-

67.5K 916 52
                                    

Merhabalaaar prenseslerimm. Ben geldimm, yeni bölüm değil, fakat ben sizi bekletmemek amacıyla böyle bir spoiler düzenlemeye karar verdim. Duvarımda da belirttiğim gibi, yazdım. Ve şimdi de paylaşıyorum. Baya uzun bir spoiler olduğundan dolayı bu olaylar diğer bölümlere bile yansıyabilir, ne kadar uzatacağıma bağlı. :D Okula gitmedim bugün asdfg Bu arada belki aranızdan bilmeyenler veya anlamayanlar olabilir, bu vermiş olduğum kesitler 46, ve 47. bölümde olacak olayların bir kısmı sadece. Dediğim gibi diğer bölümlere de yansıyabilir.:D Yeni yıla girmeye saatler kalmışken, böyle bir kıyak yapmak istedim. Bu hafta gerçekten çok fazla yoğunum, o yüzden hafta sonuna kadar yb beklemeyin benden. Sırf hafta sonuna kadar bekletmemek amaçlı bu çözümü buldum. Hepinize şimdiden mutlu yıllar! Hepinizin minnak yanaklarından sulu sulu ve kocaman öptüm. Sevgiler, keyifli okumalar .xx

--

Bana, kendimi küçük bir çocuğu hatırlatıyormuşçasına kendi etrafında delicesine döndürüyordu. Ne kadar başım dönse de, bu durumdan şikayetçi olduğum pek söylenemezdi. Kahkaha atmaktan ciğerlerim patlayacak durumda iken, jöle kıvamına gelerek dönen başım çatlayacak gibiydi. Ama sorun değildi, bunları düşünmek yerine anın tadını çıkarmanın zamanıydı şimdi. Kıvırcık saçları rüzgarın ılık darbeleriyle ahenkle uçuşurken, pes etmeyerek alnına dökülmeye ve ardından yeniden dalgalanmaya devam ediyordu. ''Seni seviyorum Lexi.''

**

Yataktan zıplayarak kucağına atladım. Kolumu beceriksizce boynuna doladım. ''Sahi mi?'' diye sordum heyecanım doruklara ulaşırken. Başını olumlu anlamda salladı. Ardından oldukça kısık, ama neşeli bir sesle ''Evet'' dedi. Dudaklarına yapışarak nefessiz kalana kadar dudaklarını sömürdüm. ''Öyleyse, şu lanet olası alçıdan hemen kurtulalım!'' diyerek cıvıldadım sevinçle. Kıkırdayarak belimden tutmuş olduğu ellerini beni yere indirmek adına, beline sarılı olan bacaklarıma getirdi. Kucağından inmemde yardımcı olurken, burnuma öpücük kondurdu. Bir hayli meşakkatli geçen günlerden sonra, şu sinir bozucu şeyden kurtulacaktım.

**

''Harry, hayır!'' diyerek tısladım. Başımı onu onaylamazcasına olumsuz anlamda sallarken. Üzerime doğru yürümeye devam ederken, karın kaslarının kusursuzluğu, ve sayamadığım kadar çok dövmeye sahip olan vücuduna kayan gözlerimi zorlukla da olsa gözlerine çevirebildim. Hayır, hayır. Bu bakışlar, hiçte güzel şeylerin olacağının göstergesi olan bakışlar değildi. ''Harry, sana hayır dedim!'' diyerek işaret parmağımı kaldırdım ve iki yana salladım. Yanıma ulaştığında üzerimde ki şort ve tshirtü çıkardıktan sonra beni kucağına aldı. Buz kesen ellerimi, sıcacık ve oldukça sert karın kaslarına vurdum. İçimden, bir ürperti geçse bile şuan bunu düşünemeyecek vaziyetteydim. ''Çırpınmayı bırak Lexi!'' dedi otoriter sesiyle. ''İstemiyorum!'' diyerek ciyakladım. Ama beni önemsemeden kumsalda tökezleyerek yürümeye başladı. Kumun üzerinde bastığı yerlerde oluşan ayak izlerini seyrettim bir süre. Başımı çevirerek denize baktım. Tanrım! Ne ara gelmiştik? ''Hayır, hayır, hayır! İstemiyorum Harry!'' Gözlerine odaklandığımda, yüzünde pişkin, ukala ve arsız sırıtışı oluştu. Başımı koparmayı amaçlar gibi hışımla iki yana salladım. Aralanan dudaklarım eşliğinde yeniden konuştum. ''Ya, istemiyorum diyorum sana! Lütfen!'' Dilini, damağına yerleştirerek şaklattı. ''Olmaz, güzelim.''

