da silemezsin."
"Kendi sistemine kendi kodlarını yaz, Mekanik Prenses-"
"Bana bir daha prenses dersen bağırsaklarını eline veririm."
Tony omuz silkti. "Bilemiyorum... hamilesin, yani artık elini kana bulamazsın diye düşünüyorum."
"Beni denemeni tavsiye ederim."
"Ben tavsiye etmem." diye bitirdi Tony. "Nat, sen onuncu çocuğunu da doğursan yine aynı Natasha Romanoff olurdun. Içini rahatlatacaksa senin hamile halinden daha çok korkuyorum çünkü hem mantıksızsın, hem de sinirli. Mutlu oldun mu?"
Natasha pastasını yeniden yemeye başlarken yanıtladı. "Hayır."
Onun bardağa uzanmasını izleyen Tony ondan önce davranıp alkolü kaptığında kızıl kadın ne yaptığını sorarak ona döndü.
"Bu Hücre'ye zararlı."
Natasha sinirlerine hakim olmaya çalışarak bir nefes aldı. "Şunu ver."
"Sen düşünmüyor olabilirsin, ben düşünüyorum- favori amca ben olacağım-"
"Ne saçmlamıyorsun, Stark, ben kolunu çıkartmadan ver şunu-"
"Hücre'nin varlığına saygı gösteriyorum-"
"Efendim, Bay Rogers geliyor."
Ikisi kavga ederken yakalanmış çocuklar gibi anında sesi keserek önlerine döndüklerinde Tony elindeki alkolü yere döküp bardağı Natasha'nın önüne koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unplanned | Romanogers
Fanfiction'Planlanmayan', sevilmeyecek ya da istenmeyecek anlamına gelmez. Bu sadece evrenin neye ihtiyacın olduğunu senden önce bilmesidir.