**

Beynim ezilerek akıtılmış gibiydi. Midem delicesine yanıyordu, Beni genellikle takıldığı mekanına getirmiş olmasına seviniyordum. Onunla vakit geçirmek güzel hissettiriyordu, tabiki sakin olduğu süreç zarfında geçerliydi bu fikrim. Midemi yaka yaka inen yeni bir içkiye, ciğerlerim merhaba dedi. Yüzümü ekşilterek bir tane daha istedim, kaslı, ultra kaslı, yakışıklı ve ultra yakışıklı, çekici.. Tamam.. sustum. Garsonun uzattığı içki bardağını elimden çekerek aldığında kaşlarımı çattım. Susmak bilmeyen çenem, hayatımda hiç bu kadar konuşmadığımın sinyallerini vererek beni bilgilendiriyordu. Ezme olan beynim, nasıl oluyordu da, bu gürültüye ve bu kadar içkiye rağmen çalışıyordu, şaşırmıştım doğrusu. Vay canına..

**

Midemin derinliklerinde ki kaslar aniden gerildi. Gözlerimi irilterek karşımda dikilen erkeğe baktım. Kaşında bulunan bant, ve göz çevresinin mor- mavi tonunda ki yaraları ile karşımda duruyordu. Peki burada ne işi vardı? Onu o günden sonra ilk defa görmüş olmanın verdiği, bir takım çözümleyemediğim duygular içerisinde takılı kalmıştım. Düşünme yetim, beni terketmişti. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve koridoru delebilecek güçlükte bir kahkaha patlattım. Başım dönüyordu, fakat konu bu değildi. Bileğimden kavrayarak hızla çekiştirmeye başladı. ''Hadi, ama Eddie nereye?'' Cevap vermedi. Sessiz kalmayı tercih ettiği için zaten laçka olan beynimin sinirleri iyice gerildi.

**

''Sen varya sen hayırsızın tekisin. Sürtük!'' Kapıyı suratına kapatmaya çalıştım, fakat başarılı olamadım. ''Vay canına, ne ara bu kadar kuvvetlendin?'' sorduğum soru karşısında kıkırdadı. Hemen toparlayarak yüzümü yeniden astım ve gözlerimi kaçırdım. Havalı, ve ağır adımlarla salona ilerlerken başımı çevirmeden ona yan bir bakış attım. Peşimden geliyordu. ''Kızım, tribine başlatma şimdi!'' Oturmama izin vermeden bileğimden tutarak boynuma atıldı. ''Hey, boynumu kırmak üzeresin ve ben.. Nefes alamıyorum. Ah Emily. Kemiklerim..'' Tiz kahkahası kulaklarımda yankılanırken yüzümü buruşturdum. Sonunda ayrılarak omuzlarımdan tuttu ve yüzüme baktı. ''Sen güzelleşmişsin iyice, seni sürtük!'' Dilimi çıkararak omuz silktim, bu sayede omuzlarımdaki ellerinden kurtulmuştum.

**

''Siz yani şimdi sevgili misiniz? Hasiktir, valla inanmam!'' diyerek bağırdı. Elimi hızla boş boğaz çenesine kapattım. ''Sussana! Aptal! Harry, içeride uyuyor!'' diye tısladım dişlerimin arasından sessizce. ''İyi be tamam, bu kaçıncı söyleyişin!'' Benim duyabileceğim şekilde fısıldadı. ''O kadar uyarmama rağmen ciyak ciyak bağırıyorsun aptal!'' Koluna sert bir şaplak geçirdiğimde dişlerinin arasından sızladı. ''Seni sersem, acıdı!''  Elini koluna yerleştirerek ovuşturdu.

**

''H-Harry, yardım et.'' boğazım yırtılırcasına çığlık atarken, yeni bir yumrukla yere yığılan Harry 'i gördüğüm an çığlık attım. ''Vurmayın ona adi şerefsizler!'' Kazulet heriflerin kolunda debelenmeye devam ediyordum. ''Kızı bırakın, işiniz benimle!'' diyerek kükredi Harry, gözlerini ısrarla benden kaçırıyordu. ''Aslında ne düşündüm biliyor musun Harry? Tam tersi, bize sen değil, senin kızın lazım.''

**

Gözlerimden boşalan yaşlar görüş alanımı bulanıklaştırırken, çırpınmalarımı sürdürüyordum. Sesimi bulmam bir kaç saniyemi aldı. ''Bırakın beni!'' Ağladığımdan ötürü kısık çıkan ve çatlayan sesim ile boğazıma müthiş bir yanma sinyalleri gönderildi.

''Kes diretmeyi artık!'' diyerek adeta gürledi. Yüzüne tiksinerek baktığımda elini bir hızla kaldırarak yanağıma indirdi. Yanağıma yediğim tokat ile daha kendime gelememişken, enseme indirdiği darbeyle kolları arasına yığıldım. Tüm her şey saniyeler içerisinde gerçekleşirken, gözlerime oturan ağırlıkla, ona baktım. Son kez kulağımda midemi bulandıran kaba sesini işittim. ''Mekanımıza hoş geldin Styles'ın kızı.'' Daha sonra tamamen silinen görüntü, arkasından ses silindi. Ansızın kendimi boşlukta buldum.

Benden Korkma (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin